İman ve ahlak ilişkisi nedir? İman’ın ahlak üzerindeki etkileri neler?

Müslümanlar olarak iman noktasında gösterdiğimiz hassasiyeti, ahlâk noktasında göstermeyişimiz, ciddi anlamda eleştirilmektedir. Ahlâk problemi günümüz insanının karşısına çıkan en büyük problemlerden biri olarak durmakta, gündelik hayatımızdan tutun da ticarî ve toplumsal ilişkilerimize kadar ahlâkî bulmadığımız pek çok tutumla karşılaşmaktayız. Kur’an’da imanla tümleşik olarak zikredilen sâlih amel kavramı, aslında davranış, huy ve karakterin güzelliğini ifade eder. İmanın insanın gündelik yaşamında bir farklılık oluşturabilmesi için gönülden başlaması, söz ve davranış olarak ifade edilmesi ve ahlâkî erdemle tamamlanıp taçlandırılması şarttır. Her türlü boş ve anlamsız şeyin terkedilmesi imanın güzelliğinden olduğu gibi; insanların iman bakımından en mükemmel olanları da ahlâkı en güzel olanlar olduğu açıkça ifade edilmiş9 ve iman ile ahlâkî davranış arasında ayrılmaz bir ilişki tesis edilmiştir.

Zaten imanla birlikte yapılması emredilen namaz, oruç, zekât, hac vb. ibadetlerin temel hedeflerinden biri de insanı eğitmek, mükemmelleştirmek ve ahlâkî olgunluğa eriştirmektir. İbadetleri yerine getirmek, anne babaya iyilik, komşusuna yardım etmek ve dürüstlük gibi ahlâkî erdemler hem ibadetlerimizin birer sonucu hem de imanımızın birey ve toplum hayatında somutlaşması demektir ve dolayısıyla imanımızın da gereğidir. Her müminin, hem farz ibadetlerini yerine getirmesi, hem de her türlü yalan, iftira, gıybet, aldatma gibi kötü ahlâkî davranışlardan uzak durması, beşerî ve içtimaî hayatta dürüst olması imanî zorunluluktur. Çünkü iman ve ibadet, insanı her türlü kötü davranış ve çirkinlikten uzak tutar ve tutmalıdır.

Zira iman, birey ve toplum için güzel ahlâkı bir hedef olarak belirleme, Allah’ın sevgisi, korkusu ve gözetimini her an hissetme ve buna göre sorumluluk bilincine sahip olma inancıdır. Her güzel ve hayırlı davranışı, ona ilişkin inancımızın motive ettiği düşünülürse, ahlaklı bir insan ve toplumu meydana getirmede imanın önemli bir başlangıç noktası olduğunu söyleyebiliriz. Başka bir açıdan da, insanın gönül dünyasında saklı olan imanı ölçme ve tartma imkânımız olmadığına göre, ahlâkî davranışların imanın kalitesini belirleyen önemli göstergeler olduğu söylenebilir ve sözdavranış bütünlüğüne dayalı bir güzel ahlâk, imanın kalitesinin de bir göstergesidir.

Kur’an nazarında mümin, sadece Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve âhiret gününe inanan insan değil, bu imanının gereklerini de yerine getiren, komşusuna yardım eden, akrabalarını ziyaret eden, kimsesiz ve yetimlerin yardımına koşan, başına gelen musibet karşısında isyan etmeyip sabreden ahlâkî erdem sahibi insandır. Zaten doğruluk ve dürüstlük, bu imandavranış bütünlüğünün gündelik iş ve davranışlarımıza yansımasıdır. Bu sebeple iman, ahlâk ve ibadetleri kesin çizgilerle birbirinden ayırt edebilmek mümkün değildir. Kur’an, kötü ahlâkın her çeşidinden insanları sakındırdığı gibi, güzel ahlâkı bir erdem olarak kabul etmiş ve övmüştür. Peygamber Efendimizin ahlâkı ise “Kur’an ahlâkı” olarak tarif edilmiştir.

Kur’ânı Kerim, Peygamber Efendimize hitaben, “Sen yüce bir ahlâk üzeresin.” ifadesiyle, onun ahlâkını methettiği gibi, ona inananların da ahlâkî açıdan ona benzemelerini istemiştir. Ayrıca bireysel ve toplumsal hayatımız için önemli meziyetler olan adalet, vazife bilinci, şefkat, büyüklere saygı ve küçüklere sevgi gibi ahlâkî meziyetler ancak sağlam bir iman ile süreklilik kazanır İman esasları arasında yer alan âhirete iman ve buna bağlı olarak hesap verme bilinci, insanları kötülüklerden alıkoymakta ve ahlâkî davranışların sürekliliğini sağlamaktadır. Gönlünde sağlam bir iman taşıyan ve hayatını ibadetlerle sürdüren bir mümin, her an yüce yaratıcı tarafından gözetlendiğinin bilincinde olacak, ahlâkî faziletlere sımsıkı sarılacak ve kendini her türlü ahlâk dışı davranıştan koruyacaktır.