Cennet Nedir? Cennet Kimler Gidecek? Cennet Nerede? Cennet Katları Nelerdir? İslam’da Cennet!

Sözlükte “örtmek, gizlemek” anlamına gelen cnn kökünden isim olan ve “bitki ve sık ağaçları ile toprağı örten bahçe” demek olan cennet, terim olarak,, “Müminlerin, içinde ebedî olarak kalacakları âhiret yurdu.” demektir. Kur’ân-ı Kerim’de cennet kelimesi müfret, tesniye ve cemi‘ şekilleri ile 147 defa geçmekte, bunların yirmi beşi dünyadaki bağ, bahçe, biri Hz. Peygamber’in yanında Cebrâil’i gördüğü sidretû’l-müntehânın civarında bulunan me’vâ cenneti, diğerleri ise âhiret cenneti anlamına gelmektedir. Dinî literatürde cenneti ifade etmek üzere kullanılan diğer isimler de şunlardır: Ravza (yeşil bahçe), cennetü’l-huld (ebedîlik yurdu), cennetü’n-naîm (nimetlerle dolu cennet), adn (ikamet yeri), firdevs ve âkıbetü’d-dâr (dâr-ı dünyanın sonu).

Kur’ân-ı Kerim’de cennet hem yapısı hem de sakinlerinin yaşantısı itibariyle cehennemden daha fazla tasvir edilmiştir. Yapısı ile ilgili olarak, genişliğinin göklerle yer arasındaki mesafe kadar olduğu, orada yakıcı sıcak ve dondurucu soğuğun bulunmadığı, içinde bozulmayan sudan, tadı değişmeyen sütten, içenlere lezzet veren şaraptan ve süzme baldan ırmaklar bulunduğu ve meyvelerin her çeşidinin sunulduğu haber verilmektedir. Cennet şarabının baş ağrıtmadığı, sarhoşluk vermediği, içenlere zevk bahşettiği ve bembeyaz bir kaynaktan çıktığı, günah işlemeye ve saçmalamaya sevketmediği bildirilmektedir.

Cennet ehlinin canlarının istediği ve gözlerinin hoşlandığı her şeyin orada hazır bulunacağı, altlarından ırmaklar akan üst üste bina edilmiş köşklerin mevcut olduğu, cennet ehlinin tertemiz eşlerinin bulunacağı, kalplerinden kinin sökülüp atılacağı ve kardeş gibi karşı karşıya tahtlarına oturacakları, yorgunluk ve zahmet hissetmeyecekleri, boş ve yalan söz işitmeyecekleri bildirilmektedir. Bir kutsî hadiste Allah Teâlâ’nın cennette hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve insanın zihninden bile geçmeyen güzellikte nimetler hazırladığı haber verilmiştir.

Allah Teâlâ’nın cennette müminlere lutfedeceği en büyük nimet şüphe yok ki Allah’ın görülmesidir (rü’yetullah).

“İyi iş ve güzel amel işleyenlere daha güzel karşılık ve bir de fazlası (ziyade) vardır. Onların yüzlerine ne bir toz bulaşır, ne de bir horluk gelir. İşte onlar cennet ehlidir ve orada ebedi kalacaklardır.”

Buradaki ziyadeden maksadın rü’yetullah olduğu Hz. Peygamber’in ifadeleri ile sabittir. Allah’ın yaratıklara benzetilmiş olacağı endişesiyle Cehmiyye ve Mu’tezile mezhepleri, rü’yetullah inancını benimsememişlerdir. Onlara göre görme olayının gerçekleşebilmesi için yön, mesafe, hacim, ışık gibi maddî unsurlar gereklidir. Halbuki mekândan münezzeh olan Allah’ı böyle bir konumda düşünmek mümkün değildir. Ayrıca “Gözler O’nu idrak edemez.” âyeti ile Hz. Mûsâ’nın talebine karşılık Cenâb-ı Hakk’ın “Beni asla göremeyeceksin.” cevabını da delil getirirler.

Ehl-i sünnet âlimleri ise rü’yetullahın aklen mümkün, naklen sabit bulunduğunu, rü’yetin ortak paydasının varlık (vücûd) olduğunu, âhirette Allah’ın görülmesi için dünyadaki rü’yet şartlarının gerçekleşmesinin gerekmediğini, âhiret hayatı gibi oranın şartlarının da farklılık arzettiğini söylemişler ve ayrıca birçok naklî delilin rü’yeti vurguladığını dile getirmişlerdir. Nitekim Kur’an’da, “O gün, rablerine bakan pasparlak yüzlerin bulunduğu” bildirilirken; hadislerde de müminlerin Allah’ı, dolunay halindeki ayı gördükleri gibi görecekleri haber verilmektedir.

Kur’an ve hadislerde cennetin yapısı ve oradaki hayatla ilgili tasvirlerden cennetteki hayatın sadece ruhla değil, ruh ve bedenden oluşacağı, bağı, bahçesi, nehri, köşkü vb. ile bir realiteler dünyasında cereyan edeceği anlaşılmaktadır. Bütün kelâmcılar bu şekilde düşünmekte ve buna karşı çıkan filozoflarla bazı sûfîleri de onun ontolojik yönünü inkâr etmekle itham etmektedirler.

Kur’an’da iman edip sâlih amelde bulunanlara vaat edilmekle beraber çocukların, delilerin ve fetret döneminde yaşayan insanların da cennete girecekleri âlimlerin çoğunluğunca benimsenmiştir.

Cennetteki hayatın ebediyeti konusunda Cehm b. Safvân dışındaki bütün ulemânın ittifakı bulunmaktadır. Bunlar, cennete girenlerin oradan çıkarılmayacaklarını, ölümü tatmayacaklarını ve cennet nimetlerinin tükenmeyip sürekli olduğunu bildiren âyetleri delil olarak getirmektedirler.