Allah, eserinin muhteşemliği için hiçbir masraftan kaçınmayan sanatçı gibidir; o yüzdendir ki milyonlarca canlı, milyarlarca yıldız vardır.
Yaratılışın ihtişamı için milyonlarca canlı türünün yaratılması gerekiyorsa kudreti ve kaynakları sınırsız, yarattıkça kendisinden hiçbir şey eksilmeyen Allah bunları yaratacaktır. Evrendeki katrilyonlarca yıldızın ve parmak ucumuzdaki katrilyonlarca atomun sırrı budur.
Nasıl olmuştur da evrenin başlangıç patlaması Bach’a notaları, Rembrandt’a renkleri, Newton’a matematiği hediye etmiştir?
Sen senin olsan ey insan! Kalbinin atışına söz geçiremeyen halinle nasıl yıldızlara ulaşırdı zihnin?
Allah tüm tasarımların ezeli sahibidir, Allah yaratıcı tasarımcıdır; bilim insanları ve sanatçılar ise keşfedici tasarımcılardır.
Allah görünmez fakat her şey O’nunla görünür olmuştur.
Ben beni keşfettikçe benden Çok Yüce Olan’dan olduğumu anlarım.
İnsanı yaratan, yaratılışın sırlarını yarattığının özüne yerleştirmiştir.
Tek bir aldanışı elemeye bağlıdır sırrı çözmek: Tesadüfü.
Tüm evren orantılı olarak trilyonda bir oranında küçültülseydi bile fark etmezdik: O zaman büyüklükküçüklük meselesini niye abartıyoruz?
Her şeyi Allah’ın yarattığını bilmeyenler ne çok “Benim” derler!
Uydu dalgalarının birçok yere nüfuz etmesini aklı alanların, Allah’ın her şeye nüfuz etmesini akıllarının almamasını akıl alır mı?
Doğanın, zihnimizdeki ontolojik statüsünü “yaratıcı”dan “yaratılmış”a indirmek; estetiğini, anlamını ve değerini çok yükseltmek demektir.
Yıldız tozundan Dünya’yı, Dünya çamurundan bizi yaratan Rabbimiz! Senin sevginle dolsun kalbimiz!
Bizi, yokluğun kapkaranlığından varlığa çıkaran merhametli Allahımız! Ölüm kapısından sonra Cennetlerinde varlığımızın devamı için sana yalvarıyoruz.
Her bir müzik parçasının çalınması, Allah’ın evrene koyduğu bir potansiyelin haykırılmasıdır.
Neden doğa, ancak Allah varsa “rasyonel temeli” olacak doğuştan ahlaki özellikler oluşturmuştur?
Özlediğim sanatçı; ürperti, şaşkınlık, hayranlık hisleri uyandıran ve eseri Yüce Sanatçı’ya yönlendiren bir işaret levhası olandır.
Madde yaratılmış bir unsur olmasaydı, Allah’ın amaçları için istenildiği gibi kullanılan, bu kadar maharetli bir hizmetçi olamazdı.
Kuran, yaratılmışlara hayretten Yaratıcıya hayranlığa uzanan bir köprü kurmaktadır.
Şayet Hamlet’in “Olmak ya da olmamak; işte bütün mesele bu” sözünü, materyalist felsefenin bir ideoloğu kendi felsefesini ifade etmek için taklit etseydi, muhtemelen şöyle söylerdi: “Evrenin ezeli olup olmaması; işte bütün mesele bu.”
Evrenin bize en önemli mesajı yaratıcı, kudreti ve bilgisi yüksek, bilinçli, tek ilah olan Allah’ın varlığıdır.
Birbirlerine indirgenemeyecek, farklı ve çok temel arzularımızın hepsinin aynı şekilde Allah’ın varlığını gerektirmesinin en iyi açıklaması, bunların insana Allah tarafından yerleştirilmiş olduğudur.
Allah’ın uzaya aşkınken uzayın her noktasına müdahalede bulunduğuna inananlar için, zamana aşkın Allah’ın, zamanın tüm anlarına müdahalede bulunduğunu kavramasında bir sorun olmaması gerekir.
Bu kadar büyük bir acizlik içerisinde milyarlarca yıl geçmişteki ve milyarlarca kilometre ötedeki süreçleri keşfedebilmemizi “mutlu bir tesadüfe” bağlamak hiç de tatmin edici bir açıklama olarak görünmemektedir.
Evren, sahip olduğu potansiyel ve sunduğu hammaddelerle kendisini keşfetmemizi sağlayan araçlar yapmamıza nasıl olanak tanımaktadır?
Neden kaos değil de doğa yasaları var?
Neden doğa yasaları, evrende gözlenen tasarımları ve tüm çeşitliliği ile canlıların oluşumunu olanaklı kılacak şekildedir?
Evrenin tümü doğa yasalarına göre işler ama evrenin bütününün açıklaması doğa yasalarını aşkındır.
Her şey mekanik parçacıklardan oluşuyorsa gayesel insan bilinci nasıl ortaya çıkmıştır?
İçinde yaşadığımız evrenin bu kadar büyük çeşitliliği, güzelliği, lezzeti ve aklı potansiyelinde barındırmasının açıklaması nedir?
Hiçbir emek sarf etmeden, bu evrendeki en muhteşem unsurlar olan bilinç ve benliğe sahip olmamız, tefekkürü en çok hak eden olgulardan değil midir?
Allah’ın niyetlerinin ve hikmetlerinin birçoğunu anlayamama sebeplerimizden biri sadece ince bir zaman dilimini gözlememiz ve Allah’ın yaratışlarının tümüne vakıf olamamamızdır.
Evrenin başlangıcında milyarlarca derece sıcaklıkta saçılan parçacıkları hayalen düşünen ve bunu yaparken müzik dinleyerek güzel bir manzaraya bakan ve çayını yudumlayan kişi; dinlediği parçanın, seyrettiği manzaranın ve içtiği çayın, evrenin başlangıç potansiyelinde mevcut ve hazırlanmış olduğunu düşününce, evrende var olan bu potansiyelin tesadüfen olmadığını sezecektir.
Başlangıcı yaratan Allah’ın, bu başlangıcın taşıdığı tüm potansiyelden habersiz olması düşünülebilir mi?
Evimizin ve eşyalarımızın bir anda yok olmaması, oturduğumuzda vücudumuzun atomlarıyla sandalyenin atomlarının karışmaması, ileri adım attığımızda her zaman ileri gidebilmemiz, vücudumuzun beslenmesi ve varlığı, doğa yasalarının sürekli olarak muhafaza edilmesi sayesindedir.