Subuti sıfat ne demek? Allah’ın Subuti sıfatları neler? Kuran’da Subuti sıfatlar nedir?

Kemal yani “mükemmellik, erginlik, olgunluk, üstünlük” ifade eden, Kur’an ve Sünnet’te (doğrudan veya dolaylı bir şekilde) Allah’a nispet edilen sıfatlardır. Bu tür sıfatlar da çoktur. Esmâ-i hüsnânın bir kısmı selbî, bir kısmı sübûtî, bir kısmı da fiilî sıfatlar grubuna girer. Zât-ı ilâhiyyenin bu sıfatlarla nitelendirilmesi ve zıtlarından tenzih edilmesi zaruridir.

İslâm dininin insanlığa sunduğu ulûhiyyet mefhumunun ana özelliklerini belirtmek, bunun yanında ezberlenebilecek, hâfızada kalacak, öğretim ve eğitimde kullanabilecek bir tercih ve tertip düzenlemek, tabiatın yaratılış ve işleyişini de yeter derecede aydınlatacak bir seçim yapmak için bilginler, sübûtî sıfatlardan yedi tanesini incelemeye konu edinmiştir. Mâtürîdîler buna bir de fiilî sıfatları bütünüyle ifade eden “tekvin”i eklemişlerdir.

  1. a) Cenâb-ı Hak ebedî bir hayatla diridir. Hangi dine bağlı olursa olsun Tanrı’nın varlığına inanan hiçbir insan, hiçbir düşünür yoktur ki inandığı ilâhın ölü olduğunu, hayattan yoksun bulunduğunu kabul etsin. Canlılarda hayatın başlaması ve devam edebilmesi için belirli şartlara, zamana, çevreye, mekanizma ve organlara ihtiyaç vardır. Bununla beraber her hayatın bir başlangıcı olduğu gibi bir sonu da vardır, yani her canlı ölmeye mahkûmdur. Yaratılmışlara ait bu şartların ve sınırların hiçbiri yaratan için söz konusu değildir. Hayat sıfatı aynı zamanda Cenâb-ı Hakk’ın diğer sıfatlarının temelini teşkil etmektedir. Namazlarımızın sonunda okuduğumuz Âyetü’l-kürsî’nin ilk cümlesi hayat sıfatını ihtiva etmektedir:

“O Allah ki kendisinden başka tanrı yoktur, diri olan, kâinatı idare edendir.”

  1. b) İlim. Allah Teâlâ gizli-âşikâr, yakın-uzak, küçük-büyük her şeye sonsuz ve sınırsız bir ilimle vâkıftır, her şeyden haberdardır. İnsanların bilgisi zaman, mekân ve madde kayıtlarıyla sınırlandığı gibi elde edilebilmesi için göz, kulak ve benzeri vasıtalara da bağlı kılınmıştır. Ben, geçmişte mevcut olmuş nesne ve olayları bilmediğim gibi gelecekte vücut bulacak olanları da bilmiyorum. Bu noktada zaman benim için büyük bir engel teşkil etmektedir. Şu anda cereyan etmekte bulunan olaylardan, mevcut nesnelerden de, arada maddî bir engel veya mesafe uzaklığı varsa, habersizim. Cenâb-ı Hakk’ın ilmi önünde ise zaman, mekân ve madde engeli bulunmadığı gibi O, bilmek için vasıtalara da muhtaç değildir. Yüce Allah’ın ilmi zaruri, mümkin, hatta muhal şeyleri bile kapsar. “Allah, ilmiyle her şeyi kuşatmıştır.”
  2. c) Sem‘. Cenâb-ı Mevlâ’nın diğer sıfatlarında olduğu gibi bu sıfatı da kemal derecesindedir. Hiçbir vasıta ve şarta bağlı olmaksızın, hiçbir engel bulunmaksızın işitilebilen her şeyi işitir. Bir şeyi işitmesi diğerini işitmesine engel teşkil etmez.
  3. d) Basar. İnsanlarda görme olayının meydana gelebilmesi için belli fizik, fizyolojik ve psikolojik şartların gerçekleşmesi gerekir. Allah Teâlâ için herhangi bir şart veya engel söz konusu olmaksızın, kemal derecesinde her şeyi görür.

Birçok âyette işitme ve görme sıfatları birlikte ve ayrı ayrı olarak da Cenâb-ı Hakk’a nispet edilmiştir.

“Şüphe yok ki Allah işiten ve görendir.”

  1. e) Kudret. Allah’ın varlığına inanan, uçsuz bucaksız kâinatın, bu hârikulâde sanat eserinin yaratılış ve idare edilişini de Allah’a bağlayan insan, elbette O’nun sonsuz bir kudrete sahip olduğunu kabul eder. Gücü, kudreti olmayan veya sınırlı ve şartlı bir kudrete sahip bulunan bir yaratıcı nasıl düşünülebilir, kâinatın yaratılışı O’na nasıl nispet edilebilir?

“Hâlâ şu hakikati bilmediler mi ki gökleri, yeri yaratmış ve bunları yaratmaktan yorulmamış olan Allah, ölüleri de diriltmeye kâdirdir! Evet, O her şeye gücü yetendir.”

  1. f) İrâde. Şimdiye kadar Cenâb-ı Hakk’ın her şeye kâdir olduğunu, kâinatı, oradaki her şeyi, her hadiseyi yaratıp idare ettiğini ortaya koyduk. Allah Teâlâ’nın yaratması, yapması, işlemesi tamamen kendi iradesiyledir (istemesi, dilemesi). O’ndan sâdır olan fiiller ne zor ve cebir altında meydana gelmekte, ne de müdahalesi olmadan kendiliğinden oluşmaktadır. O dilerse olur, dilemezse olmaz. Onun isteği, O’nun iradesi, O’nun müdahalesi olmadan ne bir yaprak kımıldar, ne bir yıldız kayar, ne bir damar atar. Cihan mülkünün hükümdarı O’dur. O’nun fermanı olmadan hiçbir şey yapılamaz. Allah, iradesini yürütür, hükmünü infaz eder. O’nun iradesini geri çevirecek, hükmünü durduracak bir güç yoktur.

“Eğer Allah sana bir zarar dokunduracak olursa, onu kendisinden başka kaldıracak hiçbir kuvvet yoktur. Şayet sana bir hayır dileyecek olursa O’nun iyiliğini geri çevirecek de yoktur. O, kullarından dilediğine iyiliği eriştirir. O, çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.”

  1. g) Kelâm. Elimizde kelâmullah dediğimiz Kur’ân-ı Kerim vardır. Ondan önce de Allah kelâmı olan kitaplar mevcuttu. Şu halde Cenâb-ı Hak konuşma, söyleme, kelâm etme sıfatına sahiptir. O’nun koyduğu kanuna göre kelâmını ancak melekler, bir de peygamberler işitebilir. Dünya hayatında diğer insanların Cenâb-ı Hakk’ın kelâmını işitmesi, O’na doğrudan muhatap olması mümkün değildir. Şunu da belirtelim ki O’nun söylemesi, insanların söylemesi gibi harflerle, seslerle, hançere ve dille, belli lisan sınırları içinde ve dil kurallarıyla değildir. Bütün bunlar yaratılmışların muhtaç olduğu vasıtalardır. Cenâb-ı Mevlâ bunlardan münezzeh ve yücedir.

“Yeryüzündeki her bir ağaç kalem olsa, deniz de -arkasından yedi deniz daha katılarak- mürekkep olsa yine Allah’ın sözü tükenmezdi.”

  1. h) “Var etmek, varlık sahasına çıkarmak, yaratmak” mânalarına gelen tekvin, Cenâb-ı Hakk’ın fiilî sıfatlarını ifade eder. Ehl-i sünnet’in Mâtürîdiyye mezhebi tekvini de sübûtî sıfatlar gibi ezelî kabul etmiş ve onu bu sıfatların dizisine ilâve etmiştir. Buna göre akait kitaplarında sübûtî sıfatlardan inceleme konusu edinilenlerin sayısı sekize çıkmış olur.

Buraya kadar sıraladığımız yedi veya sekiz sıfat, Allah’a ait birçok sübûtî sıfatın bir kısmını teşkil etmektedir. Bu yedi sıfattan hayat (yaşama), Allah Teâlâ’da bulunması zaruri bir sıfattır. Ölü bir tanrı tasavvur etmek mümkün değildir. Bunu takip eden beş sıfata gelince, bunlar da varlığına ve diri olduğuna inanılan Allah’ın, tabiatı yarattığını, yaratma işini tekrar ettiğini (tabiatı idare ettiğini) izah etmek için gerekli niteliklerdir. Bilme (ilim), yaratmak için kaçınılmaz bir vasıftır, bilmeyen yaratamaz. İşitme ve görme, bilme sıfatını daha açık bir şekilde anlatmaktadır. Gücü yetme, insan zihninde, hayat ve ilimden sonra yaratma eyleminin vazgeçilmez şartıdır. Dileme ise bilfiil meydana getirilecek bir nesne veya olayın zamanını ve şeklini belirleyen özelleştirici bir sıfattır. İşte âlimlerimiz İslâm’ın yaratılış felsefesini Allah’ın bu sıfatları arasındaki bağlantı ile anlatmaktadır.

Kelâm sıfatına gelince bu, Allah ile kul arasındaki ilişkiyi kuran, ilahî mesajı insanlara ileten, onlara yol gösteren, görev ve sorumluluk yükleyen sıfattır.