Saka postu nedir?
Mevlevî-hanelerde, Bektaşî tekkelerinde suculuk görevini yapanların oturdukları yere (daha doğrusu posta) verilen addır. Saka postu, mutfak kapısının yanıbaşında bulunurdu.
Tasavvuf Terimleri
Mevlevî-hanelerde, Bektaşî tekkelerinde suculuk görevini yapanların oturdukları yere (daha doğrusu posta) verilen addır. Saka postu, mutfak kapısının yanıbaşında bulunurdu.
Mevlevî tekkelerinde dervişliğe soyunmak isteyenler, mutfak kapısının yanındaki saka postunda, üç gün oturma tecrübesinden geçerdi. Bunu başarırsa hizmete girebilirdi. Bu post üzerinde, tarikata girecek kişi, diz üstü üç gün tefekkür ve murakabe ile meşgul olurdu.
Divan şâirlerinin sâkî ve şarabın övülmesi ve sâkîden şarap istenmesi konusunda yazdıkları manzumeler hakkında kullanılan bir tâbirdir. Sakî tut elim ki, hasta hâlim Gam rehgüzerinde pâyimalim, Sensin, meni mübtelâya gamhâr, Senden özge dahi kimim var, Müşkil işe düşmüşem, meded kıl, Mey-i Hızır ile belâmı red kıl. Fuzûlî
Arapça. Ezandan önce, özellikle Cum’a günleri, Hz. Muhammed (s)’i övmek maksadıyla okunan na’at. Bu bir Mevlevi tâbiridir. Mevleviler davet anlamında kullanırlar. Sebebi çağırana göre değişirdi. Somatçılık (Sofracılık) görevi yapan derviş (can) “sala” diye bağırırsa bu “yemek hazır, buyurun” anlamına gelirdi. Kandilci olan derviş “sala” diye bağırsa, bu, “camiye, namaza buyurun” demekti. Zikir töreninin icra edildiği … Devamını oku
İstikamet, iyilik, uygunluk, doğruluk gibi anlamları ihtiva eden Arapça bir kelime. İbadetin devamıyla, kulun süveydâ-i kalbinde İlâhî nüktenin iyice yerleşmesi.
Balıkesirli Abdullah Salâhaddin Efendi’nin kurduğu bir tasavvuf okulu. Halvetiyye’nin kollarından biri.
Arapça, dua demektir. Hz. Peygamber (s)’e dua olmak üzere hazırlanmış olan ve bir kısmı bestelenen ibarelere salât denir. Delâil-i Hayrât’da, Süleyman Cezûlî’nin terkip ettiği salavat sayısı yüz yirmiden fazladır. Hz. Peygamber (s)’e dua etmek mü’minler üzerine bir vecibedir. Nitekim bu, şu âyette ifadesini bulur: “…Ey iman edenler Nebi üzerine salât (dua) ediniz… (Ahzâb/56).
Arapça, dua demektir. Hz. Peygamber (s)’e dua olmak üzere hazırlanmış olan ve bir kısmı bestelenen ibarelere salât denir. Delâil-i Hayrât’da, Süleyman Cezûlî’nin terkip ettiği salavat sayısı yüz yirmiden fazladır. Hz. Peygamber (s)’e dua etmek mü’minler üzerine bir vecibedir. Nitekim bu, şu âyette ifadesini bulur: “…Ey iman edenler Nebi üzerine salât (dua) ediniz… (Ahzâb/56).
İstihare namazı. Hakkında, hayır mı, şer mi diye şüpheye düşülen bir hususta, hayırlı olup olmadığını anlamak üzere, kılınan iki rek’at namazdır. Birinci rek’atta Fatihadan sonra “Kâfirun”, ikinci rek’atta da “İhlâs” suresini okumak sünnettir. Namazın ardından, bir de okunacak özel, mesnun bir duası vardır.
Cuma günleri, namazdan önce minarelerde makamla okunan dua. Bir de, ölen kimseler için minarelerden sala vermek âdeti vardır ki, Anadolu’da oldukça yaygındır.