Özellikle 9 ve 13. yüzyıllar arasında İslam düşüncesinin bilim, felsefe ve sanat başta olmak üzere birçok alanda inanılmaz bir yükseliş gösterdiğine tanıklık ediyoruz. Bu yükseliş sayesinde Müslümanların tarihin tanıklık ettiği en büyük medeniyetlerden birini inşa ettiğini ve aynı zamanda Batı bilim ve düşüncesini ciddi anlamda etkilediğini görüyoruz. Şayet yüzlerce yıldır Müslümanların bilimde geri kalmalarının sebebi İslam olsaydı, ilk yüzyıllarda sahip oldukları bilimsel yükseliş ve ilerleme mümkün olmazdı. Kuran’ın vahyedildiği yüzyıla kadar bilim ve düşünce sahnesinde yeri olmayan bir toplumun çok kısa bir zaman içinde bilime ve felsefeye büyük katkılar sağlayan, tıp, fizik, kimya, biyoloji, matematik, geometri, mühendislik, optik, astronomi, felsefe, mantık, coğrafya ve zooloji gibi birçok alanda başarılı çalışmalar ortaya koyan düşünce ve bilim insanları yetiştirmesinin, kendi döneminin en iyi eğitim kurumları ve üniversitelerini inşa etmesinin ve hatta Arapçanın entelektüel arenada öncü bir dil haline gelmesinin Kuran’ın inananlara kazandırmış olduğu ruh ve motivasyon dışında açıklanması mümkün değildir. Bu konuda dikkat çekici birçok örnek verilebilir. Müslüman bilim insanlarının bilime yapmış oldukları katkıların bir kısmı şu şekilde özetlenebilir:
Cabir Bin Hayyan (721-815): Bilim tarihçilerince modern kimyanın ve metalürjinin babası olarak gösterilir. Modern kimyanın temelini oluşturan kristalizasyon, damıtma gibi birçok temel kimyasal süreci, ayrıca imbik ve retort gibi günümüz kimya laboratuvarlarında kullanılan yirmiden fazla laboratuvar malzemesini keşfetmiştir. Sitrik asit, asetik asit, cıva, kükürt, tartarik asit, kral suyu gibi bir sürü önemli kimyasalın üretim metotlarını buldu. 1144 yılında Latinceye çevrilmiş olan Kitab alKimya adlı eseri, kimya kelimesinin kökeni olmuştur.
El Cahız (776-868): Sosyal psikoloji ve hayvan psikolojisinin öncüsü olarak gösterilir. Mutezile düşünce ekolünün en önemli düşünürlerinden biri olarak gösterilen Cahız, karıncaların sosyal yaşamını ve örgütlenmesini incelemiş, çeşitli hayvanların iletişimleri ve psikolojileri konusunda yazmıştır. Besin zincirine dikkat çeken ve onun önemine ilk defa vurgu yapan biyolog, Cahız’dır. 350 hayvanı tarif eden Cahız, çevrenin bir hayvanın hayatta kalma olasılığına etkilerini incelemiş, çevre koşullarının belirli bir topluluğun bireylerinin fiziksel karakteristiklerini nasıl belirleyebileceğini anlamaya çalışmıştır. Bu anlamda bazıları Cahız’ı evrim kuramıyla ilgili önemli tezlerin öncüsü olarak gösterirler.
Muhammed El Harezmî (780-850): Diofantus’la birlikte modern cebirin babası olarak gösterilir. Lineer ve ikinci dereceden denklemlerin sistematik çözüm yöntemlerini geliştirdi. Batı’da kullanılacak ilk trigonometri tablolarını yaptı. Halen hepimizin kullandığı, Arap rakamlarını, sıfırı ve onluk sayı sistemini Batı’ya tanıttı. Çeşitli şehir, dağ ve ırmakların koordinatlarını tespit etti. Coğrafya alanında yaptığı çalışmalar dünya haritalarının temelini oluşturdu. İngilizcedeki “algebra” ve bunun Türkçe karşılığı olan “cebir” sözcüğü, Harezmî’nin denklemleri çözme yöntemlerinden biri olan “elcebr”den gelmektedir. Yine bütün Batı dillerinde kullanılan “algoritma” kelimesi, bu kavramı ilk geliştiren kişi olduğu için, onun adının Latince çevirisi olan Algoritmi’den gelmektedir.
Ali Rabban ElTaberi (783-858): Hekim ve psikiyatrdır. Firdous AlHikmah isimli tarihteki ilk tıp ansiklopedisinin yazarıdır. Taberi bu ünlü eserinde Yunan, Arap ve Hint tıbbının bütün bilgilerini sistematik biçimde bir araya getirmiştir. Taberi, pediatri ve çocuk gelişimi konusunda detaylı çalışmalar yaptığı için bu alanların da öncülerinden gösterilir. İlaçların, kişilerin psikolojisi üstüne etkisine dikkat çeken ilk hekimlerden biri olan Taberi, doktorun hastalarla doğru ilişki kurarak ve çeşitli terapi seanslarıyla birçok sorunu giderebileceğine dikkat çekmiştir. Hıristiyanlıktan İslam’a geçiş yapan Taberi, Hıristiyanlıkla İslam’ı karşılaştırdığı ve neden İslam’ı seçtiğini anlattığı eseri ElRadd ala elNasara isimli eseri karşılaştırmalı dinler alanındaki en eski eserler arasında gösterilir.
Ahmed bin Musa (803-878): Mekanik mühendisliğin öncüleri arasında gösterilir. Astronomi konusunda da derin bilgiye sahip olan Ahmed bin Musa, kardeşleri ile birlikte yıldızların doğuşu, batışı, aynı zamanda onların resimlerini gösteren ve su kuvveti ile çalışan otomatik bir cihaz yaptılar. Bunun dışında otomatik su kapları, ışık miktarını ayarlayabilen kandiller, izafi ağırlık ölçen aletler gibi yüzlerce mekanik aleti tasarladılar. Geometri alanında da çok ciddi çalışmalar yapan kardeşler, hacim ve alanı Antik Yunanlılar gibi oranlarla vermek yerine, günümüzde yaptığımız gibi sayılarla ifade ettiler. Düz ve küresel cisimlerin ölçülmesi üstüne yazdıkları kitap, Avrupa’da çok etkili olmuş, Fibonacci, Francis Bacon, Jordanos de Nemore gibi birçok Batılı bilim adamı tarafından detaylı bir biçimde çalışılmış, atıf yapılmıştır. Kardeşler ayrıca Dünya’nın çevresini de ölçmüş, Sabit İbn Kurra’nın bulduğu değeri doğrulamıştır. Ahmed bin Musa gerek mekanik alanında gerek astronomi alanındaki mükemmel çalışmalarıyla devrinin en büyük bilim adamlarından biri olduğunu göstermiş ve mekanikte çok değerli eserler vererek kendisinden sonra gelecek olan Cezeri gibi âlimlere öncülük etmiştir.
Abbas Kasım İbn Firnas (810-888): Tarihi kaynaklarda Endülüslü gökbilimci, simyacı, fizikçi ve şair olan İbn Firnas’ın, uzun çalışmalar sonunda geliştirmiş olduğu cihazın üzerine kumaş geçirip kanat yerine büyük kuşkanatları takarak yüksek bir yerden atlayan ve tarihteki ilk başarılı uçuşu yapan kişi olarak gösterilir. Her ne kadar İbn Firnas oldukça sert bir yere iniş yaparak yaralanmış olsa da havada uzun süre kuşlar gibi süzüldüğü bilinmektedir. İbn Firnas’ın bu başarısı, Batı’da uçak yapıp uçmayı başaran Wright Kardeşler’den 1023 yıl önce gerçekleşmiştir. Kimya, fizik ve astronomi alanında araştırmalar yapan ve aynı zamanda şiir de yazan İbn Firnas’ın, suların akış hızının ölçümüyle çalışan elmakata ismini verdiği bir su saati tasarladığı da bilinmektedir. İbn Firnas ilk renksiz cam üretim tekniğini bulmuş, renksiz şişe ve bardaklar üretmiş, ilk okuma gözlüklerini geliştirmiş, kuartz gibi sert kayaları kesme yöntemini keşfetmiştir. Evinde tarihteki en eski planetaryumu kurmuştur, Firnas’ın planetaryumunun yapay bulut ve şimşeklere bile sahip olduğu söylenir. Ay üzerinde bir kratere, Bağdat’ta bir havaalanına ve İspanya’nın güneyinde Kordoba’da bir köprüye İbn Firnas’ın adı verilmiştir.
Muhammed AlBattani (858-929): Ünlü astronom ve matematikçidir. Güneş yılı ve mevsimlerin uzunluğu gibi birçok astronomik büyüklüğü Batlamyus dâhil kendinden öncekilerden çok daha büyük bir hassaslıkta hesapladı. Dünya ile Güneş arasındaki uzaklıkların değiştiğini tespit etti. Dünya’nın ekseninin eğik olduğunu buldu ve bu eğikliğin değerini 0,13 derece gibi ufak bir hata payı ile hesaplamayı başardı. Bilimsel devrimi yapan Kopernik, Kepler ve Galileo, Battani’nin çalışmalarına sık sık atıf yapmıştır. Ay’daki kraterlerden biri, Battani’nin ismini taşımaktadır.
Sabit İbn Kurra (826-901): Fizikçi, astronom, matematikçi ve hekimdir. Mühendisliklerin temeli sayılan statik kuramının kurucusu olarak gösterilir. Cisimlerin, kaldıraçların ve kolonların dengede durmak için sağlamaları gereken şartları keşfetti. Güneş yılını 2 saniye gibi küçük bir hata payı ile hesaplamayı başardı, Batlamyus’un kuramını daha başarılı hale getirdi. Batı’da bilimsel devrimin öncüsü olarak gösterilen Kopernik sık sık Sabit’in astronomik hesaplarına atıf yapmıştır. Sayılar kuramında önemli kuramlar geliştirdi. Yunanca, Arapça ve Aramiceye anadili gibi hâkim olmasından ötürü, Yunan filozofların eserlerinin Doğu’ya taşınıp korunmasında büyük rolü vardır. Tıp alanında da önemli eserler yazmıştır.
ElFergani (9. yy): Güneş’in kendi etrafında döndüğünü keşfeden ilk kişidir. Astronomdur. Dünya’nın yarıçapını ve meridyenler arasındaki uzaklığı ölçmüş, gezegen ve gökcisimlerinin büyüklüğünü ölçmeye çalışmıştır. Güneş tutulmalarını başarılı bir şekilde öngören bir model geliştiren ElFergani, ortaçağda Batı’da epey etkili olmuş ve Kopernik’e kadar eserleri büyük otorite olarak kabul görmüştür. Dante’nin ünlü eseri İlahi Komedya’da ortaya koyduğu astronomi tablosu, ElFergani’nin Evren anlayışıdır. ElFergani’nin geliştirdiği, Nil’in su seviyesindeki değişimleri sistematik olarak ölçmeyi amaçlayan nilometre, kendi dönemi için en büyük bilimsel araç niteliğindedir ve efsanelerin yerini sistematik gözlemin almasının sembolü olarak gösterilir. Ay’daki bir krater ElFergani’nin ismini taşımaktadır.
El Razi (865-925): Müslüman simyacı, kimyacı ve hekim Muhammed İbn Zekeriya El Razi ya da Batı’da bilinen ismi ile Rhazes, göz hastalıkları ve cerrahisi ile ilgilenen bir tıp bilim dalı olan oftalmolojinin öncülerindendir ve tarihteki ilk pediatri kitabını yazmıştır. Tıbbi alkol ve sülfürik asidi üretmiş ve bunları tıpta kullanmış ilk kişidir. Alkol (İngilizce alcohol) kelimesi, Arapça alkuhl kelimesinden Batı dillerine geçmiştir. Çiçek hastalığının, kızamıktan farklı bir hastalık olduğunu ortaya koymuş, iki hastalığın da tanı yollarını belirlemiştir. Halen kullanımda olan çeşitli kimya gereçleri geliştirmiş, kimyayı tıbbın hizmetine sunmuştur. Ünlü eseri ElMansuri uzun süre Batı üniversitelerinde ders kitabı olarak okutulmuştur. Tedavi edilebilir ve tedavi edilemez hastalıklar ayrımını ilk yapan hekimdir. Şarlatan hekimlere savaş açması, hastalara tedavi edilemeyecek hastalıklar hakkında bilgi verilmesi gerektiğini ortaya koyması, hekimlerin uzmanlık alanı dışındaki hastalıkları tedavi etmeye çalışmamasına yaptığı vurgulardan dolayı tıp etiğinin de öncüleri arasında gösterilir.
Abdurrahman ElSufi (903-986): Ortaçağın en önemli deneyci astronomlarından biridir. Yıldızları konum, büyüklük ve renk bilgilerine göre kataloglamış, her yıldız takımını hem Dünya’dan hem de Uzay’daki konumuna göre resmetmiş, kendi döneminin en üstün yıldız kataloğunu hazırlamıştır. Andromeda Galaksisi ve Büyük Macellan Bulutu’ndan bahseden ilk astronomdur, yaptığı gözlemler hayranlık uyandıracak derecede doğrudur. 123,5 cm çaplı bir halka kullanarak Dünya’nın eğimini 23º33’45” olarak hesaplamıştır. Ay’da bir krater ile 12621 kodlu cüce gezegen El Sufi’nin ismini taşımaktadır.
Ebu’l Kasım Zehravi (936-1013): Bilim tarihçilerince modern cerrahinin babası olarak gösterilir. 30 ciltlik ünlü eseri Kitab AlTasrif’te yüzlerce cerrahi yöntem anlatmış, bazıları günümüz cerrahi müdahalelerinde halen kullanılan 200 civarında kendi geliştirdiği cerrahi aleti tanıtmıştır. Bu eser Avrupa’da 17. yüzyıla kadar cerrahide en önemli otorite olarak kabul edilmiştir. Günümüzde hâlâ yaraların dikilmesinde kullanılan, vücudun tek tepki vermediği iplik olan katgutu keşfetmiş, ölü bebeklerin çıkarılmasında halen kullanılan forsepsi geliştirmiştir. Hastayla pozitif iletişimin önemini ve fakirlerin de eşit derecede tedaviye hakkı olduğunu vurgulayan ilk tıp insanıdır. Birçok kanser türünü ve hemofilinin genetik olarak geçtiğini keşfeden ilk kişidir.
Ebu’l Vefa elBuzcani (940-998): Matematikçi ve astronomdur. Günümüzde aynı hali ile kullanılan trigonometrinin altı esas oranı arasındaki trigonometrik ilişkileri ilk defa ortaya koyan kişidir. Tanjantı ilk defa tanımlayan Buzcani, dördüncü dereceden denklemlerin çözümlerini geliştirmiş, çeşitli cebir problemlerinin çözümünde geometriyi kullanarak analitik geometriye öncülük yapmıştır. Buzcani, negatif sayıları İslam dünyası ve Batı’da kullanan ilk matematikçidir. Buzcani, kendi döneminin en hassas trigonometri tablolarını hazırlamıştır. Buzcani, Dünya yüzeyinde iki nokta arasındaki saat farkını büyük bir hassaslıkla hesaplamış, kıblenin tespiti ve Ay hareketleri konusunda değerli çalışmalar yapmıştır. Ay’daki kraterlerden biri ismini Buzcani’den almaktadır.
İbn Sahl (940-1000): Matematikçi ve fizikçidir. Lens ve çukur aynaların ışığı nasıl kırdığını geometrik olarak anlayan ilk fizikçidir. Snell yasası olarak da bilinen kırılma yasasını tarihte ilk bulan fizikçidir. Bu yasayı kullanarak bikonveks lensler üretmeyi başarmış, bu şekilde matematiksel ilkelere dayanan bilimsel kuramların günlük hayatta nasıl önemli uygulamalar olabileceğini göstermiştir. Optiğin babası kabul edilen İbn Heysem, İbn Sahl’ın çalışmalarından etkilenmiştir.
İbn Heysem (965-1040): Bilim tarihçileri tarafından optiğin babası, deneysel fiziğin kurucusu ve ilk teorik fizikçi olarak gösterilir. Bugün halen kameralarda kullanılan obscura isimli aleti geliştirdi. Görmenin ve optik yanılsamaların psikolojisi üstüne yaptığı çalışmalardan dolayı, deneysel psikolojinin kurucusu olarak da kabul edilir.
Ebu Reyhan Biruni (973-1048): Bilim tarihçilerince antropoloji, Hindoloji ve jeodezinin öncüsü olarak gösterilir. Aristo fiziğini şiddetli bir biçimde eleştiren Biruni, boşluğun olabileceğini, gezegenlerin dairesel yörüngelerde hareket etmek zorunda olmadığını savunmuş, otoritelerin değil, deneylerin önemli olduğuna vurgu yapmıştır. Biruni, Dünya’nın çapını ve çevresini ölçmek için yeni bir metot geliştirmiş, günümüz değerine çok yakın bir değer bulmuştur. 13 yıl Hindistan’da gözlem ve araştırma yapan Biruni, Hindistan’ın tarihinden sosyolojisine kadar bir sürü konuda tarafsız yazılar yazarak antropolojinin öncülüğünü yaptı. Budizm, İbranilik, Hıristiyanlık, Hinduizm ve Zerdüştlüğü objektif bir biçimde inceleyen Biruni, bu çalışmaları sayesinde karşılaştırmalı dinler alanının da öncüsü olarak gösterilir. Bugün halen kullanılan ve elementlerin yoğunluğunu ölçmeye yarayan “piknometre” isimli cihazı geliştirdi. Ay’daki kraterlerden biri ismini Biruni’den almaktadır.
İbn Sina (980-1037): Onlarca farklı disiplinde 450’ye yakın eser kaleme aldı. Ünlü eseri Kitabü’şŞifa tarihteki en eski bilimsel ansiklopedilerden biri olma niteliğini taşımaktadır. Doğal cisimler prensibi öğretisini, Dünya’nın yapısını, varoluş ve yok oluşu, doğadaki etkinlik ve edilgenliği, meteoroloji ve coğrafyayı, psikoloji, botanik, zooloji, matematik, astronomi, müzik, felsefe ve mantık gibi disiplinleri kapsamaktadır. 12. yüzyılda Latinceye çevrilmiş ve yüzlerce yıl Avrupa’da bilimlerin gelişimini etkilemiştir. Diğer ünlü eseri 14 ciltlik ElKanun fi’tTıb tarihteki en etkili birkaç tıp eserinden biri olarak gösterilir. 12. yüzyılda Latinceye çevrilmiş ve 17. yüzyıla kadar Avrupa’daki çeşitli üniversitelerde ders kitabı olarak okutularak tıp bilimini etkilemiştir.
Zerkali (1029-1087): Endülüs’ün en ünlü astronomu olarak bilinir. Batı’da Zerkali tableti olarak anılan, çok hassas bir usturlap geliştirdi. Batı’da en etkili birkaç astronomik tablodan biri olan ve kendi döneminin en hassas astronomik bilgilerini içeren Toledo tablolarının hazırlanmasında çalıştı. Hiçbir hesaplamaya gerek duymadan gökcisimlerinin yerini veren, tutulmaları bildiren almanaklar (yıllıklar) hazırladı. Zerkali’nin yörüngelerin yuvarlak olmak zorunda olmadığını iddia ederek Kepler’i etkilediğini düşünenler de vardır. Diğer taraftan Kopernik’in Zerkali’nin çalışmalarından faydalandığı bilinmektedir. Ay’da bir krater Zerkali’nin ismini taşımaktadır.
İbn Zuhr (1091-1161): Sistematik cerrahinin öncülerinden sayılır. Cerrahinin varsayımlar yerine deneye dayanması gerektiğini savunan İbn Zuhr, insanlar üstünde ameliyat yapmadan önce keçi üstünde deney ameliyatları yaparak, hayvanlar üstünde tıbbı deneyler yapma pratiğinin öncüsü olmuştur. Uyuzun organizmaya dayalı bir hastalık olduğunu tespit ederek, bir anlamda mikrobiyolojinin de öncülüğünü yapmıştır. Katarakt ve böbrek taşı ameliyatlarının yapılması için çeşitli yöntemler geliştirmiştir. İbn Zuhr’un sağlıklı beslenme üstüne yazdıkları uzun süre Batı’da etkili olmuştur.
El İdrisi (1099-1166): Müslüman âlim ve gezgin El İdrisi, modern dünya öncesi en hassas dünya haritasını çizen kişi olarak bilinmektedir. Bu haritası uzun süre Avrupa’da en gerçekçi dünya haritası olarak görülmüş, Vasco de Gama, Kolomb gibi önemli denizciler tarafından kullanılmıştır. El İdrisi eserlerinde Atlantik Okyanusu’nun ötesine giden Müslüman denizcilerden bahseder ve orada batıda bilinmeyen tarımcılık yapan insanların yaşadığı adalar olduğunu iddia eder. Bu iddianın Kolomb’u etkilediğini iddia edenler vardır. El İdrisi’nin Grönland’ı tarif ettiği de söylenir. Uluslararası bilgi sistemlerinden biri İdrisi’nin adını taşımaktadır.
Nureddin Batruci (12. yy): Batlamyus’un Güneş Sistemi kuramına, alternatif kuram geliştiren ilk astronom olarak ünlüdür. Batruci, Batlamyus’un sisteminin temel özelliği olan ilmekleri içermeyen, yeni bir astronomik model geliştirdi. Modeli Batlamyus kadar etkili olamasa da, Kopernik’e kadar Batlamyus’un tek alternatifi olarak görüldü. Batruci, gezegenlerin hareketini fiziksel olarak açıklamaya çalışan ilk astronomdur, dolayısı ile fizik ve astronomiyi birleştiren, fiziğin astronomide rol oynaması gerektiğine dikkat çeken ilk düşünürdür. Batruci’nin çalışmaları Kopernik dâhil bilimsel devrimde etkili olmuş bilim adamları tarafından okunmuştur.
El Cezeri (1136-1206): Müslüman mucit, makine mühendisi ve matematikçi Cezeri, sibernetiğin ve robotiğin öncüsü olarak gösterilir. Geliştirdiği mekanik hizmetçi haznelerdeki su seviyesine göre, ne zaman su, ne zaman meyve, ne zaman içecek sunacağına otomatik karar vermekteydi. Cezeri’nin tasarımladığı bu alet tarihteki ilk otomatik robot olarak bilinir, bir sonraki robot Cezeri’den 600 yıl sonra yapılacaktır. Ölçekli maketler kuran Cezeri, çok büyük kesinlikle zaman ölçen mum ve su saatleri geliştirmiştir. İlk müzik otomatını yapan Cezeri’nin geliştirdiği su gücü ve basınç etkisinden yararlanarak kendi kendine denge kuran ve ayarlama yapan otomat teknolojisi, hâlâ modern hidromekaniğin temelini oluşturmaktadır. Ünlü eseri Kitabül Hiyel’de, 100 civarı makinesinin detaylı planını ve nasıl yapılması gerektiğini yazmış, buluşlarını gizli tutmayıp insanlıkla paylaşmıştır. El Cezeri’nin kendisinden 150 yıl sonra yaşayan Leonardo Da Vinci’yi etkilediği iddia edilmektedir.
İbn Baytar (1197-1248): Müslüman hekim, eczacı ve botanikçi İbn Baytar’ın yazdığı eczacılık ve botanik ansiklopedisi elMüfredat, 19. yüzyıla kadar Batı’da en önemli otorite olarak kabul edildi. Bu eserde 400’ü kendi buluşu olan 1400 farklı bitki ve ilacın ansiklopedik tanım ve tarifleri yer almaktadır. Eser, 150 Arap ve 30 Yunan tıp eserine atıf yaparak, kendi döneminin en önemli literatür taramasını içeren eser olarak gösterilir. ElBaytar, başta gülsuyu olmak üzere, çeşitli parfümleri sistematik olarak üretme yöntemlerini keşfetmiştir.
Nasiruddin Tusi (1201-1274): Astronom, matematikçi ve fizikçidir. Kendi döneminde dünyanın en büyük gözlemevi olan Meraga Rasathanesi’ni kurmuştur. Tusi burada yaptığı gözlemlerle kendi zamanının en iyi gezegen hareket çizelgeleri ve yıldız haritalarını oluşturmuş, Kepler’e kadar Güneş Sistemi’ni en iyi tarif eden modelin sahibidir. Samanyolu’nun yıldızlardan oluştuğunu keşfetmiştir. Dünya’nın durması gerektiği yönündeki Batlamyus’un argümanlarını eleştirmiştir. Tusi’nin Batlamyus eleştirisi daha sonra Kopernik tarafından aynen kullanılmıştır. Tusi kütlenin korunumu kanununu Lavoiser’den beş asır önce keşfetmiştir. Ay’da 60 km çapında bir kraterle, 10269 numaralı cüce gezegen ismini Tusi’den almaktadır.
İbn Nefs (1213-1288): Hekim ve fizyologdur. Pulmoner dolaşım, koroner dolaşım ve kılcal damarları keşfeden kişi olarak bilinir. İbn Nefs, pulmoner dolaşım olarak bilinen, kalpten oksijensiz kanın akciğerlere gittiğini, buradan da oksijenle zenginleştirilmiş kanın tekrar kalbe gidip oradan vücuda dağıldığını keşfeden ilk kişidir. Ayrıca kalbin kandan direkt beslenemediğini, koroner damarlar aracılığı ile beslendiğini de ilk o keşfetmiştir. Metabolizma kavramını ilk tanımlayan kişi olan İbn Nefs, ölümden sonra otopsi ve insan diseksiyonuna yaptığı vurgudan dolayı deneysel tıbbın da öncüleri arasında gösterilir.
İbn Haldun (1332-1406): Tarihçiler tarafından modern historiyografinin, sosyolojinin ve iktisadın öncülerinden kabul edilir. Batı’da tarihi bilim haline getiren kişi olarak tanınır. Tarihi sadece siyasi perspektiften incelemek yerine, çevresel, psikolojik, sosyolojik ve ekonomik faktörleri göz önüne alan ilk tarihçidir. İbn Haldun’un ünlü eseri Mukaddime, siyaset bilimi ve sosyolojinin en önemli birkaç eserinden biri olarak gösterilir. Arztalep dengesine dayalı geliştirdiği analizi, hâlâ günümüz iktisat biliminin temelini oluşturmaktadır. İbn Haldun aynı zamanda ilk tarih felsefecisi olarak da gösterilir.
Uluğ Bey (1394-1449): Astronom ve matematikçidir. Döneminin en büyük gözlemevlerinden biri olan Uluğ Bey (Semerkant) gözlemevinin kurucusu olarak ünlüdür. 994 yıldızın konumunu içeren kendi döneminin en büyük yıldız kataloğunu hazırladı. Güneş yılının tam uzunluğunu 25 saniye hata payı ile hesapladı. Bu hesap kendisinden sonra yaşayan ve 30 saniye hata yapan Kopernik’in ölçümünden çok daha hassas bir ölçümdü. Dünya’nın eğimini 23,52 derece olarak hesapladı. Bu değer uzun yıllar boyunca ölçülmüş en doğru değer olarak kaldı. Kopernik ve Brahe Dünya’nın eğimini bu kadar hassas şekilde bulamamışlardı. Uluğ Bey virgülden sonra sekizinci basamağa kadar doğru değerleri içeren kendi döneminin en hassas trigonometrik tablolarından birini hazırladı. Ay’da bir krater ile 2439 numaralı asteroit Uluğ Bey’in ismini taşımaktadır.
Ali Kuşçu (1403-1474): Osmanlı topraklarında çalışmış en ünlü astronomdur. Kuşçu, Aristo fiziğinin yanlış olduğu sonucuna varmış ve astronomiyi Aristo fiziği ve felsefesinden ayırmaya çalışmıştır. Gözlemlerin astronomide rol oynayan temel unsur olması gerektiğini savunan Kuşçu, Ay’ın yarıçapının Dünya yarıçapına oranını hesapladı. İstanbul’un koordinatlarını büyük bir hassaslıkla tespit etti. Kuyrukluyıldızlar üstünde yaptığı gözlemler sonucunda, Dünya’nın sabit durmayıp hareket edebileceğinden şüphe eden Kuşçu, Dünya’nın sabit durma ihtimali kadar durmama ihtimali de olduğuna vurgu yaptı. Kuşçu, dairesel yörünge iddialarının da sorgulanabileceğine vurgu yaptı.
Takiyüddin (1526-1585): Kendi döneminin en önemli gözlemevi olan İstanbul gözlemevinin kurucusu olarak ünlüdür. Gökyüzünde üç sabit noktayı kullanarak cisimlerin konumlarını bulmaya yarayan yeni bir metot geliştirdi ki bu metot hâlâ en çok kullanılan metotlardandır. Geliştirdiği metot sayesinde yıldızların konumlarını çok hassas bir şekilde hesapladı. Çalışmalarının bilimsel devrimin öncülerinden olan Tyco Brahe’yi etkilediği bilinmektedir. Takiyüddin, ışığın sınırlı bir hızla hareket ettiğini ortaya atan ilk düşünürlerdendir. Gözün gelen ışığı algıladığını, renklerin ışığın yüzeylerden yansıması sonucu oluştuğunu iddia etti. Takiyüddin, tarihteki ilk mekanik çalar saat ile saniye ölçebilen saati geliştirdi.