İslâm inancına göre ruh, bir nevi idrak edici hayat cevheri olup, insanın yaratılışıyla birlikte insanda var olur ve ölümüyle de bedenden alınır. Somut bir madde olmadığı gibi, bedenimizin neresinde ve ne şekilde var olduğu da tam olarak bilinmemektedir. Bu sebeple çoğu kere gül suyunun gülde, zeytinyağının zeytinde var oluşuna benzer şekilde insan bedeninde yer tuttuğu dile getirilmektedir. Dolayısıyla gözle görülüp duyularla algılanabilen bir mahiyeti yoktur. Ancak insan üzerinde canlılık, idrak, anlama gibi ruhun izlerini müşahede edebilmek mümkündür.
Ruh çağırma seanslarında, kâhinin sözde ritüelleriyle hazır bulunduğu ve sorulara cevap verdiği iddia edilen şey eğer ruh ise ki bir önceki bölümde bunun ruh olmadığını ifade etmiştik bu durumda onun görülebilmesi de gerekir.26 Ruh çağırma seanslarına katılan ve ruhun orada hazır bulunduğuna inananlar, ruhun gerçek bedeni dışında bir de ışınsal (perispri) bedene daha sahip olduğunu iddia ederler. Bunun için perispri, hologramik ışınsal beden veya astral beden gibi farklı isimler de kullanmışlardır.
Bütün bu kavramlarla, ruh ile beden arasındaki irtibatı sağlayan yarı maddesel bir bağ kastedilmektedir ve bu ruhun seyyal bedenidir. Ruhların, bu yarı maddesel astral bedenlerini kullanabilmeleri onların tekâmülleriyle doğru orantılıdır. Bu düşünceyi benimseyenlere göre ruh, yapısında ebedîlik ve ilâhî emirden bir cüz taşıdığı için, doğrudan madde ile temas kuramaz, onun için böylesi aracı bedenlere ihtiyaç duyar. Bu beden ruhun kendisi değil, onun sadece bir görünümüdür. Bazıları buna ruhun mantosu da demiştir.
Ruhun böyle yarı saydam astral bir varlığa sahip olduğu iddiasının dinî bir mesnedi yoktur. Çünkü daha önce ifade edildiği gibi, Kur’an ruh hakkında az bir mâlûmata sahip oluşumuzu haber vermekte ve onun dışında bir açıklamada bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu türden iddialar, ruhçu anlayışın kendi düşüncelerini ve ruh çağırma seanslarındaki birtakım törensel uygulamaları meşrulaştırmak için kurguladıkları hayal ürünü bir varlıktır.
Kaldı ki bu iddialar doğru olsa bile, bu ruhun görülmesi lehinde bir delil oluşturmaz. Çünkü bizzat bu düşünce sahipleri, ruhun görülemeyeceğini, görülen şeyin, kâhinin bedeninden çıkan ve ruhun yansıdığı bir görüntüden ibaret olduğunu iddia etmektedirler ki, bu açıklamaları da ayrıca ispatlanmaya muhtaçtır. Dinimize göre, ruhun bir bedeni yoktur. Görülebilirliğini ispatlayabilecek somut hiçbir delil de bulunmamaktadır. Ayrıca görülebiliyorsa, yaşayan insanların ruhlarının niçin görülemediği de açıklanması gereken bir başka husustur.