Kurana göre imanın ve islamın şartları var mıdır? İslamın şartları nedir? İmanın şartları ne demektir?

Kur’an’a göre Kur’an’ın tamamı iman ve İslam şartıdır. Kur’an’da “imanın şartları” ya da “İslam’ın şartları” başlığı altında sıralamalar yer almaz. İnsanlar temel konuları kolaylıkla anlayıp bilsin diye yine insanlar tarafından bazı listeler yapılmış bu listeler çeşitli rivayetlere konu olmuş ve söz konusu listeler dini içerikli kaynaklara girmiş, insanlara da bunlar İslam’ın ya da imanın şartları olarak öğretilmiştir.

İslam’ın şartları olarak: “Kelime-i Şehadet, namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek” şeklinde beş şart sayılır. İmanın şartı olarak da: “Allah’ın varlığına ve birliğine, meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahiret gününe ve kadere iman” şeklinde altı şart sayılır.

Kur’an’da iman esasları olarak sınıflandırılan bir liste yer almaz. Ancak yaygın olarak bu mananın çıkarıldığı ayette Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, elçilerini ve ahiret gününü inkâr edenlerin uzak bir sapıklığa düşmüş olduğu haber verilir. Başka bir ayette de gerçek iyiliğin ne olduğu açıklanırken aynı sıralama yapılır. Bu ayette ya da başka herhangi bir ayette yaygın olarak kullanılan geleneksel listelerde yer alan kadere iman şeklinde ayrı bir iman esası sayılmaz. Bu gerçeğe sadece Kur’an’da değil, Kur’an dışı kimi geleneksel kaynaklarda da dikkat çekilir ve yapılan sıralamalar Kur’an’a uygun şekilde listelenir.

Muhtemelen bu noktada imanın esasları olarak bilinen altı maddelik meşhur listede yer alan “kadere iman” maddesi bazı kişilerin aklına gelecek ve bu esasın nereden geldiği düşünülecektir. Kur’an’da, halk arasında yaygın olarak kabul edildiği şekilde bir “kadere iman” esası yer almadığı gibi, bu konudaki rivayetlerin de kendi aralarında problemli ve çelişkili olduğu ve “kadere iman” şeklinde bir iman esasının hiç sayılmadığı rivayetlerin bulunduğu görülebilir. Bu çelişki, Buhari ve Müslim’de yer alan ve ‘Cibril Hadisi’ olarak meşhur olan hadis rivayeti metinlerindedir.

Bu rivayet, Cebrail’in Peygamberimize insan suretinde gelerek İslam, iman, ihsan, kıyametin zamanı gibi konularda sorular sorması olayından bahseden rivayettir. Bu rivayetin de yaygın bir şekilde miraç rivayetinde olduğu gibi tek metne dayandığı zannedilmektedir. Oysa söz konusu rivayet ile ilgili de birbiri ile çelişen ve kendi içinde tutarsızlık gösteren rivayetler bulunmaktadır. Örneğin, Cebrail’in Hz. Peygamber’e sorduğu soruların sırası rivayetlerde farklılık göstermektedir. Yine söz konusu bu rivayetlerde “Kadere, hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna iman etmek” şeklinde bir iman esası sayılmaktadır. Buna rağmen söz konusu rivayetin Müslim’de geçtiği yerin hemen altında, kadere imanı bir iman esası olarak zikretmeyen bir başka rivayet yer almaktadır. Yine Buhari’de de kaderin sayılmadığı bir iman tarifi görmek mümkündür: “İman; Allah’a, meleklerine, kitaplarına, Allah’a kavuşmaya, peygamberlerine ve kıyamette yeniden dirilmeye inanmaktır.” Tirmizi’de geçen bir rivayetine göre de peygamberimiz Hz. Muhammed, “Ben Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve ahiret gününe inandım” demiştir. Bu hadiste de iman esaslarının yine beş noktada toplandığı, “Kadere, hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna” şeklinde bir ifadenin yer almadığı görülür. Görüldüğü gibi bu kadar yaygın bilinen ve çoğunluk tarafından kabul edilen bir rivayetin ve iman esaslarının ne olduğu konusunun, metin açısından farklı ve kendi içinde çelişkili versiyonları bulunmaktadır.

Kadere imanın ne olduğu konusu “Kur’an’a göre kader nedir?” başlığı altında ele alınmıştı. Halk arasında yaygın biçimde anlaşıldığı şekilde kadere iman dışında hiç şüphesiz mevcut listelerde yer alanların tamamı da iman eden ve imanına uygun hareket etmek isteyen Müslümanların yerine getirmeleri gereken şartlardır. Ancak İslam bu şartlardan ibaret değildir ya da bunları yapmak gerçek anlamda Allah’a teslim olmak için yeterli değildir. Dolayısıyla Kur’an’ın tüm buyruklarının; aklı kullanmak, güvenilir olmak, barışı esas almak, hayra ve iyiliğe yönelik güzel eylemler içinde bulunmak, doğru sözlü olmak, adaleti ve şahitliği dimdik ayakta tutmak, merhameti esas almak, fitneden ve zulümden uzak durmak, haksız yere cana kıymamak, emanetlere ve sözlere sadık kalmak, işleri onlara ehil olanlara vermek, istişareyi esas almak, hakka ve hukuka uygun hükmetmek, haram yemekten ve rüşvet vermekten uzak durmak, ölçü ve tartıda titiz ve dürüst olmak, insanların mallarının değerini düşürmemek; zandan, dedikodudan, insanlar ile alay etmekten ve onlara lakaplar takmaktan, sinsi casuslar gibi insanların ayıplarını ve açıklarını aramaktan, öfkeden, kinden ve kibirden uzak durmak, israftan ve Allah’ın sınırlarını aşmaktan kaçınmak gibi birçok konu da hem İslam’ın hem de imanın şartları arasında sayılabilir.

Emre Dorman