Kur’ân’da çizilen inanan profili dikkate alındığında affetmeyi, hoşgörüyü ve barışı esas alan bir kimlik ile karşılaşırız. Ayetlerde: “Affetmeyi esas al. İyiyi ve güzeli emret, cahillerden yüz çevir.” (7/199) şeklinde buyrularak insanların kusurlarını yüzlerine vurmak ve yapmış oldukları hatalar sebebiyle onlardan intikam almak yerine onlara şefkatle yaklaşmak ve affetmeyi esas almak tavsiye edilir. Hatasız ve günahsız bir kul olmayacağı için inananlar sürekli olarak yüce Allah’ın kendilerini affetmesini, hata ve kusurlarını hoş görmesini umarak bağışlanma dilerler. Şüphesiz yüce Allah bağışlayan, hataları çokça affeden ve kuluna tövbe imkânı lütfedendir (40/3). Yine ayetlerde: “Eğer Allah, insanları zulümlerine karşı cezalandırsaydı, yeryüzünde debelenen tek bir şey bırakmazdı. Ama öyle yapmıyor, onları belirli bir süreye kadar erteliyor.” (16/61) buyrularak esasen Allah’ın bağışlayıcılığı olmasaydı yeryüzünde tek bir canlı dahi istisna olmayacak şekilde her şeyin yok olacağına dikkat çekilir. Bu yüzden yüce Allah’ın biz günahkâr kullarına lütfetmiş olduğu bağışlayıcılık ve hoşgörüyü insanlar olarak birbirimize de göstermemiz gerekir. Allah’a gönülden teslim olmuş bir müslüman için esasen kendisine yapılan zulüm ve haksızlıkları Allah’a havale etmesi yani bir şekilde hakkının âhirette eksiksiz bir şekilde verileceğini bilmesi insanların hata ve kusurlarını hoş görmesini gerektirir. Yine ayetlerde: “Bir kötülüğü affederseniz, Allah da çok affedicidir, her şeye güç yetirendir.” (4/149) ya da “Bir kötülüğün cezası, tıpkısı bir kötülüktür. Fakat affedip barışmayı esas alanın ücretini bizzat Allah verir. O, zalimleri hiç sevmez.” (42/40) buyrulmakta ve insanlara kendi günahlarının kefareti olması için başkalarının hata ve kusurları affetmeleri tavsiye edilmektedir.
Affedin, hoş görün. Allah’ın sizi affetmesini istemez misiniz? Allah Bağışlayandır (Gâfur), Şefkatlidir (Rahîm).
Nur Suresi Ayet 22