İslam’da barış nedir? İslam’ın barışa verdiği önem nedir? Hz. peygamber ve barış nedir?

İslâm’ın amacı insanların barış ve huzur içinde yaşamalarıdır. Hz. Peygamber de insanları barışa yönlendirmiş ve onlara barışı tavsiye etmiştir. Müslümanlığın temelini barış oluşturur, savaş ise sadece Müslümanlar için bir zorunluluktur. Müslümanlardan şeytanın aldatmalarına uymak yerine barış içerisinde yaşamaları istenmiştir. Ayrıca Kur’an, Müslümanları yurtlarından çıkarmayıp onlarla savaşmayanlara karşı âdil davranılmasını, barışa çağrıldıklarında ise onlara aynısı ile ya da daha güzeliyle karşılık verilmesini sulh isteyenlerle sulh yapılmasını ve geri çekilen düşmanla savaşılamayacağını bildirmiştir.

Müslüman barış içinde yaşamayı ve barışı yaşatmayı prensip olarak benimsemişlerdir. Çünkü mensubu bulunduğu din ve bu dinin kendilerine sunduğu kimlik bunu gerektirir. Savaş ise, ancak zorunluluk durumlarında başvurulan bir mekanizmadır. İslâm, insanlar barış ve huzur içerisinde yaşasınlar diye gelmiştir.

Kur’an-ı Kerim’in temel prensiplerine ve Hz. Peygamber’in öğretilerine bakıldığında ortaya çıkan sorunlar savaş ile değil, barış yoluyla halledilmiş-tir. Çünkü savaş ve şiddetle çözülen bir konunun her iki tarafta da birtakım olumsuzluklar meydana getireceği muhakkaktır. İslâm’ın gayesi bütün insanların bir arada barış ve huzur içinde yaşamalarıdır. Allah insanların din gözetmeksizin barış içerisinde yaşamasını emreder ve aksinin şeytanın kan-dırması olduğunu şu şekilde bizlere bildirir: “Ey iman edenler! Hep birden barışa girin. Sakın şeytanın peşinden gitmeyin. Çünkü o, sizin apaçık düş-manınızdır.”27 Aynı zamanda savaşa hazırlanan, barış yerine savaşmak iste-yen Müslümanlara ise, düşmanlara karşılaşmayı temenni etmemelerini ve bunun doğru bir şey olmadığını vurgulanmıştır.

Hz. Peygamber’in gönderiliş amacı, insanlarla savaşmak değil, onları karanlıktan aydınlığa, esaretten hürriyete, kargaşa ortamından barış ortamı-na kavuşturmaktır. Savaş denilince akla kan, ölüm, esaret, virane haline gelmiş; şehirler, tarumar edilmiş ülkeler, ümidini yitirmiş ve geleceğe karamsarlıkla bakan insanlar gelmektedir. Böyle vahim neticeler doğuran bir hâdiseye İslâm, son çare olarak başvurmaktadır. Hz. Peygamber, savaşın kendisi için bir zorunluluk olduğunu ve asla kendine menfaat sağlamak gayesiyle ve kendi arzu ve isteğiyle hiç bir zaman harbe tutuşmadığını, olan savaşların ise, tamamen müşriklerin arzu ve istekleriyle çıktığını ifade etmiş-tir. Savaşlarda düşmanı itaat altına almak, onun bozuk mantık ve muhakemesini doğrultup düzeltmek amaçlanmış; asla düşmanın kökünü kazıyıp yok etmek amaçlanmamıştır.

Doğrulanmış metin ve kaynak:

Bu metin SAMER Yayınları izni ile Merve Aktaş’ın kaleme aldığı tezden aktarılmıştır.