Abdestin Arapçası, “vudû”dur. Sözlükte, temizlik ve güzellik anlamına gelir. Terim olarak ise belirli organları yıkamak ve mesh etmek suretiyle yapılan bir temizliktir. Namaz kılmak için abdest almak şarttır. Abdestsiz namaz sahih değildir.Abdestle ilgili olarak Kur’anı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır: “Ey iman edenler, namaz k ılmaya kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi ve başlarınıza mesh edip topuklara kadar ayaklarınızı yıkayın.”
Abdest, dış dünya ile daha çok temasta bulunan organlarımızın temizlenmesine, bu organlarla işlediğimiz günahların bağışlanmasına ve
ahirette cennete girmemize vesile olur. Peygamberimiz abdestin fazileti hakkında şöyle buyuruyor:
“Bir kimse güzelce abdest alırsa, tırnaklarının altına kadar vücudundan günahları dökülür.”
Bir başka hadisi şerifte de şöyle buyurmuştur:
“Benim ümmetim kıyamet gününde abdest azaları, abdest nurunun parlaklığıyla geleceklerdir. Bu parlaklığı daha fazla uzatmak hanginizin elinden gelirse yapsın.”
Konu ile ilgili olarak Ebû Hureyre’den (ra.) şöyle rivayet edilmiştir: Peygamberimiz bir gün Medine kabristanına gelip;
—Ey müminler yurdu, size selam olsun. İnşallah biz de size katılacağız. Kardeşlerimi görmeyi isterdim, buyurdu. Ashab;
—Ya Resulallah, biz sizin kardeşleriniz değil miyiz, dediler. Peygamberimiz;
—Siz benim ashabımsınız. Kardeşlerimiz ise henüz gelmemiş olanlardır, buyurdu. Ashab;
—Ey Allah’ın Resulü, henüz gelmemiş olan o kardeşlerinizi nasıl tanıyacaksınız, dediler. Peygamberimiz;
—Bir kimsenin, hepsi aynı renkte olan atlar arasında alnı ve üç ayağı ak bir atı bulunsa onu tanımaz mı, diye sordu. Ashab;
—Evet, tanır, dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz;
—Öyle ise kardeşlerimiz, yüz, el ve ayakları abdest nuru ile parlak olarak geleceklerdir. Ben de onlardan önce gidip havuz başında onları bekleyeceğim, buyurdu.
Abdestin Farzları
Kur’anı Kerim’de abdestle ilgili ayetten de açıkça anlaşıldığı üzere abdestin farzları dörttür. Bunlar:
Yüzü Bir Kere Yıkamak
Yüz, alnın en üst tarafında saç bittiği yerden çene altına kadar ve iki kulak yumuşakları arasında olan yerdir.
Sık olan sakalların yalnız üstünü yıkamak yeterlidir. Sakal seyrek ise altındaki cildin de yıkanması lazımdır. Bıyık ve kaşlar hakkındaki hüküm de böyledir.
Sakalın altındaki deri görülmüyorsa o sakal sıktır. Deri görülüyorsa seyrektir.
Yüzü yıkarken kirpikler ile göz pınarlarının da yıkanması gerekir.
Gözün içini yıkamak gerekmez.
Elleri ve Kolları Dirseklerle Beraber Bir Kere Yıkamak
Dirseklerin daha yukarısının yıkanması gerekmez. Parmakların olduğu taraftan başlayıp dirseklere doğru yıkamak sünnettir. Dirseklerden başlayıp parmakların tarafına doğru yıkamak caiz ise de sünnete uygun değildir.
Başın Dörtte Birini Mesh Etmek
Mesh etmek, başka bir yerde kullanılmayan yaşlığı bir yere değdirmek demektir. Kolları yıkadıktan sonra ondan arta kalan yaşlıkla başın mesh edilmesi caiz olmaz. Çünkü bu su, kullanılmıştır. Başın mesh edilmesi için yeni su alınması lazımdır.
Başta mesh edilecek yer, iki kulağın üst tarafında kalan yerdir. Buranın dörtte birini mesh etmek yeterlidir. Kulaklardan aşağı sarkan saçların üzerine mesh edilmez. Böyle saçlar başın üstünde topuz yapılmış olsa bile yine mesh edilmez.
Ayakları Topukları ile Beraber Bir Kere Yıkamak
Ayakların iki tarafında çıkıntı hâlinde bulunan kemiklere “Topuk” denir. Ayakları yıkarken topukları da yıkamak lazımdır. Bunların yukarısını yıkamak gerekmez.
Hâlbuki مْكلجُرْاوَ kelimesinin lâm harfi hem “üstün”, hem de “esre” olarak okunmaktadır. Yani her ikisi de kıraattir. “Üstün” okunduğu takdirde ayet, “Ayaklarınızı da yıkayın”, “esre” okunduğu takdirde ise “ayaklarınızı da mesh edin” manalarını ifade eder.
Bunu açıklayan bir delilin bulunması lazımdır. Yoksa iki manaya gelen ayetin, bir delile dayanmadan ayakların yıkanmasını ifade eden manasını bırakarak diğer manasını tercih edip çıplak ayaklara mesh edilmesine hükmetmenin ilmî bir dayanağı olmaz.
Kur’an’dan sonra dinî hükümlerin dayandığı ikinci delil, hiç şüphesiz peygamberimizin sünnetidir. Bu sebeple abdestte ayakların yıkanması veya mesh edilmesi hususundaki hükmün, sünnetle açıklanması gerekmektedir.
Şafiilere göre abdestin farzları altıdır: 1. Niyet etmek, 2. Yüzü Yıkamak, 3. Elleri dirseklerle beraber yıkamak, 4. Başı mesh etmek, 5. Ayakları yıkamak, 6. Bu organları bu sıraya göre yıkamak.
Hem fiili, hem de kavli sünnete baktığımız zaman, Peygamberimizin abdestte ayaklarını yıkadığı tevatüren sabit olduğu hâlde, çıplak ayakları mesh ettiğine dair hiçbir sahih rivayetin bulunmadığı görülmektedir.
Peygamberimizin sözleri ve abdestte bizzat ayaklarını yıkamış olması, ayetten kastedilen hükmün, “abdestte ayakların yıkanması gerektiğini” açıkça göstermektedir. “Cerr” kıraatine dayanarak abdestte ayakların mesh edilmesi gerektiğini iddia etmenin hiçbir geçerliliği yoktur.
Kaldı ki abdest, daha önce Mekke’de “Vahyi gayri metlüvv” (Kelimeler hâlinde okunmadan doğrudan doğruya peygamberin kalbine indirilme) ile farz kılınmış ve daha sonra Medine’de bu ayetle takrir edilmiştir.
Çünkü abdest, müstakil bir ibadet olmayıp namaza tabi olduğundan zamanla ihmal edilerek şartlarının gereği gibi yerine getirilmemesi ihtimaline karşı “vahyi metlüvv” ile takrir ve tespit edilmiştir.
Ayakların yıkanmasında نِيْبَعْكلا ىلِاkelimesi ile topuklarla sınırlandırılması da ayakların yıkanacağını göstermektedir. Çünkü meshte “şuraya kadar” diye bir sınırlama söz konusu olamaz.
Ayrıca en çok yıkanıp temizlenmesi gereken ayakların abdestte yıkanmaması, İslam’ın temizlik anlayışı ile bağdaşmadığı gibi, abdest ayetinin sonundaki “Allah size sıkıntı vermek istemez, ama sizi tertemiz yapmak ister” diye açıklanan temizlik hikmetine de tamamen aykırıdır.
Bütün bunlardan açıkça anlaşılıyor ki ayeti kerime her ne kadar mücmel ise de ayakları yıkamanın farz olduğu hususunda muhkemdir.
Yalnız topuğu veya ayağının bir kısmı ile topuğu kalacak şekilde ayağı kesik olan kimsenin, kalan kısmı yıkaması gerekir.
Kolu kesik olan kimse de bu kolunu yıkamaz. Dirsek veya dirsekle beraber kolunun bir kısmı kalmışsa kalan yerlerin yıkanması lazımdır.
Abdestte yıkanması gereken organlarda suyun deriye ulaşmasına engel olan hamur, mum ve çapak gibi şeylerin giderilmesi gerekir. Suyun geçmesine mani olacak şekilde tabaka oluşturan oje ve boya da aynı hükümdedir.
Suyun geçmesine engel olmayan kına ile boyacının tırnağında kalan boyalar, zarurete binaen abdeste mani değildir.
Parmaklar, aralarına suyu geçirmeyecek şekilde bitişik ise suyun, parmakların arasına ulaştırılması lazımdır. Parmakta bulunan dar yüzüğün hareket ettirilerek suyun altına ulaşması sağlanmalıdır.
Abdest aldıktan sonra saçlar tıraş edilse başa yeniden mesh etmek gerekmediği gibi, abdest aldıktan sonra sakal, bıyık ve tırnakların kesilmesi durumunda da bunların tekrar yıkanması lazım gelmez.
Abdest organlarında bulunan yaranın yıkanması zararlı olursa ilaç üzerine su akıtılır. Bu da zarar verirse yara üzerine mesh edilir, mesh etmek de zararlı ise terk edilir.
Gözü hasta olan kimsenin gözüne suyun zarar vereceği kendi tecrübesiyle bilinir veya bunu uzman Müslüman bir doktor bildirirse, hastalığı devam ettiği sürece gözüne su değdirmez.
Abdestte vacib yoktur.
Abdestin Sünnetleri
Abdestin başlıca sünnetleri şunlardır:
Abdeste başlarken önce elleri bileklere kadar yıkamak.
Eller temiz ise yıkamak sünnettir. Temiz değil ise bunları önceden yıkayıp temizlemek farzdır. Böylece diğer organlar kirletilmemiş olur.
Abdeste “Eûzu” ve “Besmele” ile başlamak. Yani “Eûzu billâhi mine’şşeytâni’rracîm. Bismillâhi’r Rahmani’rRahim” demek.
Niyet etmek.
Niyet, kalp ile olur. Dil ile “Niyet ettim Allah rızası için abdest almaya” demek müstehabdır.
Abdeste başlarken veya daha önce dişlerini fırçalamak. Misvak veya fırça yoksa dişlerini parmaklarıyla ovmak da yeterlidir.
Dişleri ve ağzı temizleyen misvak, sağlık yönünden faydalı olduğu gibi Allah’ın rızasının kazanılmasına da vesile olur.
Diş fırçası olarak kullanılan misvak, Arabistan’da yetişen Erak ağacının dallarından yapılır. Güzel kokusu ve hafif acılığıyla antiseptik (mikrop öldürücü) özellikleri olan misvakın diş hastalıklarına karşı da faydalı olduğu bilinmektedir.
Temiz maddelerden yapılan diş fırçaları ile de dişleri temizlemek misvak yerini tutar. Maksat dişlerin temizlenmesidir.
Ağzına üç kere su alıp her defasında boşaltmak. Ağza su almaya “Mazmaza” denir.
Burnuna üç defa su çekmek. Buna “İstinşak” denir.
Ağza ve buruna suyu iyice çekmek. Şöyle ki: Abdest alan kimse oruçlu değilse suyu ağzında çalkalar ve suyu burnuna iyice çeker. Eğer oruçlu ise boğazına su kaçıp orucun bozulma ihtimaline binaen ağzına ve burnuna su alırken mübalağa etmez.
Abdestte sıraya riayet etmek. Yani ayette bildirildiği gibi önce yüzü, sonra kolları yıkamak, sonra başı mesh etmek ve sonra da ayakları yıkamak.
Kollarını ve ayaklarını yıkarken önce sağdan başlamak. Bu, yıkanması gereken çift organlar hakkındadır. Yüz, tek organ olduğu için bunda sağdan başlama söz konusu değildir. Abdeste başlarken besmele unutulursa sünnet terk edilmiş olur. Abdest esnasında hatırladığı yerde besmeleyi söylemek mendub olur.
Ayaklara giyilen mestler mesh edilirken sünnet olan, ikisini birden mesh etmektir. Ancak ellerden birinin olmaması veya bir hastalık sebebiyle kullanılamayıp tek elle mesh edilmesi hâlinde sağdan başlanır.
Yıkanan her organı üç kere yıkamak.
Bu yıkayışların birincisi farz, diğer ikisi sünnettir. Üç defadan fazla yıkamak sünnete aykırı ise de sahihtir. Ancak abdest alan kimse bir kararsızlık içinde olduğu takdirde kalben mutmain olabilmek için üç defadan fazla da yıkayabilir. Suyun az olması hâlinde de üçten az yıkayabilir.
Mesh edilen organlar ise birden fazla mesh edilmez.
Elleri ve ayakları yıkamaya parmak uçlarından başlamak.
Elleri ve ayakları yıkarken parmaklarını aralamak (hilallemek).
Ellerin parmaklarının aralanması, parmakları birbirine geçirmekle, ayak parmaklarının aralanması ise el parmaklarından birini ayak parmaklarının arasına sokmakla olur.
Şöyle ki: Sol elin küçük parmağı ile sağ ayağın küçük parmağının arasından başlanıp sıra ile devam edilerek sol ayağın küçük parmağında bitirilmesi müstehabdır. Ayak parmaklarını akarsuya sokmak aralamak yerine geçer.
Yüzü üç kere yıkadıktan sonra (sakallı olan kimsenin) sık olan sakallarını parmakları ile aşağıdan yukarıya doğru aralaması.
Başın tamamını mesh etmek. Buna “kaplama mesh” denir.
Başın dörtte birini mesh etmek farzdır, tamamını mesh etmek ise sünnettir.
Şöyle yapılır:
Eller su ile ıslatılır. İki elini parmakları ile beraber başın ön tarafına koyar ve arkaya doğru sıvayarak götürür. Kaplama meshin başka şekilleri varsa da en kolay olanı budur.
Kulakları mesh etmek.
Baş mesh edildikten sonra ellerin yaşlığı devam ediyorsa yeni bir su almadan kulaklar mesh edilir. Ancak eller yeniden ıslatıldıktan sonra kulakların mesh edilmesi daha güzeldir. Ellerde yaşlık kalmamış ise sünnetin yerine getirilmesi, ellerin yeniden ıslatılmasına bağlıdır.
Kulakların içi şehadet parmakları ile dışı da baş parmaklar ile mesh edilir.
Boynu mesh etmek.
Baş ve kulaklar mesh edildikten sonra elleri yeniden ıslatmaya gerek olmadan iki elin arkası ile boyun mesh edilir, boğaz mesh edilmez.
Abdest organlarını yıkarken iyice ovmak.
Abdest organlarını ara vermeden yıkamak. Buna “Vilâ” denir. Yani bir organı yıkadıktan sonra o kurumadan diğerlerini yıkamak.
Havanın kuru ve sıcak olması gibi sebeplerle yıkanan organın çabuk kuruması durumunda ise sünnet terk edilmiş olmaz.
Abdestin Adabı
“Âdâb”, “edeb”in çoğuludur.
Buna “Müstehab” ve “Mendûb” da denir.
Mendub olan şeyi yapan sevab kazanır, yapmayan kınanmaz.
Abdestin başlıca edepleri şunlardır:
Abdest suyunun, üzerine sıçramaması için yüksekçe bir yerde durmak.
Abdest alırken kıbleye karşı durmak.
Abdestte başkasından yardım istememek.
Ancak bir özrü sebebiyle başkasından yardım istemesi veya başkasının kendi arzusu ile abdest suyunu hazırlaması, getirmesi ve dökmesi edebe aykırı değildir.
Bir ihtiyaç olmadıkça konuşmamak.
Ağza ve buruna suyu sağ el ile almak.
Sol el ile sümkürmek.
Özür sahipleri hariç, vakit girmeden önce abdest almak (Özür sahibi olanlar ise vakit girdikten sonra abdest almak zorundadır.).
Kalp ile yapılan niyeti dil ile de söylemek.
Her organı yıkarken ve mesh ederken besmele çekmek.
Her organı yıkarken veya mesh ederken dua okumak.
Geniş olan yüzüğü hareket ettirmek.
Kulaklarını mesh ederken ellerinin küçük parmaklarını kulaklarının içine sokmak.
Ayaklarını sol eliyle yıkamak.
Abdestin sonunda kelimei şehadet getirmek.
Abdesten sonra (oruçlu değilse) artan sudan içmek.
Temiz bir yerde abdest almak.
Abdestten sonra “Kadr” suresini okumak.
Abdestte kullanılan su damlalarından elbisesini korumak.
Suyu yüzüne çarpmamak.
Suyu ne israf etmek ne de çok kıt kullanmak.
Yüzü yıkamaya üst taraftan başlamak.
E) Abdestin Çeşitleri
Üç çeşit abdest vardır:
Farz Olan Abdest: Abdesti olmayan kimsenin, namaz kılmak, tilavet secdesi yapmak ve Kur’anı Kerim’i tutmak için abdest alması farzdır.
Vacip Olan Abdest: Abdesti olmayan kimsenin Kâbe’yi tavaf etmek için abdest alması vacibdir.
Mendub Olan Abdest: Daima abdestli bulunmak, her namaz vakti için abdest almak, abdestli olarak uyumak, abdesti varken tekrar abdest almak mendubdur.
Kur’an okumak, dinî kitapları tutmak, hadis okumak, Peygamberimizin kabrini ziyaret etmek, Arafat’ta vakfe, Safa ile Merve arasında sa’yetmek, ezan okumak, cenaze yıkamak için abdest almak mendub olduğu gibi bir hata yaptıktan, öfkelendikten, yalan söyledikten ve gıybet yaptıktan sonra da abdest almak mendubdur.