Batı Hind Adalarında yer alan bağımsız bir devlet. Doğusunda Atlas Okyanusu, 160 km batısında Rüzgarüstü Adaları, güneybatısında Venezuella yer alır. En geniş yerleri doğudan batıya 24 km, kuzeybatıdan güneybatıya 34 kilometredir.
Tarihi
Barbados’un 1518’e kadar olan tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Bu senede adaya çıkan İspanyolların yaptığı köle avı neticesi 1536’da adada hiç yerli kalmamıştır. İspanyolların adadan çekilmesi üzerine, İngilizler adayı ele geçirdiler. 1628’de mülk kolonisi olarak ada Lord Carlislea’ya verildi. Bir süre sonra adada monarşi tekrar kuruldu. Burada zenci nüfus hızla arttı. 1934’te adada kölelik kaldırıldı. Zencilerin bir kısmı başka ülkelere göç etti.
Nüfusun hızla artması, ülke dışına göçün yasaklanması ve ekonomik bunalım, 1938’de Barbados’ta ayaklanmalara ve karışıklıklara yol açtı. İngiltere’nin para yardımı ile bu ayaklanmalar ve karışıklıklar bir süre durdu. 1951’de genel oy hakkı verildi. Barbados, 1958’de Batı Hind Adaları federasyonuna katıldı. 1964-65 arası bu federasyonun dağılmaya başlaması üzerine, Barbados, İngiliz Uluslar Topluluğuna başvurarak, 30 Kasım 1966’da bağımsızlığını ilan etti. Düzenlenen anayasaya göre devlet başkanı, bir genel vali tarafından temsil edilen İngiltere kraliçesidir.
Fiziki Yapı
Barbados Adası mercan birikintilerinden meydana gelmiştir. En yüksek noktası olan Hillaby Tepesinin (340 m) bulunduğu kesim hariç genellikle alçak ve düzdür. Mercan resifleriyle çevrili olan adada akarsu çok azdır.
İklim ve Bitki Örtüsü
Adada tropikal iklim hakimdir. Aralık-mayıs ayları arası kuru, haziran-kasım ayları arası ise yağışlı geçer. Ortalama sıcaklık 24oC ile 28oC arasında değişir. Yağış miktarı ortalama olarak 1525 milimetredir. Bu oran kıyılarda düşmekte, iç kesimlerde ise oldukça artmaktadır.
Barbados’un yüksek kesimleri ormanlarla kaplıdır. Ormanlarda maun, palmiye, hintyasemini, demirağacı gibi tropik ağaçlar yer alır. Adanın büyük bir bölümü çiçekli fundalıklarla kaplıdır. Adada tavşan, kuyruksüren, maymun ve kolibri gibi yabani hayvanlar yaşar.
Nüfus ve Sosyal Hayat
Ada nüfusunun % 92’si zencidir. Dünyanın en yoğun nüfusa sahip ülkelerinden biri olan Barbados’ta kilometrekareye 600 kişi düşer. Ada halkının çoğunluğu Hıristiyan olup % 70’i Anglikan kilisesine bağlıdır. Devlet okullarında eğitim parasız ve 5-14 yaş arasında mecburidir. Yüksek öğrenim kurumları; Batı Hind Adaları Üniversitesine bağlı 1963’te kurulan Barbados Kampüsü ile Codrington Kollejidir. 1743’te kurulan kollej, günümüzde din öğretimi yapmaktadır.
Siyasi Hayat
Barbados, İngiliz Uluslar Topluluğunun bağımsız bir üyesidir. Devlet başkanı bir genel vali tarafından temsil edilen İngiltere kraliçesidir. Yürütme, parlamentoya karşı sorumlu olan başbakan ve bakanların elindedir. Yasama organı, 27 üyeli temsilciler meclisi ile 21 üyeli senatodan meydana gelir. Temsilciler Meclisi seçimle başa gelirken, senato üyeleri genel vali tarafından tayin edilir.
Ekonomi
Barbados ekonomisi genellikle turizme ve şeker üretimine dayalıdır. Hükumet, pamuk gibi ürünlerin yetiştirilmesini özendirerek, tarım ürünlerine çeşitlilik kazandırmaya çalışmaktadır. Adada az miktarda doğalgaz ve petrol üretilmektedir. İmalat, hafif sanayi ağırlıklıdır.
Adada gelişmiş bir karayolu ağı vardır. Güneyinde yer alan Grantley Adams Havaalanı milletlerarasıdır.
BARBAROS HAYREDDİN PAŞA
Büyük Osmanlı kapdan-ı deryası (amirali). 1466’da bir rivayette de 1483 yılında doğdu. Asıl adı Hızır’dı. Din ve devlet yolunda yaptığı büyük işlerden dolayı Kanuni Sultan Süleyman Han tarafından, dine hayrı dokunan manasına gelen Hayreddin ismi verildi. Doğu Akdeniz kıyılarındaki kavimler tarafından kızıl sakallı manasına gelmek üzere Barbarossa diye tanınmaktadır.
Midilli’nin Osmanlılarca fethinden sonra, kale muhafızı olarak buraya gelmiş, aslen Vardar Yenicesi’nden Yakub Ağanın dört oğlundan biriydi. Hızır’ın, İshak ve Oruç adında iki ağabeyi ve İlyas adında bir kardeşi vardı. İshak Midilli’de çalışıyor, Oruç ve Hızır deniz ticareti yapıyorlardı. Üç kardeş baba memleketi olan Selanik ve Saros’a gemi işleterek ticaretle meşgul oluyorlardı.
O zamanlar korsanlarla dolu Akdeniz’de deniz ticareti tehlikeli bir işti. Nitekim Oruç Reis de ticaretle uğraşırken Rodos şövalyeleri tarafından esir edildi. Bir kolayını bulup esaretten kurtulunca, iki kardeş birlikte denizciliğe başladılar. Bu konuda Şehzade Korkut’un yardımlarını gördüler. Şehzade Korkut’un ölümünden sonra denizci iki kardeş beraberce Tunus Hafsi Sultanı Ebu Abdullah Muhammed’e müracaat ederek ganimetlerin beşte birini vermek şartıyla Halk-ül-Vad Kalesine yerleştiler (1512).
Ceneviz, Fransız, İspanyol ve Venedik gemilerine karşı kazandıkları başarılar, servet, kuvvet ve şöhretlerini artırdı. Kuzey Afrika’daki bazı kabilelerin ileri gelenleri tarafından zalim beylere, İspanyol ve Ceneviz istilacılarına karşı yardıma çağırıldılar. Böylece Oruç Reis, Kuzey Afrika’da bir devlet kurmaya başlıyordu. Becel, Cicel, Şirşel ve Cezayir ellerine geçti. İspanya’nın müttefiki olan Tenes ve Tlemsen’i de aldılar. Fakat İspanyollara sığınan Tlemsen Beyi, İspanyol kuvvetleri ile tekrar hücuma geçti. Bu harpte Oruç Reis şehid oldu. Oruç Reisin şehadeti sonrasında çıkan karışıklıklarda Hızır Reisin mertlik ve ustalığı Cezayir şehrinde bir süre tutunmasına yettiyse de, ilerde İspanyollarla Arapların tekrar hücum edeceğini anlayan Hızır Reis, Yavuz Sultan Selim’e bir heyet göndererek, topraklarının Osmanlı hakimiyetine kabulünü diledi. Yavuz Sultan Selim bu teklifi memuniyetle kabul etmekle kalmadı. Barbaros Hayreddin’e Beylerbeyi payesini verdi. Her türlü yardımı vad etti ve Kuzey Afrika’ya 2000 kişilik bir yeniçeri kuvveti ile top gönderdi. Ayrıca Anadolu’dan asker toplama izni verdi. Hızır Reis, 1520’den sonra, bütün Hıristiyanlık dünyasını ürküten fevkalade zaferler kazandı. Akdeniz’deki bütün Türk ve öteki Müslüman denizciler onun emrine girmek için koştular. Kısa zamanda kırk teknelik bir donanma kuruldu.
Cezayir, Şirşel ve Tenes tekrar ele geçirildi. Cezayir şehri yakınındaki Penon şehri İspanyolların elindeydi. Bunlar bilhassa Pazar günleri müslümanların bulunduğu şehri topa tutuyordu. Barbaros, Penon Kalesini kuşatarak teslim olmalarını teklif etti. Kabul edilmeyince lağım kazılarak kale havaya uçurulup zaptedildi.
Aydın Reis idaresindeki Türk denizcileri, Marsilya ve Nis sahillerini basıp esir ve ganimetlerle dönüyorlardı. İslam alemini sevindiren bu zaferler, Hıristiyanları mateme boğuyordu. Rahiplerin gönderdiği şikayet mektupları ve bizzat gelen şikayetçilerin verdiği kara haberler o zamanlar Almanya, İtalya, Hollanda ve İspanya tahtlarına sahip olan imparator V. Şarlken’i bir meclis toplamaya mecbur etti. Toplanan bu meclis, İspanyol ve Fransız deniz kuvvetlerinin Andrea Doria komutasında, Barbaros Hayreddin Paşanın üzerine gitmesini kararlaştırdı. Bu gayeyle yola çıkan Haçlı donanması, Kuzey Afrika’da bir hareket üssü elde etmek üzere 40 gemilik bir donanma ile Şirşel’e çıkarma yaptı ise de şehrin müdafileri, Andrea Doria’yı birçok ölü ve yaralı bırakarak çekilmek zorunda bıraktı. Hayreddin Paşa, Haçlı donanmasını bulmak üzere Akdeniz’e açıldı. Fakat Andrea Doria selameti İspanya kıyılarına kaçmakta buldu. Barbaros Hayreddin Paşa, Akdeniz’de çarpışacak düşman bulamayınca, İspanya’da Hıristiyan zülmüne karşı ayaklanan Endülüs Müslümanlarına yardım etti ve binlerce Müslümanı Afrika’ya geçirerek kurtardı.
1533 senesinde Kanuni Sultan Süleyman tarafından İstanbul’a çağrılan Hayreddin Paşa, yerine evlatlığı Hasan Ağayı bırakarak mükemmel bir donanma ile İstanbul’a doğru yola çıktı. Yolda 18 gemilik bir düşman filosunu Mesina açıklarında yaktı. Koron’da bulunan Haçlı donanması Preveze’ye kaçtı. İstanbul’da büyük bir merasimle karşılanan Barbaros, birkaç gün sonra Kanuni Sultan Süleyman tarafından kabul olundu. Merasimle, Cezayir Beylerbeyi payesiyle kaptanıderyalığa tayin edildi.
1534 baharında 80 gemilik donanma ile Akdeniz’e açılan Hayreddin Paşa, Santa Luka, Sidraro, Fondi ve Isperlanga şehirlerini zaptetti. Bundan sonra Tunus’a yönelen Osmanlı donanması, Tunus Beyi Hasan’ın üzerine yürüdü. Kayrevan’a çekilen Hasan Bey mağlub oldu ve kabileler itaate mecbur edildi (1534).
Tunus Beyinin Avrupa’dan yardım isteği üzerine 1535’te Alman İmparatorluğu, Papalık, İspanya, Napoli, Ceneviz ve Portekiz donanmalarından mürekkep 300 gemi ve 24 bin kişilik ordu, Halk-ül-Vad’de karaya çıktı. Burayı bir süre müdafaa eden Hayreddin Paşa, Tunus şehrine çakildi. Şehrin müdafaası zorlaşınca, Haçlı ordusunu yaran Osmanlı ordusu, Bab-üz-Zünnab limanına çıkarak oradan Cezayir’e geçti. Şehre giren Haçlılar, günlerce katliam yaptılar. Cezayir’e gelen Barbaros, tekrar denize açılarak, İspanya kıyılarına baskınlar düzenledi. Mayorka ve Minorka adalarının limanlarını tahrib etti. Yolda Haçlı donanmasından müslüman esirleri kurtardı ve gemilerle Cezayir’e döndü.
Tekrar İstanbul’a davet edilen Hayreddin Paşa, 1536’da karadan Napoli’ye yürüyecek orduya denizden yardımla vazifelendirildi. Osmanlı donanması, Otranto’da çıkartma yaptı ve Kastro Kalesini zaptetti.
Bir sene sonra Venedik’e ait Syra, Egina, Nios, Paros, Tinos ve Skorpento ve Kasos adaları zaptedildi. Nakos dükalığı Osmanlı idaresine bağlandı. Osmanlı donanmasının parlak zaferleri Venedik’i güç durumda bıraktı. Papa’ya ve diğer Avrupa devletlerine müracaat ederek Haçlı donanması talebinde bulunan Venedik’in isteği kabul edildi. 600 gemilik olan Haçlı donanmasının komutasına yine Andrea Doria getirildi.
Barbaros Hayreddin Paşa, bu büyük deniz kuvvetini, 27 Eylül 1538’de Preveze önlerinde 122 kadırga ile karşıladı. Akşama kadar süren tarihin bu en büyük deniz muharebesi sonunda, Haçlı donanması perişan edildi. Andrea Doria gecenin karanlığından istifade ederek, savaş alanından kaçabildi (Bkz. Preveze Deniz Savaşı). Böylelikle Akdeniz’de Osmanlı hakimiyeti tamamen sağlanmış oldu.
Barbaros Hayreddin Paşanın gücünden faydalanmak isteyen Beşinci Karl, onu Kuzey Afrika hükümdarı olarak tanıyacağını, ancak, Osmanlı Devletinden ayrılmasını istedi. Bu teklif kabul edilmeyince, Beşinci Karl, yanında Andrea Doria ve Fernando Cortez ile Cezayir’e saldırdı. Ancak Hasan Ağa tarafından mağlub edildiler.
Hayreddin Paşa, daha sonra İspanya ve İtalya sahillerine hücumlar tertipleyerek, İspanya Kralını, Fransa Kralı Birinci Fransuva ile sulhe mecbur etti ve bu esnada birçok Müslüman esiri kurtardı. 1544’te İstanbul’a döndü. İstanbul’da iki sene yaşadıktan sonra 1546’da vefat etti. İstanbul Beşiktaş’ta deniz kenarındaki türbesine defnedildi. Ölümüne ebced hesabı ile “Mate reis-ül-bahr” (Denizin Reisi vefat etti. H. 953) tarihi düşürülmüştür.
Osmanlı Devletinde 12 sene kaptan-ı deryalık hizmetinde bulunan Barbaros Hayreddin Paşa, devletin sınırlarını Fas’a kadar uzattı. Beşiktaş’ta bir medrese inşa ettirdi. Serveti ile İstanbul’un bir çok semtine hanlar, hamamlar, konaklar, evler, değirmenler, fırınlar yaptırdı. Hayreddin Paşa geceyi üçe ayırırdı. Birinci kısmında Kur’an-ı kerim okur, ikinci kısmında ibadet eder ve üçüncü kısmında da uyurdu.