Yukarıda da dikkat çekildiği gibi eğer peygamberimizin her söylediği vahiy olsaydı, inananlar dinle ilgili sorularının cevaplarını Kur’an’da aramak zorunda kalmazlardı. Yalnızca Kur’an indirilirken değil her ne zaman peygamberimize bir soru sorsalar ilahi bir karşılık alabilirlerdi. İnananlardan, sorularının cevaplarını Kur’an’da aramalarının istenmesi gösteriyor ki peygamberimizin her söylediği vahye dayanmaz: “Ey iman sahipleri! Size açıklandığında canınızı sıkacak şeylerle ilgili soru sormayın. Kur’an indirilmekteyken onları sorarsanız size açıklanır. Allah onları affetmiştir. Allah çok bağışlayıcıdır, çok yumuşak davranandır.” (Maide Suresi 101).
“Belki de sen; onlar, ‘O’na bir hazine indirilseydi yahut beraberinde bir melek gelseydi ya!’ diyorlar diye göğsün sıkışıp daralarak, sana vahiy edilmekte olanın bir kısmını terk etmeye kalkarsın. Gerçek olan şu ki, sen sadece bir uyarıcısın. Allah ise her şey üzerinde bir Vekîl’dir. Yoksa ‘Onu kendisi uydurdu’ mu diyorlar! De ki: Öyleyse hadi, onun benzeri, uydurma on sure de siz getirin; eğer doğru sözlüler iseniz, Allah’tan başka çağırabildiklerinizi de çağırın.” (Hud Suresi 12-13).
Yukarıdaki ayette geçen “sana vahiy edilmekte olan” ifadesi peygamberimize indirilen vahyin tamamına karşılık gelmektedir. Burada geçen vahiy Kur’an’dır. Zira peygamberimizin getirdiği mesajı yalanlayanlara meydan okuyan Allah, onlardan başka bir kitap ya da sözü taklit etmelerini değil, Kur’an’daki sureleri taklit etmelerini istemektedir. Eğer peygamberimizin Kur’an dışındaki sözleri de vahiy olsaydı, o zaman inanmayanlara meydan okunurken sadece Kur’an surelerini taklit etmeleri istenmezdi.
Söz konusu ayetler açıkça göstermektedir ki Allah tarafından indirilen, vahiy edilen tek kaynak Kur’an’dır. Peygamberimizin dini tebliğ ederken arzusuna göre konuşmadığı ve din adına söylediklerinin indirilmiş vahye dayandığı görülmektedir: “Arkadaşınız ne saptı ne de azdı. O arzusuna göre de konuşmuyor. İndirilmiş bir vahiyden başkası değildir o.” (Necm Suresi 2-4). Ayette kastedilen vahyin Kur’an olduğu son derece net olmasına rağmen hadis rivayetlerini kurtarmaya ve peygamberimize isnat etmeye çalışanlar bu ayeti çarpıtarak ayette kastedilen şeyin peygamberimizin Kur’an dışındaki sözleri yani hadisler olduğunu iddia etmektedirler. Oysa delil olarak sundukları bu ayetin doğrudan ifade ettiği şey peygamberimizin insanlara dini bildirimde bulunurken kendinden değil Allah’ın kendisine vahyetmiş olduğu ayetlerden bildirimde bulunduğudur.
Allah, Kur’an ayetlerinde peygamberimize Kur’an’da dikkat çekilmeyen işler hakkında diğer inananlara danışmasını, yapılacak işler hakkında bilgi ve tecrübe sahibi olanların görüşlerini almasını söylemektedir. Eğer peygamberimizin her söylediği ve yaptığı vahye dayansaydı, Allah peygamberinden inananlara danışmasını istemezdi: “Yapılacak işler hakkında onlara danış. Kararını verdiğin zaman da artık Allah’a dayanıp güven. Çünkü Allah, kendisine dayanıp güvenenleri sever.” (Ali İmran Suresi 159). Söz konusu ayetler açıkça göstermektedir ki peygamberimizin günlük hayattaki konuşmaları ve kararları vahiy değildir. Allah tarafından peygamberimize indirilen tek vahiy Kur’an-ı Kerim’dir. Allah, peygamberimize, hikmet yani bilgelik ve basiret nasip etmiştir. Peygamberimiz de dini konularda sadece Kur’an ile, din dışı konularda ise Kur’an’ın yol göstericiliğinde kendi bilgelik ve basireti ile hareket etmiştir.