Hamd alemlerin Rabbinedir. Salât ve selam Peygamberimiz Muhammed’e, onun ailesi ve arkadaşlarınadır. Kendisinde ve yakınında telgrafın bulunmadığı her beldede onlara Ramazan hilalinin girdiği veya çıktığı haberi ancak Suud radyosundan naklen yayın yapan bir radyodan ulaştığı zaman o gün oruç tutmaları caizdir, hatta vacibtir, o gece (namaza ve sahura) kalkmaları meşrûdur. Ramazanın çıkışında da hüküm böyledir, fakat bu hüküm mutlak (kayıt ve şarttan bağımsız) değildir. Bilakis bu haberi Suud radyosundan dinleyen kimsenin bunu o beldenin yetkili ilim adamlarına ve yöneticilerine arzetmesi gerekir. O zaman yetkili mercilerin bu haber cinin durumunu incelemeye almaları gerekir.
Haberci görünüşte de olsa müslüman ve adil/güvenilir bir kişi olduğu ve naklettiği ve haber verdiği şeyleri araştıranlardan olduğu zaman yetkili mercide bulunan ilim adamı veya yöneticinin bununla amel etmesi, orucu ve gece kalkmayı emretmesi gerekir. Sözü edilen şartların kendisinde toplandığı bu haberci ister bir kişi, ister birden fazla olsun, ister hür, ister köle olsun, ister erkek, ister kadın olsun, ister şahitlik ifade eden lafızları kullansın isterse kullanmasın durum aynıdır. Orucu bırakıp bayram etmenin hükmü de böyledir. Bu sadece hilalin müslümanların hakimlerinden bir hakimin yanında kesinleştiğinin haberinin verilmesinden ibarettir. Bu haber kabul edilir, onunla hükmedilir, hükmüyle amel edilir ve memleketin her tarafında uygulanır. Bu tür bir şeyin şahitlik değil, haber cinsinden bir şey olduğunun delili İbnu Abbas hadisidir: Bedevi bir adam Peygambere Sallallahu aleyhi vesellem gelir ve ona Ramazan hilalini gördüğünü haber verir. Rasulullah Sallallahu aleyhi vesellem şöyle der: “Sen Allah’tan başka ilah olmadığına ve benim Allah’ın elçisi olduğuma şahitlik eder misin? Adam: Evet, der. Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem bunun üzerine ertesi gün oruç tutmaları için insanlara çağrı yapmasını emreder. Bir rivayette: “O gece namaza kalkmalarını da” ifadesi vardır. Bu hadisi Kütübü Sitte müelliflerinden beş tanesi rivayet etmiş, İbnu Huzeyme de sahih olduğunu söylemiştir.
Bu rivayet bize şunu anlatır: Bilal’in bu çağrısını işiten kimse hilalin kesinleştiği konusunda şer’an bunu yeterli görür. Bilal’in çağrısını işitmeyen, ona bunu bir başka şahsın haber verdiği kimse nazarında da sadece bununla hilal sabit olmuş demektir. Bu durumda olan pek çok kişinin bulunması mümkündür. Hilalin sübûtunda onun yanında iki şahidin buna şahitlik etmesi şart değildir. Allah’a hamd olsun bu gayet açıktır.
Ramazanın çıkışı meselesinde Umeyr b. Enes Radıyallahu anh hadisi yine bunun delilidir: “Bir kafile Peygamber’e geldiler ve dün bayram hilali gördüklerine şahitlik ettiler. Bunun üzerine Rasulullah Sallallahu aleyhi vesellem orucu bırakmalarını/ve bayram etmelerini, sabah olduğunda da bayram namazını kılmak üzere namazgaha gelmelerini emretti.” Bunu Ahmed ve Ebu Davud rivayet etti. Lafız ona aittir. Senedi sahihtir.
Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem orucunu bozdu ve insanlara da orucu bozmalarını emretti. Medine’deki müslümanların bununla orucu bozdukları malumdur. Çoğunun orucu bırakmalarının dayanağı Peygamberin orucu bırakın sözünü işitmiş olmaları değildir. Ancak insanlar bu sözü birbirlerine ulaştırdılar ve bunun dışında başka bir şeye ihtiyaç olmaksızın sadece bununla yetindiler.
Peygamber’in Sallallahu aleyhi vesellem insanlara bunu emretmekteki maksadı Peygamberin sözünü işiten iki kişinin gidip de tek tek herkesin karşısına dikilerek bunu haber vermeleri değildir.
Ancak radyodan aldığı haberi nakleden haberci yukarıda sözü edilen şartlara sahip değilse onun haberiyle amel etmek caiz değildir.
Fakat bir kimse kendi gözleminin doğru olduğunu bildiği ve bu da Ramazana giriş hilali olduğu zaman fıkıhçıların kitaplarında açıkladıklarına göre o kişi kendi başına orucunu tutar. Ancak Şeyh Takıyyuddin İbn Teymiyye oruç tutmasını uygun görmez.
Bu mesele ihtilaflıdır. Bu ihtilafın temeli hilal, gökte görülen şeyin ismi midir, yoksa insanlar arasında meşhur olan şeyin ismi midir? tartışmasına dayanır. İbnu Teymiyye ikincisini tercih etmiştir.
Şayet haberi kabul edilmeyen kimsenin gördüğü hilal bayram hilali ise şu hadisi şeriften dolayı onun da insanlarla birlikte oruç tutması gerekir: “Bayramınız insanlarla birlikte bayram ettiğiniz günkü bayramdır, kurbanınız insanlarla brlikte kestiğiniz günkü kurbandır.”
Yukarıdaki verilen bilgilerden anlaşılmıştır ki radyo yoluyla Suud yayınını dinleyen bir kimsenin kendi kendine bununla amel etmesi caiz değildir. Bilakis yukarıda da ifade edildiği gibi bunu yetkili mercilere arzetmesi gerekir. Hatta kendi gözüyle hilali gören kimsenin hükmü de budur, bununla amel etmemesi, bilakis onu yetkili merciye arzetmesidir. Onun görmesiyle hilal sabit olursa (yetkili merci onun görüşünü kabul ederse) ne alâ; hilal resmen kesinleşmezse yukarıdaki tafsilat geçerlidir.
Gözle hilalin görülmesi konusunda hüküm bu olunca hilalle ilgili haberin radyodan alınması konusundaki hüküm de böyledir.
Haberin tebliğinde telsiz, yayın ve radyo gibi elektrik gücüne bağlı bazı aletlerin kullanılmasına gelince bunun habere hiçbir zararı olmaz, bunun çıkışına delalet eden açık ve güçlü karinelerin varlığı sebebiyle itibarı zedelenmez.
Top ve benzerleri gibi ateşli aletlerin sesiyle yetinildiği bilinen şeylerdendir.
Eskiden müslüman hükümdarlar tarafından önemli haberlerin ulaştırılmasında ateş yakma yöntemi kullanılırdı. Özel ve sistematik şekilde aralarında belli mesafeler olan yerlerde ateşler yakılır. İkinci noktada olanlar birinci noktada yakılan ateşi görür, sonra üçüncüsü ikincisini, sonra dördüncüsü üçüncüsünü görür ve böylece son mevkiye kadar herkes birbirini görür. (Ateşi gören, aynı ateşi kendi mevkiinde yakar.) Bu ateşin yanmasıyla ateşi yakanlara duydukları güven ve verdikleri desteğe dayanarak önemli şeyler olduğunu bilirler. Ateşi gören kimse düşmanın gelmesi ve korkunç bir olayın olmasının haberinin verilmesi gibi bu önemli şeyin meydana geldiğini anlar.
Peygamberimiz Muhammed’e onun ailesi ve arkadaşlarına salât ve selam olsun.