Ahirete iman, İslam’ın temel inanç esaslarından biridir. Kur’an’da pek çok ayette Allah’a iman, ahirete iman ile beraber yer alır ve ahireti inkâr edenlerin Allah’ı da inkâra düştükleri açıklanır. Ahiret, Allah’ın ve tüm peygamberlerin tartışmasız bir şekilde bize açıkladığı imani bir konudur. Semavi dinlerin tamamında bu inanç vardır. Ne var ki ahiret hayatı, şu an gözümüzle görebileceğimiz, duyularımızla idrak edebileceğimiz bir hayat değildir. Ahiretin varlığı pozitif bilimlerin yöntemleriyle ispatlanamaz. Kıyametin nasıl kopacağını, ahiret hayatına dair haberleri sadece ayetlerden ve sahih hadislerden öğrenebiliriz.
Kur’an’da ahiret gününden bahsetmeyen hemen hiçbir sure yoktur. Ölümden sonra yeniden dirilişin nasıl mümkün olduğu, kış mevsiminden ilkbahara geçerken meydana gelen tabiat olayları ile açıklanır. Bazı ayetlerde insanın yaratılışının, düzenli ve sistemli olan bu kainatın yaratılmasından daha zor olmadığı, yeniden yaratmanın ilk yaratmaya göre çok daha basit ve kolay olduğu, örnekler verilerek zihnimize yerleştirilir. Ahirete inanmayanların zan ile hareket ettikleri, kibirli, merhametsiz ve inkârcı oldukları da ayetlerde belirtilir.
Kur’an ayetlerinin dışında bizi ahiretin varlığına götürecek pek çok akli delilimiz de vardır. Rabbimiz bizi en güzel şekilde yaratmış ve kâinatı hizmetimize sunmuştur. Bu yaşantının ölüm ile son bulması, bir terzinin güzel bir elbise dikip çöpe atmasına benzer. Hayatımız ancak ahiretin varlığı ile anlam kazanır. Yaşarken açıklayamadığımız her türlü olay, zulüm, haksızlık ve acının karşılığının alınacağı bir zaman diliminin olması içimizdeki adalet duygusunu tatmin eder. Bu dünyada herkes işlediği suçun cezasını tam anlamıyla çekmemektedir. Mutlak adaletin gerçekleşeceği, kötülerin cezalandırılacağı, iyilerin mükâfatını alacağı bir hayat olmazsa, yaşanılan haksızlık, zulüm ve acıları anlamlandırmak imkânsız olur.
Hayatımızdaki “uzun yaşama arzusu” da ahiretin varlığını hissettiren delillerdendir. Hepimizde sonsuzluk duygusu vardır. Bu duygunun tatmin olacağı yer ahirettir. Ölüm ile birlikte her şeyin son bulduğu bir yok oluş, bizi ümitsizliğe ve strese iter. Ahiretin varlığı psikolojik ve sosyal açıdan hayatımızı daha anlamlı kılar.