Hz Muhammed’in üstün ahlakı nedir? peygamberin ahlakı nedir? Hz Muhammed’in ahlaki özellikleri neler?

Kur’ân-ı Kerim’de bu husustan şöyle bahsedilmiştir:

“Sen -ey resûlüm- üstün bir ahlâka sahipsin.”

Resûlullah’ın nübüvvetinden önce ve sonraki hayatı başlı başına bir mûcize teşkil eder. Şöyle ki o, kendisine karşı yürütülen şiddetli muhalefet karşısında davasında sebat edip zorluklara göğüs germiş, düşmanlarından asla korkmamış, insanlara karşı alçak gönüllü davranmış, herkese iyilik yapmış, nefsânî arzularını yenmiş, kendisine düşmanlık yapanları bağışlamış, verdiği bütün sözlere sadık kalmış, muhtaçlara ve güçsüzlere yardım etmiş, dünya malına ve lüksüne düşkünlük göstermemiş, devlet başkanı olmasına rağmen kendisine basit de olsa bir saray yaptırmamış, Arap yarımadasına hükümran olduğu halde ailesine yedirmek amacıyla aldığı bir miktar arpa karşılığında zırhını bir yahudi komşusuna rehin bırakarak elindeki malı fakirlere harcamış, asla yalan konuşmadığı kendisine inanmayanlarca da itiraf edilmiş, hiçbir kimseye kötülük yapmamış, kendisine kötü davrananları daima bağışlamış, her konuda kendisine güvenilmiş, iyi ahlâkla ahlâklanmayı Allah nezdinde en değerli ameller arasında göstermiştir.

Onun, “üstün ve yüce ahlâk sahibi” mükemmel bir insan olduğu siyer, hadis ve tarihe ilişkin kaynaklarca tespit edilmiştir. Güçsüz veya güçlü olsun hayatın her safhasında, her türlü hal ve şartta en üstün, en yüce ahlâkî değerlerin tamamını yaşayıp bunların canlı örneklerini vermek, ancak doğrudan doğruya ilahî bir terbiyeye tâbi tutulan ve ilahî yardım alan bir peygamber için mümkün olabilir. Çünkü insanın her zaman nefsânî arzularının ve bunları körükleyen şeytanî telkinlerin tesirinden kurtulamadığı gibi dünya malına, lükse ve israfa düşkün olduğu tecrübe ile sabit olmuş bir gerçektir.

İstediği takdirde her türlü dünya nimetine ulaşabileceği halde buna hiç iltifat etmeyen bir insanın olağanüstü bir kişi olduğuna hükmetmek, aklın gereğidir. Ön yargı taşımayan her akıl sahibi, onun böyle bir tercihte bulunurken hayatın gayesi ve geleceği konusunda diğer insanlardan farklı bir bilgi ve tecrübeye sahip bulunması gerektiğine hükmeder. Önüne serilen her türlü imkânı reddederek ve ölümü göze alarak peygamberlik davasında bulunan Resûl-i Ekrem’in, üstün ahlâkı şahsında toplayıp en azla yetinmeyi bir ilke olarak uygulaması, onun gerçek bir peygamber olduğunu kanıtlamaktadır.