Nur ne demek?

Nur ne demek?

Arapça, ışık demektir. en-Nûr, Esma-yı Hüsna’dan biridir. Allah’ın zahir ismi, ile tecellisine, nur denir. Kainattaki suretlerde ortaya çıkan vücuddur. Gizlenmiş bir şeyin, ledün ilmiyle ortaya çıkmasına denildiği gibi, kalpten mâsivayı çıkarıp atan İlâhî varidata da denir. Onu önce, gören (bâsira) idrak eder, sonra da, onun vasıtasıyla diğer görünen şeyleri (mubassarat) görür, ilâhî varidatın küllisi olması … Devamını oku

Nutuk ne demek?

Nutuk ne demek?

Arapça, konuşmak demektir. Şeyhin, hikmet dolu sözlerine, nutuk denir. Şeyhlerin, müridlerine yaptığı ahlâkî, edebî konuşmalara, söylediği şiirlere nutuk adı verilir. Nutuk ile nefes, hemen hemen aynı manada olmakla birlikte, ilki sadece okunmak, ikincisi de terennüm etmek içindir. Rıza divanının tab’iyle revnak geldi af âka Basıldı genç defter-i na’tü nutku İbn-i Neccâr’ın Bursalı Şeyh Zâik

Nübüvve ne demek?

Nübüvve ne demek?

Arapça şan, şeref, yücelik anlamındadır. Hakk’ın zatı isim, sıfat ve hükümlerinin bilinmesi için, İlâhî hakikatleri haber vermektir. İki çeşit nübüvvet vardır: 1- Tarif nübüvveti : Zat, sıfat ve isimlerin, Peygamberler tarafından tanıtılması. Bu bakımdan Peygamberin nübüvvetine, “ta’rif nübüvveti” denir. 2-Teşri nübüvveti : Birincidekilerle birlikte, ahkam ve edebin, hikmet öğreterek, siyaset uygulayarak, ahlâk ile tebliğ edilmesidir.

Nüceba ne demek?

Nüceba ne demek?

Arapça, asil, asalet sahibi anlamına gelen “necib” kelimesinin çoğuludur. Bunlar kırk kişidirler, insanların işlerini ıslah eder, yüklerini taşırlar. Bunlar, sadece halkın hukuku hususunda tasarruf eder (iş görür) ler. Bunlar fevkalâde merhamet duygularıyla dolu oldukları için, Allah’tan gelecek intikam oklarını, dua ve niyazlarıyla savarlar.

Nükeba ne demek?

Nükeba ne demek?

Arapça, bir kavmin büyüğü, başkan, kabile reisi, vs. gibi anlamları ihtiva eder. “nakib” kelimesinin çoğuludur. Nukaba, el-Batın ismini gerçekleştirmiş veliler zümresidir. Sayıları üçyüz kişiden ibarettir, insanların içine yönelirler, oradaki gizlilikleri açığa çıkarırlar, yani iç hallere vâkıf olurlar. Ayakta zikir çeken Rifaî, Bedevî ve Sadî gibi tarikatlarda, sülûkunu tamamlamış dervişe, nakib adı verilir.

Nüsha ne demek?

Nüsha ne demek?

Arapça, nüsha, bir başka kağıda aktarılan suret, yazı sureti, kopya gibi anlamlara gelen bir kelimedir. Hastalıktan kurtulmak, hastalığa yakalanmamak, kurşun işlememek üzere, özel şifrelerle yazılan manevî vasıtalara nüsha (veya muska) denir. Bunlar, ince ve uzun bir kağıda, çok ince bir kalemle, gülsuyu, zağferan gibi şeylerle yazılıp, üçgen şekilde katlanıp, üzerine yedi kat muşamba sarılır, teneke … Devamını oku

Nüvvab ne demek?

Nüvvab ne demek?

Arapça, bir hususta birine vekâlet eden, temsilci, milletvekili vs. gibi anlamları içeren “nâib” kelimesinin çoğuludur. Bunlar, kutub makamındaki velilerin vekilleridir. İmam’ın naibi, imamdan başka bir kişi olup, imamın vekili (naib) idi. Evliyaların çoğu kutub, imâmân, evtâd ve nüvvâbı bilmezler.

Okçular Tekkesi nedir?

Okçular Tekkesi nedir?

Şimdiki tâbirle okçuluk klübü. Tekke, okçuların ok tâlimi yaptıkları Okmeydanı’nda idi. Tekkenin geniş salonuna “semâhâne”denirdi. Okçular tekkesi, 6 Mayıs’ta yani Hıdırellez günü açılır, altı ay boyunca Pazartesi ve Perşembe günleri tâlim yapılırdı. Tekkede şeyhu’l-meydan ve havacılar denen, bugün hakem diyebileceğimiz mahiyette kişiler bulunurdu, idman yapanları, menzil ihtiyarı, mütevelli veya korucu adı taşıyan görevliler sınavdan geçirir, … Devamını oku

Ondört masum nedir?

Ondört masum nedir?

İmâmiyye’ye göre, Hz. Muhammed (s), Hz. Fâtıma (r) ve oniki imam ma’sûmdurlar, yani küçük büyük her günahtan, yanılmak ve kötülük yapmaktan münezzehtirler. Bu sebeple bunlara Ondört Masum derler. Bu şüphesiz, İslam inancına taban tabana ters düşen bir husustur. Zira, Peygamberlerden başka kimse ma’sum değildir. Bu ifade, ergenlik çağına gelmemiş, akil-baliğ olmamış, üzerine şer’î yükümlülük düşmeyen … Devamını oku

Ordu şeyhi ne demek?

Ordu şeyhi ne demek?

Askerleri cihada teşvik ve ordunun zafere ulaşmasına dua için çaba gösterenler. Fatih, İstanbul’un fethinde, ağzı dualı Akşemseddin gibi kutsal gönüllü velilere davette bulunmuş, onlar da, bu görevi seve seve yapmışlardı. İşte bu âdet, Tanzimat’tan sonra kaldırılmıştır.