- Hz. Âdem. Kur’an’da yer alan beyanlara göre Allah Teâlâ, Hz. Âdem’i, ilim, kudret ve iradesiyle tarihi belirtilmeyen bir süreçte insan türünün ilk ferdi olarak topraktan yarattı ve ona secde etmelerini meleklere emretti, melekler de bu emre itaat ettiği halde yanlarında bulunan ve cin taifesinden olan İblis bu emre isyan etti.
Allah Teâlâ, rivayete göre uzun boylu olarak yarattığı Âdem’den eşi Havvâ’yı yarattıktan sonra imtihan etmek amacıyla onları cennete koydu, fakat İblis’in teşvik etmesi sonucu yasaklanan ağaçtan yiyerek ilahî buyruğa uymadıkları için oradan çıkarılıp yeryüzüne indirildiler ve yine rivayetlere göre Mekke’de bulunan Arafat’ta buluşup o bölgede yaşamaya başladılar.
Bunun ardından Âdem, Allah’tan kelimeler (vahiyler) alınca tövbe etti ve ailesine peygamber olarak gönderildi. Hz. Peygamber’e atfedilen bir rivayette belirtildiğine göre Cenâb-ı Hak, Hz. Âdem’e on sayfaya denk gelen vahiyler vermiştir. Hz. Âdem’in ne kadar yaşadığı bilinmemektedir. Bazı rivayetlere göre 1000 yıla yakın ömür geçirdikten sonra ölmüş ve Mekke’deki Ebûkubeys dağında defnedilmiştir.
Her ne kadar ilk peygamberin Hz. Âdem olmadığı konusunda eski ve yeni âlimlerce bazı farklı görüşler ileri sürülmüşse de âlimlerin çoğunluğuna göre Cenâb-ı Hak ilk peygamber olarak Âdem’i göndermiş, ona ilahî buyruklarını içeren kelâmını vahyetmiş, o da çocuklarına Allah’a iman etmeyi ve ibadette bulunmayı telkin etmiş, ayrıca dünyada yapılan amellere âhirette mükâfat veya ceza verileceğini bildirmiştir. Âdem’in vahiy aldığı ve peygamber seçildiği Kur’an’da şöyle belirtilmiştir:
“Âdem rabbinden bazı kelimeler aldı ve hemen tövbe etti. Şüphesiz O tövbeleri kabul eden ve rahmeti geniş olandır.”
“Allah, Âdem, Nûh, âl-i İbrâhim ve âl-i İmrân’ı peygamber seçerek âlemlere üstün kıldı.” Allah’ın diğer peygamberler hakkında kullandığı seçme (ıstıfâ) tabirini Hz. Âdem hakkında da kullanması, ona “kelimeler” vermesi ve adını peygamberler sınıfının başında zikretmesi, onun ilk peygamber olduğunu kanıtlamaktadır. Hadisler de bu gerçeği teyit etmektedir.
- Hz. İdrîs. Hz. Âdem’den sonra gönderilen bir peygamber olup, Mısır’da doğduğu rivayet edilmiştir. Nakledildiğine göre terzilik yapmış, yazı yazmayı ilk defa o öğretmiş, hesap ve yıldız ilmiyle meşgul olmuştur. Kur’an’da Allah nezdinde yüce bir makama yükseltilen, zorluklara karşı sabırlı ve sâlihlerden olan bir peygamber olarak tanıtılır. Kendisine otuz sahifeden ibaret bir ilahî kitap verilmiş, tartma ve ölçme, hesap, tıp, terzilik, ziraat, silâh imalâtı, astronomi gibi dallarda bilgiler öğretmiş ve yazıyı icat etmiştir. Hz. Peygamber’in mîraç yolculuğu sırasında gök katlarında gördüğü peygamberler arasında adı geçer ve çoğu rivayetlerde onu dördüncü kat gökte gördüğü belirtilir. Kur’an’da bu hususta şöyle buyurulmaktadır:
“Kitapta İdrîs’i de an! Gerçekten o çok doğru bir insan ve peygamberdi. Biz onu üstün bir makama yükselttik.” Bu ifadelerin, İdrîs’in nübüvvetini gösterdiğini, üstün makamın da mânevî olduğunu söylemek gerekir.
- Hz. Nûh. Hz. İdrîs’in torunu Lamek’in oğlu olup, putlara tapan kavmine peygamber olarak gönderilmiş ve kendisine kavmini hidayete sevkedici vahiyler verilmiştir. Ancak kötülükte ısrar eden toplumları asırlarca yorulmadan tevhit inancına ve iyiliğe çağırmasına rağmen onlar bu davete karşı kulaklarını tıkayıp Nûh’un peygamberliğini reddetmiş, davetine uyanları küçümsemiş, kendisini sapıklıkla, hatta delilikle itham edip taşa tutma tehdidinde bulunmuştur.
Ulülazm peygamberlerden olan Hz. Nûh, Cenâb-ı Hak’tan, kavmine karşı yardım niyazında bulunmuş, O da büyük bir gemi yapmasını ve müminlerin yanı sıra çevresindeki her hayvandan bir çifti gemiye bindirmesini emretmiş, ardından Nûh’un kavmini Mezopotamya bölgesine yayılan tûfanla helâk etmiş ve gemisini bir ibret nişanesi olarak Cûdî dağına kondurmuştur. Hz. Nûh, 950 veya 1300 yıllık bir ömrün ardından vefat etmiştir.
- Hz. Hûd. Hz. Nûh’un beşinci kuşak torunlarındandır. Güney Arabistan’ın Yemen bölgesinde ve Hz. Nûh’un kavminden sonra ortaya çıkan ve zenginliğiyle meşhur olan Âd kavmine gönderilmiş bir peygamberdir. Hz. Hûd, putlara tapmaktan vazgeçmeye ve yalnızca Allah’a kul olmaya davet etmekle görevlendirilmiş bir peygamber olduğunu, davetine uymayanların ilahî cezaya mâruz kalacağını Âd kavmine ısrarla söylemiş, fakat sürekli inkârla karşılanmıştır. Nihayet Âd kavmi korkunç bir rüzgâr felâketiyle helâk edilmiştir.
Hûd’un bundan sonra Mekke’ye gidip orada vefat ettiği rivayet edilirse de Yemen’deki Şihr bölgesinde yaşadığı ve kabrinin Hadramut’ta Berehut vadisinde bulunduğu kabul edilir. XIX. yüzyılda bulunan milâttan önce 1800 yılına ait bir kitâbede Hz. Hûd’un şeriatından söz edilir.
- Hz. Sâlih. Soyu Hz. Nûh’a dayanır. Eski Arap kavimlerinden Semûd kabilesine peygamber olarak gönderilmiştir. Âd kavminden sonra gelen Semûd toplumları zamanla putlara tapmaya başlayınca Cenâb-ı Hak, Sâlih’i peygamber olarak göndermiş, o da onları putperestliği terkedip tevhit inancını benimsemeye ve yalnızca Allah’a tapmaya davet etmiştir.
Nübüvvetinin delili olarak kendisine deve mûcizesi verilmiştir. Bir kayadan ortaya çıkan deve, kavmin tamamının içtiği kadar su içen ve içtiği su kadar süt veren yönüyle tam bir mûcize konumundadır. Buna rağmen küçük bir grubun dışında Semûd kavmi, Hz. Sâlih’in nübüvvetini inkâr edip deveyi öldürünce, korkunç bir gürültü ve yıldırımları izleyen şiddetli bir sarsıntı ile helâk edilmiştir. Ardından Hz. Sâlih’in müminlerle birlikte Mekke’ye veya Filistin’e göç ettiği nakledilir.
- Hz. İbrâhim. Tevrat’ta yer alan bilgilere göre soyu Hz. Nûh’a ulaşır. Hz. İbrâhim, tahminen milâttan önce XX. yüzyılda Güneydoğu Anadolu’yu içine alan ve Keldânîler devrinde Ur şehri olarak bilinen coğrafyada doğmuştur. Putperestlere ait tapınakların bulunduğu Ur şehrinde iken peygamberlikle görevlendirilmiş ve kendisine ilahî kitap olarak sahifeler verilmiştir.
Ulülazm peygamberlerden biri olan İbrâhim, kavmini tevhit inancına çağırıp mücadelede bulunduktan bir müddet sonra eşi Sâre ve yeğeni Lût ile birlikte Harran’a, oradan da Mısır’a ve Filistin’e gitmiş, güvenlik amacıyla Mısır’da eşini kız kardeşi olarak tanıtmak zorunda kalmıştır. Burada seksen altı yaşında iken çocuğu olmadığı için eşi Sâre tarafından câriyesi Hacer ile evlendirilmiş ve ondan oğlu İsmâil doğduktan sonra doksan dokuz yaşında iken de Sâre’den oğlu İshak dünyaya gelmiştir.
Allah’tan aldığı vahiyler sonucu eşi Hacer ile oğlu İsmâil’i Mekke’ye götürmüş, burada İsmâil ile birlikte Kâbe’yi inşa etmiş ve soyundan peygamber göndermesi için Cenâb-ı Hakk’a niyazda bulunmuştur.Muhammed aleyhisselâm, nübüvvetinin Hz. İbrâhim’in bu duasıyla ilişkisine temas etmiştir. Kavmini puta tapmaktan vazgeçip Allah’a inanmaya ve ibadet etmeye yöneltmek amacıyla aklî ve tecrübî deliller ortaya koymasına rağmen Nemrut tarafından yakılan ateşe atılmış ve bir mûcize eseri olarak ateş onu yakmamıştır. Bu konuya Kur’an’da şöyle temas edilmiştir:
“Ey ateş! İbrâhim’e karşı serin ve zararsız ol!” Böylece yakma özelliğini ateşte yaratan Allah, bu defa onda soğuk olma özelliği yaratarak elçisini, Nemrut’un zulmüne karşı korumuştur.
Hz. İbrâhim’in eşi Sâre 127 yaşında, kendisi ise 175 yaşında iken Filistin’de Halîl diye anılan Hebron’da vefat etmiştir.[
- Hz. Lût. Hz. İbrâhim’in yeğeni olup, peygamberliğine iman ettiği amcası Hz. İbrâhim ile birlikte yaşamış, gittiği yerlere onunla birlikte gitmiştir. Ölüdeniz’in güneyinde bulunan ve cinsel sapıklığa düşen Sodom ile Gomore halkına peygamber olarak gönderilmiş, kavmini cinsel sapıklıktan vazgeçmeye ve Allah’ın buyruklarına uymaya davet etmiştir. Davetini kabul etmeyen kavmini helâk etmek üzere Cenâb-ı Hakk’ın insan suretinde gönderdiği melekler önce Hz. İbrâhim’e uğrayarak Lût’un kavmine gönderildiklerini ona haber vermiş, daha sonra Hz. Lût’a misafir olmuşlardı. Hz. Lût’un müminlerle birlikte bölgeden ayrılmasının ardından melekler sabaha karşı şehrin altını üstüne getirip taş yağmuruna tutmak suretiyle Sodom halkını yok etmiştir. Olayı tasvir eden âyetin metni şöyledir:
“Buyruğumuz gelince oranın altını üstüne getirdik ve üzerine de rabbinin katından işaretli olarak yığın yığın taş yağdırdık.”
- Hz. İsmâil. Hz. İbrâhim’in ikinci eşi Hacer’den dünyaya gelen ve peygamber olarak seçilen ilk oğludur. Muhtemelen milâttan önce XIX-XVIII. yüzyıllarda yaşamıştır. Küçük yaşta annesiyle birlikte Mekke’de Beytülmuharrem’in (Kâbe) yanında yaşamaya başlamıştır. Kitâb-ı Mukaddes’teki beyanlara göre Mısırlı, İslâmî kaynaklara göre ise Cürhûm kabilesinden bir kadınla evlenmiş, on iki oğlu ve bir kızı olmuştur. Müslüman âlimlere göre babasının gördüğü rüya üzerine Allah için kurban edilmeye razı olunca ilahî imtihanda başarılı olmuş ve onun yerine koç kurban edilmiştir.
Hıristiyanlara göre ise kurban edilmesi istenen kişi, Hz. İsmâil değil, kardeşi Hz. İshak’tır.
İsmâil, babası Hz. İbrâhim’le Kâbe’yi temelleri üzerinden inşa etmiştir. Ömrünün sonuna kadar Kâbe’ye nezaret etmiş ve hac ibadetinin yerine getirilmesinde hacılara hizmette bulunmuştur. Cürhûm, Amâlika ve Yemen halkına peygamber olarak gönderilmiş ve Allah’tan aldığı vahiyleri onlara tebliğ etmiştir. 137 yaşında vefat edip Hicr’de bulunan annesinin kabri yanında defnedilmiştir.
- Hz. İshak. Hz. İbrâhim’in ilk eşi Sâre’den dünyaya gelen ve peygamber olarak seçilen ikinci oğludur. Muhtemelen milâttan önce XIX-XVIII. yüzyıllarda yaşamıştır. Kitâb-ı Mukaddes’te verilen bilgilere göre kardeşi İsmâil gibi kurban edilmekle imtihana tâbi tutulmuş ve buna rıza gösterince kendisinin yerine bir koç kurban edilmiştir. Filistin bölgesi halkına peygamber olarak gönderilmiş ve aldığı vahiyleri kavmine tebliğ etmiştir.
- Hz. Yâkub. Hz. İbrâhim’in torunu ve Hz. İshak’ın oğludur. Tevrat’taki açıklamalara göre bir diğer adı İsrâil’dir.Babası İshak’ı Filistin’in Halîl bölgesinde defnettikten sonra Ken‘an diyarına yerleşmiştir. Yaşadığı bölge halkına peygamber olarak görevlendirilmiş ve Allah’tan aldığı vahiyleri kavmine tebliğ etmiştir. Rivayetlere göre Mısır’da vefat etmiştir.
- Hz. Yûsuf. Hz. Yâkub’un oğlu olup, İsrâiloğulları’na gönderilen peygamberlerdendir. Mezopotamya’da doğmuş, on yedi yaşındayken kardeşleriyle birlikte çobanlık yapmıştır. Mısır’da Firavun’un harem ağası Potifar’ın ev işlerini yürütmekle görevli bulunduğu sırada Potifar’ın eşi Züleyha, Hz. Yûsuf’la beraber olmak istemiş, Hz.Yûsuf bunu reddedince, kendisine iftira atmış ve bu sebeple hapse konulmuştur.
Mısır kralının gördüğü rüyayı yorumlamasının ardından hapisten çıkarılmış ve kralın ikinci adamı olarak görevlendirilmiştir. Mısır’da vefat etmiştir. Hz. Yûsuf, Mısır halkına peygamber olarak gönderilmiş ve çeşitli mûcizeler göstermiş, İbrâhim, İshak ve Yâkub’un dinine uyduğunu söyleyerek kavmini tevhit inancını benimsemeye davet etmiştir. Bu hususla ilgili âyetin metni şöyledir: “Andolsun ki (Mûsâ’dan) önce Yûsuf da size açık deliller getirmişti ve onun size getirdiği şeyler hakkında şüphe edip durmuştunuz. Nihayet o vefat edince, ‘Allah ondan sonra peygamber göndermez.’ dediniz. İşte Allah o aşırı giden şüphecileri böyle saptırır.”
“(Yûsuf dedi ki:) Atalarım İbrâhim, İshak ve Yâkub’un dinine uydum. Allah’a herhangi bir şeyi ortak koşmamız bize yaraşmaz. Bu, Allah’ın bize ve insanlara olan lûtfundandır. Fakat insanların çoğu şükretmezler.”
- Hz. Şuayb. Hz. İbrâhim veya Lût’un soyundan olup, Hz. Sâlih’ten sonra ve Hz. Mûsâ’dan önce gelen peygamberlerdendir. Kuzeybatı Arabistan ve Akabe körfezinin doğu kıyılarındaki bölgede yaşayan ve Araplar’dan oluşan Medyen ile Eyke halkına peygamber olarak gönderilmiştir.
Allah’a iman ve itaat edip peygamberliğini tasdik etmeye ilişkin daveti reddedilince şiddetli bir deprem ve korkunç bir gürültünün sonunda kavmi helâk edilmiştir.
- Hz. Eyyûb. Kaynaklarda yer alan rivayetlere göre soyu baba tarafından Hz. İshak’a, anne tarafından da Lût’a ulaşır. Hz. Yâkub’un kızı veya Yûsuf’un torunuyla evlenmiştir. Edom bölgesinde veya Ölüdeniz’in güneydoğusunda yaşamıştır. Hz. Yâkub veya Yûsuf ile aynı çağda yaşamış ve bölge halkına peygamber olarak gönderilmiştir. Yakalandığı hastalığa karşı sabretmesiyle tanınan Eyyûb’un 93 veya 140 yıl yaşadığı rivayet edilir.
- Hz. Zülkifl. Hakkında çok az bilgi bulunmaktadır. Kur’an’da adı diğer peygamberle birlikte anıldığından onlardan biri olarak kabul edilir. İsrâiloğulları’na peygamber olarak gönderilmiş ve Elyesa‘dan sonra nübüvvetle görevlendirilmiştir. Hayatına dair yeterli bilgi bulunmadığından değişik şahsiyetlerle ilişkilendirilmiştir. İslâm âlimlerinin çoğunluğunca peygamber olarak kabul edilmiştir.
- Hz. Mûsâ. Mısır’da yaşayan İsrâiloğulları’ndan Levi kabilesine mensup olan Hz. Mûsâ, dört büyük ilahî kitaptan Tevrat’ı getirmiştir. Tahminen milâttan önce XIII. yüzyılda Mısır’da doğmuştur ve Mısır kralı Firavun’un (muhtemelen II. Ramses) sarayında yetişmiştir. Kırk yaşında iken bir görevle doğuya gönderilince soydaşı olan İsrâiloğulları ile görüştükten sonra buradan Medyen’e gidip orada evlenmiş ve iki oğlu olmuştur.
Medyen’deki ikametinin kırkıncı yılında peygamber olarak görevlendirilmiş ve aldığı vahiyler doğrultusunda Mısır’a dönüp kendisinin peygamber seçildiğini Firavun’a söylemiş ve O‘ndan İsrâiloğulları’nı serbest bırakmasını istemiştir. Firavun’un talebi üzerine Allah’ın izniyle başta asâ olmak üzere çeşitli mûcizeler göstermiştir.
Firavun ve ordusuyla giriştiği mücadelede ilahî yardımlara mazhar olmuş, kendisi ve beraberindeki İsrâiloğulları, denizin yarılması sayesinde buradan geçerek kurtulmuş, Firavun ve taraftarları ise boğulmuştur. Ulülazm peygamberlerden olan Hz. Mûsâ, Sînâ dağında aldığı sahîfelerle kendisine ilahî kitap olarak verilen Tevrat’ı İsrâiloğulları’na tebliğ etmiş, aynı zamanda Hz. Muhammed’in peygamberliğini de müjdelemiştir.
- Hz. Hârûn. Hz. Mûsâ’nın kardeşi olup, İsrâiloğulları’na gönderilen bir peygamberdir. Muhtemelen Mısır Kralı I. Seti zamanında milâttan önce XIII. yüzyılda Mısır’da doğmuştur. Hz. Mûsâ’nın nübüvvetle görevlendirilmesinden sonra ona yardım etmesi için peygamber olarak seçilmiş ve Allah’tan vahiyler alıp İsrâiloğulları’na çeşitli mûcizeler göstermiştir. Mısır Kralı Firavun’a Hz. Mûsâ ile birlikte gönderilmiş ve bütün mücadelelerinde Mûsâ’ya yardımcı olmuştur.
- Hz. Dâvûd. Soyu Hz. İbrâhim’e varan ve İsrâiloğulları’na gönderilmiş bir peygamberdir. Kendisine verilen Zebur, dört büyük ilahî kitaptan biridir. Babasının adı Yesse’dir. Soyu onuncu kuşakta Hz. Yâkub’a varır. Milâttan önce 1100 yılı civarında doğmuş ve tarih biliminde Demir çağı olarak bilinen çağda yaşamıştır. Hükümdar olan kayınpederi Saul’ün ölmünden sonra otuz yaşındayken yerine geçmiş ve peygamberlikle görevlendirilmiştir. Hükümranlığı Filistin’de merkezîleşen geniş bir coğrafyaya yayılmıştır. Aldığı vahiyler sayesinde demiri yumuşatıp işlemeyi ve zırh yapmayı öğrenmiştir. İnsanlar arasında adaletle hükmeden ve ilahî buyrukları tebliğ eden Hz. Dâvûd, Kudüs’te vefat edip orada defnedilmiştir.
- Hz. Süleyman. İsrâiloğulları’na gönderilen ve aynı zamanda hükümdarlık yapan peygamberlerden biridir. Hz. Dâvûd’un oğludur. Kudüs’te doğmuş ve sarayda yetişmiştir. Babasının sağlığında milâttan önce X. yüzyıla yakın bir zamanda ve rivayetlere göre on dört veya yirmi yaşındayken hükümdar olmuş, kırk yıl hükümdarlık yaptıktan sonra elli üç veya altmış yaşında vefat etmiş ve Kudüs’te defnedilmiştir. Erimiş bakır madeninin onun için sel gibi akıtıldığına dair Kur’an’da yer alan beyanlar, arkeolojik verilerce doğrulanmıştır. Putperest kavimleri tevhide davet etmiş ve Güney Arabistan’da bulunan Sebe melikesi davetine icabet etmiştir.
- Hz. İlyâs. İsrâiloğulları’na gönderilen peygamberlerden olup, Kitâb-ı Mukaddes’te adı İlyâ olarak geçer. Kaynaklarda verilen bilgilere göre Hz. Hârûn’un üçüncü kuşak torunudur. Milâttan önce IX. yüzyılda putlara tapan ve halkını buna zorlayan İsrâil Kralı Ahab döneminde yaşamış, kralın put tapınağı yapmasından sonra nübüvvetle görevlendirilmiş, onu ve kavmini tevhit inancına davet etmiştir.
- Hz. Elyesa. İsrâiloğulları’na gönderilmiş bir peygamber olup, Hz.Yûsuf’un dördüncü kuşak torunlarındandır. Milâttan önce VIII. yüzyılda yaşamıştır. Ahd-i Atîk’te adı Elişa diye geçer, İslâm kaynaklarında ise Elyesa‘ b. Ahtûb b. Acûz diye zikredilir. Hz. İlyâs tarafından ilahî emirle kendisine halef olarak seçilmiştir. Kur’an’da adı diğer peygamberlerin yanında zikredilmekle birlikte hakkında herhangi bir bilgi yer almamıştır. Ancak Kitâb-ı Mukaddes’te, gösterdiği pek çok mûcizeden söz edilir.
- Hz. Yûnus. İsrâiloğulları soyundan gelen bir peygamber olup, Hz. Elyesa‘dan sonra nübüvvetle görevlendirilmiştir. Kur’an’da kendisinden “Zünnûn” ve “Sâhibülhût” diye söz edilmiştir. Kötü yolda giden ve Asurlular idaresinde yaşayan Ninevâ (Ninova) halkını ilahî azapla tehdit etmiş, bunun bir kısmı gerçekleşince kavmi ona iman etmiş ve hidayet yoluna girmiştir.
- Hz. Üzeyir. Meşhur görüşe göre İsrâiloğulları’na gönderilen peygamberlerdendir. Milâttan önce IV. yüzyılda yaşamıştır. Hz. Mûsâ’dan sonra unutulan Tevrat’ı Cenâb-ı Hak ona öğretmiş, o da bunu muhafaza ederek yazılı hale getirmiştir. Bundan dolayı yahudiler onu Allah’ın oğlu olarak isimlendirmiştir.
- Hz. Zekeriyyâ. İsrâiloğulları’na gönderilmiş bir peygamber olup, Hz. Süleyman’ın soyundandır. Milâttan önce I. yüzyılda Kudüs’te doğmuş, marangozluk yaparken peygamberlikle görevlendirilmiştir. Hz. Îsâ’nın teyzesiyle evlenmiş ve yaşlılık döneminde ondan Yahyâ dünyaya gelmiştir. Hz. Îsâ’nın annesi Meryem’i Mescid-i Aksâ’da eğitmiş ve daha sonra himayesi altına almıştır. Yahyâ’nın öldürülmesinden sonra onun da öldürüldüğü nakledilir.
- Hz. Yahyâ. İsrâiloğulları’na gönderilmiş bir peygamber olup, Zekeriyyâ’nın oğludur. Annesi Elizabet Hz. Hârûn’un soyundan gelir. Babası doksan yaşında, annesi de hem yaşlı, hem de kısır olmasına rağmen mûcizevî bir şekilde doğmuştur. Teyzesinin oğlu olan Hz. Îsâ’nın doğumundan altı ay sonra dünyaya geldiği nakledilir. Milâttan yirmi altı yıl sonra peygamber olarak görevlendirilmiş ve Hz. Îsâ’nın geleceğini müjdelemiştir. Peygamberlik görevinin üçüncü yılında Kral Hiredos tarafından Kudüs’te veya Şam’da öldürüldüğü rivayet edilir.
- Hz. Îsâ. Allah’ın İsrâiloğulları’ndan seçip İncil’i vahyettiği ve Hz. Muhammed’in nübüvvetini onun vasıtasıyla müjdelediği bir peygamberdir. Ulülazm diye nitelenen beş büyük peygamber arasında yer alır. Annesi yoluyla soyu Hz. Hârûn’a ulaşır. İnciller’de onun hakkında Hz. Dâvûd ve İbrâhim’e varan bir soy kütüğüne yer verilir. İbn Meryem ve Mesîh diye de anılır. Annesi Meryem’in yaşadığı yere nispetle Nâsıralı olarak da tanıtılır.
Tercih edilen görüşe göre milâttan önce 4 veya 6 yılında doğmuştur. İffetli bir kadın olan annesi Meryem, herhangi bir erkekle ilişki içinde olmadığı hâlde onu babasız olarak dünyaya getirmiştir. Otuz yaşındayken peygamberlikle görevlendirildikten sonra kendisine vahyedilen İncil’deki ilahî buyrukları Kudüs’te bir yahut üç yıl boyunca kavmine tebliğ etmiş ve pek çok mûcize göstermiştir. Kudüs’te başkâhin Kayafa’nın teşebbüsüyle yapılan toplantıda öldürülmesi kararlaştırılmıştır.
Hıristiyanlara göre yahudiler ile Romalılar birlikte hareket ederek Hz. Îsâ’yı çarmıha germek suretiyle öldürmüşler, sonra tekrar diriltilip göğe yükseltilmiştir. Ancak Kur’an’da Hz. Îsâ’nın bu şekilde öldürüldüğüne ilişkin iddialar reddedilmiş, muhaliflerinin gerçekte onu öldürmediği ve fakat Allah tarafından ruhu kabzedilip nezdine yükseltildiği bildirilmiştir. Allah’ın yarattığı bir insan ve O’na kulluk yapan bir peygamber olmasına rağmen hıristiyanlar, ona tanrılık nispet etmiştir.
- Hz. Muhammed. Geçmiş bütün peygamberlerle ilahî kitapları doğrulayan ve nübüvveti kıyamete kadar devam edecek olan son peygamberdir. 571 yılında Mekke’de doğmuştur. Babası Kureyş kabilesinden Abdullah b. Abdülmuttalib, annesi Âmine’dir. Küçük yaşta yetim kalarak dedesi Abdülmuttalib’in yanında yetişmiştir. Kırk yaşında peygamberlikle görevlendirilmiş ve yirmi üç yıllık bir süreçte Kur’an’ı vahiy yoluyla ve Cibrîl vasıtasıyla Allah’tan alıp peygamberliğinin mûcizesi olarak göstermiştir. Kavmi tarafından öldürülmek istenince Mekke’den Medine’ye hicret etmek zorunda kalmıştır.
Allah katında yegâne geçerli din olan İslâm’ı, kavminin bütün muhalefetine rağmen kısa zamanda tebliğ edip yaymayı başarmıştır. Ordusu, insan sayısı ve teçhizat açısından düşmanlarından çok zayıf olduğu halde inkârcı Mekkeliler’ce mecbur edildiği savaşlarda mûcizevî bir şekilde galip gelmiştir. Sadece Araplar’ı değil, çevresindeki bütün insanları İslâm dinine davet etmiştir. Altmış üç yaşında iken 632 yılında Medine’de vefat etmiştir.