Allah’ın şanına yakışmayan, acz ve eksiklik ifade eden, yaratılmışlık özelliği taşıyan, bu sebeple de O’ndan nefyedilmesi (tenzih) gereken sıfatlardır. Bu tür sıfatlar sayılamayacak kadar çoktur. Çünkü düşünülebilecek ne kadar eksiklik ve acz kavramı varsa, ne kadar yaratılmışlık özelliği mevcutsa o kadar selbî sıfat var demektir, zât-ı ilâhiyyenin bütün bunlardan tenzih edilmesi icap etmektedir. Selbî sıfatların hedefi her türlü şirk anlayışını bertaraf edip tevhit inancını tam anlamıyla ispat etmek, yaratanla yaratılmış arasında ortak bir noktanın ve benzerliğin bulunmadığını akıllara ve gönüllere yerleştirmektir.
“Hiçbir şey onun benzeri değildir.” âyet-i kerîmesi tenzih akîdesinin özlü ifadesidir.
İslâm âlimleri, eğitim öğretimde kolaylık sağlamak, anlaşılmasına, bellenmesine ve unutulmamasına yardımcı olmak amacıyla selbî sıfatlardan geniş kapsamlı beş tanesini seçip ayırmışlar ve incelemeye konu edinmişlerdir.
- a) Varlığının başlangıcı olmamak (kıdem). Cenâb-ı Hak bir zamanlar yokken sonradan var olan, başka bir deyişle yaratılan bir varlık değildir. O’nun gerek zatı, gerek sıfatları için sonradan olmuşluk, yaratılmışlık, varlığından önce zaman geçmiş olmak söz konusu değildir. O, zatı ve sıfatlarıyla kadimdir, ezelîdir.
- b) Sonu olmamak (bekâ). O’nun varlığı sonsuz olarak (ebedî) devam eder. O, fâni ve ölümlü değildir, bakīdir. O’ndan başka her şey fânidir, yok olmaya mahkûmdur. Mezar taşlarında yazılı bulunan “hüve’l-bâkī” ( ) “Ölümsüz olan sadece O’dur.” ifadesi bu gerçeği dile getirir. Şu âyet-i kerîmede geçen esmâ-i hüsnânın ilk ikisi kıdem ve bekâ sıfatlarını anlatmaktadır:
“Evvel O’dur, âhir O’dur, zâhir O’dur, bâtın O’dur. Her şeyi hakkıyla bilen yine O’dur.”
- c) Varlığında başkasına muhtaç olmamak (kıyâm bi nefsih). Cenâb-ı Hak vâcibü’l-vücûddur yani varlığı kendinden olup başkasından değildir. Halbuki Allah’tan başka her şey hem var olabilmek hem belli bir zamana kadar da olsa varlığını sürdürebilmek için başkasına, başka sebeplere ve şartlara muhtaçtır.
- d) Şeriki olmamak (vahdâniyyet). Yukarıda, “Allah’ın Birliği” konusunda anlatıldığı gibi Cenâb-ı Hak zatında, sıfatlarında, fiillerinde ve kendisine ibadet edilmesinde birdir, şeriki, benzeri, ortağı, yardımcısı, rakibi yoktur. İhlâs sûresinin ilk iki âyeti Allah’ın bir olduğunu ve kimseye muhtaç bulunmadığını beyan etmektedir:
“De ki: Allah birdir, Allah kimseye muhtaç değildir.”
- e) Yaratılmışlara benzememek (muhâlefetün li’l-havâdis). Bu husus da “Allah’ın Birliği” ve “Şirkin Çeşitleri” konularında ayrıntılı olarak anlatılmıştır.
Zâhirî mânalarıyla Allah’a nispet edilmeleri mümkün olmayan ve müteahhir kaynaklarda “haberî sıfatlar” diye anılan “yed” (el), “vech” (yüz), “ayn” (göz), “kadem” (ayak) gibi kavramlar İslâm âlimlerinin büyük çoğunluğu tarafından tenzih inancına uygun bir şekilde yorumlanmıştır. Zâhirî anlamları itibariyle teşbih ifade eden bu kavramların aşkın ve madde üstü bir varlık olan Allah’a izâfe edilmesi, mücerret (soyut) mânaları insanların zihnine mecaz yoluyla daha kolay bir şekilde anlatmaya yöneliktir.