Zekât verilecek kimse ve yerlerle ilgili olarak Kur’anı Kerim’de şöyle buyruluyor: “Zekâtlar, Allah’tan bir farz olarak ancak yoksullara, düşkünlere, (zekât toplayan) memurlara, gönülleri ( İslam’a) ısındırılacak olanlara, (esirlik ve kölelikten kurtulmak isteyen) esir ve kölelere, (borcuna karşılık malı olmayan) borçlulara, Allah yolunda olanlara, (harçlıksız kalmış) yolcuya mahsustur. Allah, Alîm ve Hakîm’dir.”152
Buna göre zekât verilecek kimseler şunlardır:
- Fakirler: Nisap miktarından az bir malı olan, dinen zengin sayılmayan kimselerdir.
- Miskinler: Hiçbir şeyi olmayan kimselerdir. Bunlar fakirlerden daha düşkün durumda olanlardır.
- Borçlular: Borcundan fazla nisap miktarı malı bulunmayan ve borcunu ödeyemeyecek durumda olan kimselerdir.
- Yolcular: Memleketlerinde malı olduğu hâlde, memleketinden uzak düşüp yolda parasız kalan, elinde bir şey bulunmayan kimselerdir. Bunlara, memleketlerine gidebilecek kadar zekât verilebilir. Memleketine gidecek kadar parası varsa bu gibilere zekât verilmez.
- Allah Yolunda Olanlar: Bunlar, mali imkânsızlığı sebebiyle savaşa katılamayanlar veya hac için yola çıkıp parasız kalanlar ile işini gücünü bırakıp kendisini ilme veren kimselerdir.
Kendilerine zekât verilebilen kimselerin her birine ayrı ayrı zekât verilebileceği gibi, yalnız birine de verilebilir.
Fakirlere zekât verirken şu sırayı gözetmek daha faziletlidir:
- Önce fakir olan kardeşler,
- Kardeş çocukları,
- Amca, hala, dayı ve teyzeler,
- Bunların çocukları,
- Diğer mahremler,
- Komşular,
- Meslektaşlar,
- Zekât verecek kişinin bulunduğu köy ve şehir halkı.
Bir kimse, kendi yakınları muhtaç durumda iken onları bırakıp başkalarına zekât verse, zekât borcunu ödemiş olmakla beraber sevabına nail olamaz.
Zekât, malın bulunduğu yerdeki fakirlere verilir, bir başka yere nakledilmesi mekruhtur. Ancak başka yerdeki yakınları ve ihtiyaç sahipleri varsa, nakledilmesi caiz olur. Zekât parasını günah yolunda harcayacak veya israf edecek olan kimselere vermek doğru değildir.
Zekât Kimlere Verilmez?
Zekât verilmeyen kimseler şunlardır:
- Anne, baba, büyükanne, büyükbabalar.
- Çocuklar ve torunlar.
Erkek ve kız çocuklarına ve her ikisinden olan torunlara zekât verilmez.
Karı koca birbirlerine.
Yani, koca, karısına, karı da kocasına zekât veremez.
- Zenginler, (Nisap miktarı malı ve parası olan zenginlere zekât verilmez.)
Zengin bir kimsenin ergenlik çağına gelmeyen küçük çocuğuna zekât verilmez. Fakat zengin bir adamın fakir olan büyük çocuğuna ve fakir olan babasına başkasının zekât vermesi caizdir.
- Müslüman olmayanlara zekât verilmez. Fakat sadaka verilebilir. Zekât Müslüman fakirin hakkıdır.
- Zekât, cami, çeşme, yol ve köprü gibi yerlere de verilmez. Çünkü zekâtta temlik şarttır. Yani fakirin eline verilerek mülkiyetine geçirilmesi gerekir. Cami ve benzeri şeylerde ise böyle bir durum yoktur. Ölünün kefeni ve borçları da zekât ile karşılanmaz. Çünkü burada da temlik yoktur.
Zekâtla İlgili Meseleler
Malların zekâtı, mal olarak verilebileceği gibi değerleri para olarak da verilebilir.
Zekâtı birkaç fakire azar azar vermekten, bir fakire topluca verip onu ihtiyaçtan kurtarmak daha iyidir. Ancak bir fakire nisap miktarını bulacak şekilde fazla zekât vermek mekruhtur.
Zengin bir kimse, evinde kiracı olarak oturan fakirden ücret almayıp bunu zekâtına saysa, zekâtını ödemiş olmaz. Çünkü zekâtta mal ve paranın fakirin eline geçmesi şarttır. Burada ise faydalanma varsa da, fakirin eline geçen bir şey yoktur.
Yetime yedirilen yemek zekâta sayılmaz. Fakat kendisine verilen yiyecek maddesi ve giyecekler zekât niyetiyle verilirse zekât yerine geçer. Bayramlarda ve diğer günlerde muhtaç olan hizmetçilere ve çocuklara veya bir müjde haberi getiren fakirlere verilen ödüller zekât niyetiyle verilebilir.
Zengin bir kimse, bir fakire önce borç para verip sonra bunu zekâta saymak istese, borç olarak verdiği para fakirin elinde olup henüz bunu harcamamış ise verdiği parayı zekâta niyet edebilir. Fakir parayı harcamış ise artık bu paranın zekâta niyet edilmesi sahih olmaz.
Fakirdeki alacağını zekâta saymak isteyen kimse, alacağı kadar parayı fakire zekât olarak verir, fakir de aldığı bu parayı borcunu ödemek üzere alacaklıya iade eder. Böylece zengin zekâtını vermiş, fakir de borcunu ödemiş olur.
Haram mal için zekât vermek gerekmez. Haram malın (sahibi mevcut ise) sahibine verilmesi, sahibi mevcut değilse fakirlere dağıtılması gerekir.
Helal olan mala, haram mal karışıp bunu ayırmak mümkün olmazsa, hepsinin zekâtını vermek lazımdır.
Evi olmayan bir kimse, ev almak için biriktirdiği nisap miktarındaki paranın üzerinden bir sene geçer de henüz ev almamış olursa bu paranın zekâtını vermesi icap eder.
Zekâtta kadın da erkek gibidir. Kadın, sahip olduğu nisap miktarı altın ve gümüşün zekâtını vermesi lazımdır. Altın ve gümüş dışında inci, zümrüt ve yakut gibi süs eşyası ve mücevherattan zekât verilmez. Ancak bunlar ticaret için olursa zekâtlarını vermek gerekir.
Bir kimse, karısının diğer kocasından olan fakir çocuklarına zekât verebilir.
Verilen zekâttan geri dönülmez.
Koyun sürüsüne ortak olan iki kişinin 80 koyunu olsa, her birinin hissesine 40 koyun düştüğünden ikisinin de birer koyun zekât vermesi gerekir.
Ortak olan iki kişiden biri, diğer ortağının emri olmadan malların tamamının zekâtını verse, ödediği zekât yalnız kendi hissesine düşen malın zekâtına sayılır ve ortağının parasını ödemesi gerekir. Çünkü ortaklar ibadette birbirinin vekili değildirler.
Eğer ortaklardan biri, ötekini zekât vermek hususunda vekil eder, ortağı da bütün malın zekâtını verirse o zaman her ikisinin de zekâtı ödenmiş olur.
Bir fakirin borcunu, fakirin isteği üzerine bir başkası zekâtına mahsuben ödese zekât yerine geçer. Çünkü burada alacaklı, borçlu olan fakirin vekili olarak zekâtı almıştır. Borçlu olan fakirin isteği olmadan borç ödense zekât yerine geçmez.
Nisap miktarı malı ve parası olan kimse, bunların üzerinden bir yıl geçmeden önce zekâtını verebilir. Hatta birkaç yıllık zekâtını önceden vermesi de caizdir. Ancak malı ve parası nisap miktarından az ise verdiği para zekât yerine geçmez, sadaka olur.
Fakir zannedilerek zekât verilen kimsenin sonradan zengin olduğu anlaşılsa zekât geri alınmaz.
Bir kimse, araştırma yaparak fakir olduğu kanaatine vardığı bir kişiye zekâtını verdikten sonra, zekât verdiği kişinin zengin olduğu anlaşılırsa, zekâtını tekrar vermesi gerekmez. Eğer araştırma yapmadan zekâtı verir de bilahare bu kişinin zengin olduğu anlaşılırsa zekâtın yeniden verilmesi lazımdır.
Bir kimse, başkasındaki alacağını, elindeki malın zekâtına saymak üzere bir fakire verse ve o kişiden bunu almasını istese, fakirin aldığı bu para o kimsenin zekâtı yerine geçer.
Zekât borcu olan kimse, zekâtını vermeden ölse, niyet olmadığı için malından zekât alınmaz. Ancak vasiyet etmiş ise malının üçte birinden ödenir.