Zinde ne demek?
Farsça, diri demektir. Ölmeden önce ölmeyi gerçekleştiren kişi, ebedî hayatla dirilmiştir.
Farsça, diri demektir. Ölmeden önce ölmeyi gerçekleştiren kişi, ebedî hayatla dirilmiştir.
Farsça, hayat, dirilik demektir. Hakk’ın kulunu kabul edip, ona, derece derece ebedî olarak sürecek şekilde yönelmesi.
Arapça, evlilik demektir. Sûfiler evlilik konusunda Hz. Resûlallah (s)’ı izlenmiştir, ilk devrin bazı sûfilerinin marjinal tavrı bir kenara bırakılırsa, tasavvuf tarihinde bekar sûfi tipi fazla gözükmez. Hatta bir kısım velilerin, evlilikteki fazileti bilmelerinden kaynaklanan itici bir güçle, son nefeste kendilerine nikah yapılması isteğinde bulundukları vakıadır. Şah-ı Nakşbend, Abdülkâdir Geylani başta olmak üzere, bu yolun büyüklerinde … Devamını oku
Arapça ışık demektir. Kaşanî, bu terimi şöyle açıklar: Eşyayı, Hakk’ın ayn’ı ile Hakk’ın belirmesi olarak görmek.
Arapça olan bu kelime Türkçemizde de aynı manada kullanılır. Yemekleri topluca yiyen sûfiler bunun için bir hayli adab geliştirmişlerdir. Bkz. Nemed.
Arapça, ortaya çıkmaya zuhur derler. Sâlikin kendi katkısı olmadan ortaya çıkan olaylara, zuhurat denir. Bu tür zuhuratlar, tevekkül erbabı için, mutlaka uyulması gereken uyarılar olarak değerlendirilir. Rüyalara da, zuhurat denmektedir. “Zuhuratla geçinmek” deyimi, sağdan soldan gelen sadaka ve adaklarla geçimini sürdüren fakirler için kullanılır.
Arapça, zulmetmek demektir. Bir şeyi kendine ait olmayan bir yere koymak. Konu ile ilgili atasözleri:Alma mazlumun âhını, çıkar aheste aheste: Zulme uğrayanın yaptığı beddua mutlaka kabul görür, zalimin yaptığı zulüm, yanına kâr kalmaz. Zulm ile âbâd olanın âhiri berbâd olur: Zulüm ile varlık sahibi olan kişinin sonu, mutlaka felakettir, mahvolmaktır. Zâlimin hasmı Allah’tır: Allah zulme … Devamını oku
Arapça, karanlık demektir. Madde, maddi âlem. Allah’ın nurundan nasibi olmamak, mahrum kalmak. “Allah müminlerin dostu olup, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır” (Bakara/257) Zat-ı ilâhî’yi bilmeye de zulmet denmiştir. Zira Zât-ı ilâhî bilinmez, idrak edilmez, bizim için karanlıktadır. “Basiretler onu idrâk edemez” (En’âm/103).