Ahlaklı ve iyi olan fakat müslüman olmayanların durumu ne olacak? İyi insan olan yabancıların ölünce durumu ne olacak?

Uhrevî saadete ulaşmak için her şeyden önce iman etmek gerekir. İman en kısa anlatımla, “Allah’a ve O’nun son elçisi Hz. Muhammed’in Allah’tan getirdiklerine inanmak.” demektir. İslâm’ın teorik cephesini oluşturan bu kurallarına “itikadî esaslar”, pratikle ilgili olanlarına da “amelî esaslar” denilir. Amelî esasların da Allah’a karşı yapılması gerekenlerine ibadet, insan, diğer canlılar ve tabiata karşı yapılması gerekenlerine de ahlâk diyoruz.

İslâm’da uhrevî kurtuluşu engelleyen hususlar itikadî ve amelî olmak üzere ikiye ayrılır. İtikadî engellerin başında inkâr, şirk ve nifak gelir. Gerekli olan konulardan birine inanmama veya sistemin bütünlüğünü bozan bir inkâr (küfür), kurtuluşu engelleyen hususların ilkidir. Allah tarafından peygamberlere bildirilen hususların tamamını reddetmek inkâr olduğu gibi, bunların sadece bir kısmını benimsememek de inkâr sayılır.

Kurtuluşu engelleyen ikinci husus Allah’a eş tanımak ve ortak koşmak anlamına gelen şirk, üçüncüsü ise nifaktır.

Bütün ilahî dinlerde yer alan, tahrif ve tebdile mâruz kalmadan en açık şekilde Kur’an’da beyan edilen inanç esaslarını (usûlü’d-dîn) benimsemeyenlerin kurtuluşa ermesi mümkün değildir. Bunların içinde çeşitli sebeplerle hak dinden yeterince haberdar olmayanlar fetret ehlinden sayıldığından ayrı hükümlere bağlıdır (bk. DİA, “Fetret”, md.).

Fetret ehlinin âhiretteki konumu hakkında farklı görüşler söz konusudur. Mâtürîdîler’e göre fetret ehli, Allah’a iman konusunda vereceği karara göre cennet veya cehennemden birini hak edecektir. Mûtezîlîler’e göre onlar Allah’a iman yanında iyi ve kötü amellerine göre de sorguya çekilip cennete veya cehenneme konulacaklardır. Eş‘arîler ise prensip olarak peygamber gönderilmedikçe kimseye azap edilmeyeceğini kabul ettikleri için bu sorunun pratik bir değerinin olmadığını söylemektedirler.

Bunun dışında kalanlar içinde insanî-ahlâkî davranışlar sergileyenler ve insanlığa hizmet edenlerin ebedî hayattaki azabının diğerlerinin azabından hafif olacağı umulur. En ağır cezanın inkâr, şirk ve zulüm fiillerini işleyenlere uygulanacağı çeşitli nassların incelenmesinden anlaşılmaktadır.