Zarf nedir?
Kap, maharet, ustalık, hal, durum anlamlarında Arapça bir kelime. Kötü huylardan uzaklaşmak, iyi huyları kazanmaya çalışmak. Allah için çalışmak ve bunu fazla görmemek. Beden zarf, ruh mazruftur.
Tasavvuf Terimleri
Kap, maharet, ustalık, hal, durum anlamlarında Arapça bir kelime. Kötü huylardan uzaklaşmak, iyi huyları kazanmaya çalışmak. Allah için çalışmak ve bunu fazla görmemek. Beden zarf, ruh mazruftur.
Arapça, öz demektir. Bir şeyin kendisi, bir şeyi, o şey yapan ve öteki şeylerden ayıran mâhiyet. Zât, isimlerin ve sıfatların vücudlarında değil aynlarında kendisine dayandığı emr. Her isim veya sıfat bir şeye dayanır. Bu şey, o zâttır. O şey Anka gibi ma’dûm veya mevcud olsun, her iki durumda eşittir. Mevcut iki çeşittir: Biri sırf mevcuttur, … Devamını oku
Arapça, açı, köşe, evin küçük bir köşesi veya odası gibi manaları ihtiva eden bir kelime. Tekkenin küçüğüne verilen isim. Zaviyeler genel olarak, şehir ve kazaların kenarlarında, uzakça yerlerde kurulurdu. Mecaz olarak dünyaya da zaviye denir.
Arapça, Farca, zaviye sahibi anlamını ihtiva eden bir tâbir, iki kelimeden oluşmuştur: Zaviye ve dar. Dar: Sahip anlamındadır. Küçük tekke denilen zaviye şeyhlerine zâviye-dâr denirdi.
İki kelimeden meydana gelen bu tâbirdeki nişîn kelimesi Farsça, oturmak manasına ism-i faildir. Arapça- Farsça iki kelimeden mürekkeb bu tabir “zaviyede o-turan” anlamına gelir. Zaviyede oturan derviş veya şeyh için, zâviye-nişîn denirdi.
Farsça, dil anlamına demektir. Sırlar. Zebân-ı şîrîn: Takdire uygun iş. Zebân-ı Tein (Acı dil): Sâlikin meşrebine uymayan iş.
Arapça, boğazlama demektir. Nefsi öldürme, ancak bu, nefsi terbiye etme manasındadır. Peygamberimizin “benim de nefsim vardı. Ancak o müslüman oldu, artık bana kötülüğü emretmiyor” ifâdelerindeki gibi bir terbiye, tasavvufta zebh ismini alır. Tasavvuftaki zebh-i nefis, maddî ölüm değil, onu sahip olduğu kötü sıfatlardan kurtarma eğitimine denir. Buna tezkiye, arınma, gibi farklı isimler de verilebilir. Bakara … Devamını oku
Hz. Davud’a indirilen mukaddes kitabın adı. Tasavvufta fiillerin tecellîlerine Zebur, denirken; zatî sıfat ve isimlerin icmâlen tecellilerine de, Tevrat adı verilir. Kur’an ise sırf zâttan ibarettir.
Arapça, merkebin yüksek sesle bağırmasının başlangıcına zefîr, nihayetine de şakîk denir. Aşıkın, aşk ateşi sebebiyle ah, vah diye inlemesi.
Arapça gitme anlamında bir kelime. Şarkavî, zehabı, Allah’a duyulan temiz, katışıksız, hâlis sevgi olarak tarif eder. Kul onunla meşgul olması sonucu, O’nda fâni olur. Zehâb, ilâhî aşkın meyvelerinden bir meyvedir. Fena halindeki kişi, görme, işitme, hissetme ile ilgili idraklerden tamamen sıyrılmıştır. Bu durumda o, kötü sıfatlardan uzaklaşmış, Hakk’ın sıfatlarıyla sıfatlanmıştır. Bu bakımdan zehâb, gaybetten daha … Devamını oku