Zilli Sani ne demek?
Arapça, ikinci gölge demektir. Dünya. Hakk’ın mümkinlerin suretlerinde ortaya çıkışı.
Arapça, ikinci gölge demektir. Dünya. Hakk’ın mümkinlerin suretlerinde ortaya çıkışı.
Arapça, Allah’ın gölgesi demektir. Padişahlara, sahip oldukları güç ve kuvvetten dolayı “zıllu’llah fi’l-ard” Allah’ın yeryüzündeki gölgesi, denirdi.
Arapça, unutmanın zıddı olan hatırlamayı ifade eden bir kelime. Korku (havf) veya sevginin çokluğu sebebiyle, gaflet meydanından müşahede alanına çıkış. Zikir, ariflerin yaygısı, mu-hiblerin sağlamca bastığı yer, âşıkların şarâbıdır. Zikrin hakikati, zikredilen (Allah) den başkasını unutmaktır. Kısımları a) Lisanın zikri: Bu, kalpten yardım görür, muhib sürekli tekrarla bundan tad alır, onun adını işitmekten hoşlanır, b) … Devamını oku
Arapça, meskenet demektir. Kibir duygusundan uzaklaşmaya matuf, bir tür tevazuya zillet denir. Bir hadis-i kudsî’de Allahü Zülcelâl “Büyüklük benim hırkamdır. Onu Ben’den başkasının giymesini kabul etmem” buyurmuştur. Sûfiyye bu ve benzeri hadislere bakarak büyüklenmede, (kibir’de) bir tanrılık iddiası ve gizli şirk gördükleri için, alçakgönüllülük ifâde eden tevazu ve zilleti, yaşama tarzı haline getirmişlerdir. Ancak, tasavvuf, … Devamını oku
Farsça, diri demektir. Ölmeden önce ölmeyi gerçekleştiren kişi, ebedî hayatla dirilmiştir.
Farsça, hayat, dirilik demektir. Hakk’ın kulunu kabul edip, ona, derece derece ebedî olarak sürecek şekilde yönelmesi.
Arapça, evlilik demektir. Sûfiler evlilik konusunda Hz. Resûlallah (s)’ı izlenmiştir, ilk devrin bazı sûfilerinin marjinal tavrı bir kenara bırakılırsa, tasavvuf tarihinde bekar sûfi tipi fazla gözükmez. Hatta bir kısım velilerin, evlilikteki fazileti bilmelerinden kaynaklanan itici bir güçle, son nefeste kendilerine nikah yapılması isteğinde bulundukları vakıadır. Şah-ı Nakşbend, Abdülkâdir Geylani başta olmak üzere, bu yolun büyüklerinde … Devamını oku
Arapça ışık demektir. Kaşanî, bu terimi şöyle açıklar: Eşyayı, Hakk’ın ayn’ı ile Hakk’ın belirmesi olarak görmek.
Arapça olan bu kelime Türkçemizde de aynı manada kullanılır. Yemekleri topluca yiyen sûfiler bunun için bir hayli adab geliştirmişlerdir. Bkz. Nemed.
Arapça, ortaya çıkmaya zuhur derler. Sâlikin kendi katkısı olmadan ortaya çıkan olaylara, zuhurat denir. Bu tür zuhuratlar, tevekkül erbabı için, mutlaka uyulması gereken uyarılar olarak değerlendirilir. Rüyalara da, zuhurat denmektedir. “Zuhuratla geçinmek” deyimi, sağdan soldan gelen sadaka ve adaklarla geçimini sürdüren fakirler için kullanılır.