Herhangi bir müslüman İslam dininin en önemli rüknünün Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in onun elçisi olduğuna şehadet etmek olduğunu kesin olarak bilir.
Allah’tan başka ilah olmadığına şahitlik etmenin gereği sadece Allah’a ibadet etmektir. Muhammed’in Allah’ın elçisi olduğuna şehadet etmenin gereği ise Allah’a onun elçisinin meşru kıldığı/belirlediği/ öğrettiği şekilde ibadet etmektir. Fıtır sadakası müslümanların icma ettiği bir ibadettir. İbadetlerde asıl olan Allah’ın ve Rasulünün belirlediği esaslara bağlılıktır.
Bir kimsenin ancak Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem‘den aldığı bilgilerle Allah’a ibadet etmesi caizdir. O Peygamber ki Rab Teala onun hakkında şöyle demektedir: “O, arzusuna göre konuşmaz. Onun bildirdikleri vahyedilenden başkası değildir.” (Necm, 34) Kendisi de bu konuda şöyle demektedir: “Kim bizim şu dinimizde onda olmayan bir şeyi icad ederse o reddedilir.”
Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem kendisinden rivayet edilen sahih hadislerde fıtır sadakasını yiyecekten bir ölçek veya kuru üzümden bir ölçek veya peynirden bir ölçek olarak meşru kılmıştır. Buhari ve Müslim, Abdullah İbn Ömer’den şu hadisi rivayet etmişlerdir: “Allah Rasulü Sallallahu aleyhi vesellem fitre sadakasını müslümanlardan herbir köle, hür erkek ve kadın, küçük ve büyük üzerine hurma veya arpadan bir ölçek olarak farz kılmıştır.” Bu fitrenin insanlar bayram namazından çıkmadan önce verilmesini emretmiştir.
Ebu Said elHudri’den de şu hadisi rivayet etmişlerdir: “Biz Peygamberin Sallallahu aleyhi vesellem zamanında fitreyi yiyecekten bir ölçek veya hurmadan bir ölçek veya arpadan bir ölçek veya kuru üzümden bir ölçek olarak verirdik.” Bir rivayette: “Veya peynirden bir ölçek” ilavesi vardır.
Fitre konusunda Muhammed’in Sallallahu aleyhi vesellem sünneti budur. Malumdur ki bu düzenlemenin yapıldığı zamanda müslümanlar arasında ve özellikle de Medine toplumunda o dönemin geçerli para birimi olan dirhem ve dinarlar mevcuttu. Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem fıtır sadakası konusunda bunların hiçbirisini zikretmemiştir. Fitrede bunlardan birisi geçerli olsaydı Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem mutlaka bunu açıklardı. Çünkü ihtiyaç anında açıklamanın ertelenmesi caiz değildir. Böyle bir şey olmuş olsaydı sahabileri bunu yaparlardı.
Saime hayvanların zekatında varit olan şey verilmesi gereken şeyin mevcut olmaması şartına bağlıdır. Yukarıda da geçtiği gibi ibadetlerde asıl olan şey, Allah ve Rasulünün belirlediği esaslara bağlılıktır.
Peygamberin Sallallahu aleyhi vesellem sünnetini en iyi onlar bilmesine ve sünnetle amel etmeye insanların en düşkünü olmalarına rağmen hiçbir sahabinin fitreyi nakit olarak ödediğini bilmiyoruz. Onlardan böyle bir şey vaki olmuş olsaydı mutlaka nakledilirdi. Nitekim din ve şeriatle ilgili olan onların diğer sözleri ve fiilleri nakledilmiştir. Allah Teala şöyle buyurmuştur: “And olsun ki Rasulullah sizin için Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.”
Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “İslam dinine girmede öne geçen ilk muhacirler ve ensar ile onlara güzellikle tabi olanlar var ya işte Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. Allah onlara içinde ebedi kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük kurtuluştur.” (Tevbe, 100)
Bir hakikat arayıcısının bu anlattığımız şeylerden açıkça anlayacağı şey şudur: Fitreyi nakit olarak vermek caiz değildir. Nakit veren kimsenin fitresi geçerli değildir. Çünkü bu zikredilen şer’î delillere aykırıdır.
Allah’tan bizi ve diğer müslümanları dinini anlamada, ona sımsıkı sarılmada ve dinine aykırı her şeyden sakınmada başarılı kılmasını diliyorum. Şüphesiz o çok cömerttir ve kerem sahibidir. Allah’ın salât ve selamı Peygamberimiz Muhammed’e, onun ailesine ve arkadaşlarına olsun.