Sözlükte belâ “imtihan edilmek, sınanmak” demektir. Konuya sistematik açıdan bakıldığında evrende olup biten her şey gibi belâlar da Allah’ın ezelî ilmi, kudreti ve iradesi içinde yer alır. Ancak onun fiilen meydana gelmesine kulun bazan etkisi bulunmakta bazan da bulunmamaktadır. Bir kısım belâlar işlenen günahların sonucu iken bir kısmı da onun mânevî derecesinin yükselmesini hedeflemektedir.
Burada konunun anlaşılabilmesi için önemli iki hususa dikkat çekmek icap etmektedir:
Birincisi şudur: Kul ile Allah arasındaki münasebet, işçi ile işveren arasındaki anlaşmaya benzetilmemelidir. Bu örnekte işçi nitelikleri, zamanı ve yeri belli olan çalışmaları gerçekleştirmek, işveren de bu çalışmaların karşılığı olan görevlerini yerine getirmek mecburiyetindedir. Taraflardan biri önceden tespit edilmiş şartlardan birini yerine getirmediği takdirde iş akdi bozulmuş olur.
Kul ile Allah arasındaki anlaşmaya gelince -ki buna ilk yaratılıştaki anlaşma, elest meclisi denebilir- evet bu anlaşmaya göre Allah, bütün varlığıyla kulun sahibi ve mâlikidir. Ancak O, en şefkatli annenin evlâdına karşı olan merhametinden daha merhametlidir; O, erhamü’r-râhimîndir. Âbid-mâbut arasındaki bu konum farkının tecellilerinden biri olarak bazan öyle olur ki mümin kulun hatası bulunmadığı halde belâlara mâruz kalır, günahkâr veya inançsız kişi ise rahat bir hayat yaşar.
İkinci husus ise fert ve toplum seviyesindeki olayların irdelenmesi ve neticelerinin değerlendirilmesi yapılırken dünya ve âhiret arasındaki sınırların kaldırılması gerekmektedir. Şöyle ki: “Dünya âhiretin tarlasıdır.” ( ). Burada ekilen tohumun ekini âhirette biçilecektir. Öyle belâlar, öyle musibetler olur ki kulun bir hatası yokken başa gelir, ömür boyu çekilir, dünya çapında herhangi bir karşılık alınmadan ebedî âleme intikal edilir. Şüphe yok ki böyleleri varlığına iman ettikleri âhiret âleminde mükâfatlarını alacaklardır.
Dünyada karşılaşılan belâların bir kısmı ihmalden, söz dinlememekten, geleceği düşünmemekten kaynaklanmaktadır. Kur’ân-ı Kerim’de görüldüğü üzere Hz. Nûh’tan itibaren birçok peygamberin kavmi, küfür ve inkârları sebebiyle helâk edilmiştir. Belâ ve hastalıkla imtihan edilmek suretiyle Allah nezdindeki derecesi yükselenlerden biri Hz. Eyyûb aleyhisselâmdır. Cenâb-ı Hak bazı kullarını, yanlış tutumdan dönüş yapmaları için belâsız ve belâlı dönemlerde yaşatır.