Kadınların mülk edinme hakkı nedir? Kadınlar mülk edinebilir mi? İslam’da kadınların mülk hakkı nelerdir?

Tarih boyunca, birçok kültürde, mülk edinmesine izin verilmeyen hatta çoğu zaman gerek babası, gerek kocasının mülkü gibi görülen kadına, Kuran’ın vahyi ile mülk edinme ve kendi mülkünde tasarruf sahibi olma hakkı verilmiştir. Kuran’a göre mülk sahibi olma ve kendi malını kendi iradesiyle yönetme hususunda kadınerkek arasında bir fark bulunmamaktadır. İlk dönem İslam tarihi (siyer) kaynaklarından da Peygamberimizin döneminde kadınların kocalarından bağımsız alım satım işlemleri gerçekleştirdikleri anlaşılmaktadır.

Kuran’da kadınlara bu hakkın 7. yüzyılda verilmesinin değerini anlamak için dünya tarihinde, birçok kültürde, kadına bu hakkın ne zaman verildiğini tespit etmek yararlı olacaktır. Örneğin son birkaç yüzyılda, kadın haklarında ve dünyadaki diğer değişimlerde en etkili iki ülke olan ABD’yi ve İngiltere’yi ele alalım. Bu ülkeler ancak 19. yüzyılda, kocanın karısının malını idare etmeden kadının kendi iradesiyle malını yönetebileceğini kabul etmişlerdir. İçinde bulunduğumuz dönemde, birçok ülkede, kadınların erkeklerle aynı hukuki haklara sahip olduğunu gözlemleyenler, bunun tarihsel olarak ne kadar yeni bir fenomen olduğunu, tarihin çok geniş bir döneminde birçok kültürde durumun farklı olduğunu anlayamamaktadırlar. Tarihte bunun istisnai ve azınlık bir durum olduğunu anlayanlar, Kuran’da kadınlara bu hakkın 7. yüzyılda verilmesinin önemini daha iyi takdir edeceklerdir. Ayrıca günümüzde, kadınların birçok ülkede yasal eşitliklere sahip olmalarına rağmen, pratikte kendi mallarını yönetme hususunda erkeklerle aynı durumda olmadığını da bir kenara not etmemiz gerekmektedir.

Kuran’da, inananların, sahip oldukları mallardan Allah rızası için sarf etmeleri sıklıkla dile getirilir. Bu ibadet “zekat, sadaka, infak” gibi kelimelerle, Kuran boyunca, birçok kez dile getirilmiştir. Bunların hiçbirinde, Allah rızası için bu mallardan verme faaliyeti sadece erkeklere yüklenmez; namaz ve oruç nasıl hem erkeklere hem kadınlara yönelik bir ibadet ise aynı şekilde Allah rızası için mallardan sarf etme de hem erkeklere hem kadınlara yönelik bir ibadettir. Fakat bu ibadet, ancak kadın kendi malına sahipse ve özgür iradesiyle malı üzerinde tasarruf yapabiliyorsa anlamlıdır. Uygulamada karısının kendi malını idare hakkını gasp eden kocaların varlığı hepimizin malumudur fakat böylesi bir hak gaspının Kuran’a aykırı olduğu da apaçıktır.

Karısının sokağa çıkmasının ve kiminle görüşeceği gibi hususların denetlenmesinin kocaya verilmiş dini bir hak olduğunu iddia edenler, kadının mülkiyet hakkı olduğunu söyleseler de, pratikte bu hakkı kadına vermemiş olurlar. Çünkü her türlü özgürlüğü kocası tarafından denetlenen bir kadının, bu kısıtlamalar içerisinde malını özgürce kullanabileceği düşünülemez. Kadının kendi malı üzerinde dilediğince tasarruf edememesi, kadının adeta bir köleye dönüştürülmesinde ve kendisine yapılan zulümlere reaksiyon gösterememesinde çok önemli bir husustur. Aşağıdaki başlıklarda incelenecek mehir ve miras gibi konular da kadının mülk edinme ve onu özgürce kullanma hakkını göstermektedir. İslam’a göre kadın; çalışabilir, kendi parasını kazanabilir, mülk edinebilir ve mülkünü özgürce idare edebilir.