Hz. Îsâ’nın, kıyametin kopmasından önce yeryüzüne ineceğine dair Kur’ân-ı Kerim’de açık bir âyet bulunmamaktadır. Bu hususta delil olarak ileri sürülen âyetlerin birinde, “Ey Îsâ! Senin ruhunu kabzedeceğim, seni nezdime yükseltecek ve kâfirlerden çekip arındıracağım” denilmekte (Âl-i İmrân 3/55), diğerinde ise ”Onu ne öldürdüler, ne de astılar, sadece onlara öyle göründü” (en-Nisâ 4/157) buyurulmaktadır. Bu husus hadis kaynaklarında ise birçok rivayette yer almıştır.
İslâm bilginlerinin çoğunluğuna göre Hz. Îsâ gökten inecek, deccâlin etkilerini ortadan kaldıracak, yedi veya kırk yıl Hz. Muhammed’in şeriatına bağlı olarak hak dini hâkim kılacak, sonunda kıyamet kopacaktır (Buhârî, “Büyû‘”, 102; Müslim, “Îmân”, 242-243; Tirmizî, “Fiten”, 21). Bu görüşü savunanlar ağırlıklı olarak Kütüb-i Sitte’de yer alan hadislere dayanmaktadır.
Bazı âlimler ise nüzûl-i Îsa inancının “her canlının ölümlü olduğunu” bildiren âyetin muhtevasıyla bağdaşmadığını ve delil olarak zikredilen hadislerin âhâd seviyesinde kaldığını, âhâd haberlere dayanarak itikadî hüküm konulamayacağını söylemekte ve nüzûl-i Îsâ anlayışını hem sünnetullaha hem de hikmete uygun görmemektedir. Bazı âlimler ise temel hadis kaynaklarında yer alan rivayetleri yok saymanın mümkün olmadığını, ancak bu rivayetleri zâhirî ile alma yerine Kur’an’ın temel ilkeleri ve tabiat yasaları ışığında yorumlayarak nüzûl-i Îsâ’yı “hükmî şahsiyet” şeklinde anlamlandırmışlardır.
Sonuç olarak Kur’an’da açıkça yer almayan, hadislerde ise değişik değerlendirmelere konu edinen nüzûl-i İsa meselesi, İslam’ın temel inanç esaslarından değildir. Dolayısıyla Hz. İsa’nın nüzûlüne inanmak kişinin dinî inancına zarar vermediği gibi, onu reddetmek veya tevil ederek kabul etmek de onu iman dairesinin dışına çıkarmaz.