Agnostizm nedir? Agnostizm tarihi nedir? Agnostizm felsefesi nedir? İslam’ın ve dinlerin Agnostizm’e bakışı!

Nesnelerin veya mutlak varlığın kendiliklerinden hiçbir zaman bilinemeyeceğini ileri süren felsefe akımıdır. Yunanca “bilgi ve mârifet” anlamına gelen gnostos sözcüğünün başına olumsuzluk eki olan “a” ekinin gelmesiyle oluşan bir kelime olup “bilinemezci” anlamına gelir ve ilk defa İngiliz filozof Huxley tarafından bu yöndeki öğretisini isimlendirmek için kullanılmıştır. Bu terim daha sonra bütün bilinemezci düşünceleri ihtiva edecek şekilde bir boyut kazanmıştır. Mahiyet itibariyle kuşkuculuğun bir uzantısı olarak da görülebilir. Agnostizm, Türkçe’ye “bilinmezcilik” veya “bilinemezcilik” olarak uyarlanmıştır. Bu düşünce akımına göre, evrenin nasıl yaratıldığını bilebilmemiz mümkün olmadığı gibi, Tanrı’nın varlığını veya yokluğunu bilebilmek de mümkün değildir.

Agnostiklere göre Tanrı ve metafizik dünya, bilginin sınırları içinde yer almamaktadır. Bu sebeple inananların savundukları şekilde Tanrı’nın varlığını bilmek de veya ateistlerin benimsedikleri şekliyle O’nun yokluğunu bilmek veya reddetmek de mümkün değildir. İslâm düşünce tarihinde bu türden akımları ifade etmek için indiyye, inâdiyye ve lâedriyye gibi isimler verilmiştir. Bunların tamamını sûfestâiyye başlığı altında toplamak mümkündür.19 Bu düşüncenin izlerine uzak doğunun Sümeniyye ve Berâhime gibi akımlarında da rastlamak mümkündür.

Agnostikler, Tanrı’nın varlığını inkâr etmekten çok, O’un var olup olmaması konusunun bilinemeyeceğini ileri sürmeleri yönüyle ateistlerden kısmen farklılık arzederler. Buna karşılık ateistler Tanrı’nın var olmadığını veya var olmasının mümkün olamayacağını ileri sürer ve bu düşüncelerini temellendirmeye çalışırlar. Ancak mutlak varlığın varlığı veya yokluğunu söyleyememek veya O’nu insan bilgisi dahilinde görmemek, ateizm ile aynı kapıya çıkacağından, bu temel düşüncede ateistlerle paralel bir çizgi takip ederler.

Bazıları agnostizmi “tarafsızlık” anlamında yorumlama eğiliminde olsa da, bu anlam terimin sözlük anlamıyla örtüşmez. Zira yukarıda da temas edildiği üzere agnostizm, bilgi anlamına gelen “gnostik” teriminin olumsuzudur ve hiçbir zaman tarafsızlık anlamını ihtiva etmez. Çünkü burada Tanrı, açıkça inkâr edilmiyorsa da var oluşuyla ilgili de olumlu bir düşüncenin dile getirilmemesi bir çeşit inkârla eşdeğerdir. Hatta bazı yazarlar din ve Allah hakkındaki sorulara kısaca “Karşı değilim.” şeklindeki cevapları tarafsız kişilerin ateizmi adını verirler ve bunu ateizmin en riskli olanı olarak nitelerler.20 Bu tutum ve davranışlar, dinî inançlar alanında ilgisizliği ifade eder ki çoğu kere bu insanlar kendileri hakkında da aynı ilgi ve kaygısızlığı sürdürerek ateist oluşlarının bile farkına varamazlar.

Agnostizm, ardı arkası gelmeyen bir şüphe ve tereddüdü ifade eder. Tarihî seyrine bakıldığında, pek çok insan açısından hayatî konularda bile bu şüphe durumunu terkedemedikleri ve bunu âdeta bir saplantı haline dönüştürdükleri görülmektedir. Oysa ki inanç konuları şüphe ve tereddüdü kaldırmadığı gibi, bu durumun sürekli hale getirilmesi küfür ile eşdeğer görülmüştür. Araştırmaya ve incelemeye götüren geçici bir şüphe mâzur görülebilse de, bunun kalıcı hale getirilmesi, müslümanlar için temel kavramlardan biri olan “iman”ın mahiyetiyle çelişir.

İman, insanın zihnî ve fiilî olarak kendini her türlü şüphe durumundan kurtarması ve temel inanç konularında tam bir kesinliğe/tasdike ve kararlılığa ulaşmasıdır. Bu kesinliği ifade etmek için de “tasdik”i imanın merkezine yerleştirirler. İslâm âlimleri, bir insanın tevhit ilminin incelikleri konusunda şüpheye düşmesi halinde, o insanın, bunu bir bilene sormasını ve bu şüpheden bir an önce kurtulması gerektiğini ifade ederler. Çünkü inanç konularında bir insanın sürekli şüphe halinde kalması câiz olmaz ve bu durumun sürdürülmesi sahibini küfre götürür.

Agnostikler, Tanrı’nın varlığını ikrar etme başarısını gösteremedikleri gibi O’nu açıkça inkâr etme cesaretini de gösterememişlerdir. Bu zihinsel karışıklık, şüphe durumunu kalıcı hale getirmiş ve bunu en temel inanç konularına bile şâmil kılmıştır. Bu durum, her müslümanın içselleştirdiği imanıyla örtüşmemesi bir tarafa, böylesine agnostik bir tutum bireyin gündelik hayatını da keşmekeşe çevirecektir. Aynı kuşkucu tutumu tabiat ve insanın metafizik boyutuyla ilgili de sürdürmek, insanın kendini ve içinde yaşadığı evreni tanıyamaması, kendisiyle ve yaşadığı dünyayla ilgili ciddi kararlar verememesi anlamına gelir ki bu durum insan hayatını çıkmaza götüren bir durumdur.