Bütün devletlerdeki müslümanların tamamının hilalinin tek bir yerde görülmesiyle oruç tutmaları gerekir mi? Şer’î ru’yetin olmadığı bazı kafir beldelerdeki müslümanlar nasıl oruç tutacaklar?

Bu meselede ilim adamları ihtilaf etmişlerdir. Yani müslüman beldelerden herhangi birisinde hilal görüldüğü ve hilalin görülmesi şer’an kesinleştiği zaman diğer beldelerdeki müslümanların da bu ru’yet gereğince amel etmeleri gerekir demişler ve Allah Teala’nın;“Kim ayı görürse oruç tutsun, kim hasta olur yahut seferde bulunursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde oruç tutsun.” (Bakara, 185) ayetini ve Peygamberin Sallallahu aleyhi vesellem: “Onu gördüğünüz zaman oruç tutunuz” hadisini delil olarak getirmişlerdir. Hitap bütün müslümanlar için geneldir, demişlerdir.

Malumdur ki bununla her insanın bizzat kendisinin hilali görmesi kastedilmemiştir. Çünkü bu imkansızdır. Bununla ancak ru’yeti kesinleşen kimse hilali gördüğü zaman ayın girdiği kastedilmiştir.

Bu, her yer hakkında geçerlidir.

Diğer bir kısım ilim adamlarına göre ise, hilal farklı yerlerde farklı zamanlarda görüldüğünde her yerin kendi ru’yeti geçerlidir. Hilalin görüldüğü yerlerde bir farklılık olmadığı zaman, hilali görmeyen bir kimsenin hangi mekana uyuyorsa orada hilalin görülmesinin kesinleşmesiyle bunun gereğini yerine getirmesi (yani teravihe ve oruca başlaması) gerekir. Birincilerin kullandıkları delilleri bunlar da kullandılar ve dediler ki: Allah Teala şöyle buyurur: “Kim ayı görürse oruç tutsun.”

Malumdur ki bununla her insanın kendisinin tek başına hilali görmesi kastedilmemiştir. O halde hilalin görüldüğü mekanda bununla amel edilir ve insanlar hilalin görülmesinde hangi mekana uyuyorlarsa orada hilalin görüldüğü kesinleşince onunla amel ederler. İnsanların bu konuda tabi olmadıkları başka bir mekanda hilalin görülmesine gelince onlar bunu ne gerçekte ne de hükmen görmüş sayılmazlar.

Onlar dediler ki: Biz Peygamberin Sallallahu aleyhi vesellem: “Hilali gördüğünüz zaman oruç tutun, hilali gördüğünüz zaman orucu bırakıp bayram edin” sözü hakkında da aynı şeyi söyleriz. Buna göre bir kimse hilalin doğuşunda tabi olmadığı bir mekanda bulunursa onu ne hükmen, ne de hakikaten görmüş sayılmaz.

Onlar dediler ki: Aylık zaman belirlenmesi tıpkı günlük zaman belirlenmesi gibidir. Nitekim günlük imsak ve iftarda beldeler vakit yönünden birbirlerinden farklı farklıdırlar. Ayın orucuna başlamada ve bitirmede de farklı farklı olması gerekir. Malumdur ki güne ait farklılığın namaz, imsak ve iftar vakitlerinin belirlenmesinde bir etkisi vardır. Bunda müslümanlardan hiç kimsenin ihtilafı yoktur. Doğuda olan kimseler batıdakilerden önce imsak yaparlar ve iftar ederler.

Günlük vakit hesaplamasında “metaliin farklılığına” (yani güneşin farklı yerlerde farklı zamanlarda doğmasına) hükmettiğimiz zaman aylık vakit hesaplamalarında da durum tamamen bunun gibidir.

Allah Teala:“Artık Ramazan gecelerinde hanımlarınıza yaklaşın ve Allah’ın sizin için takdir ettiklerini isteyin. Sabahın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden (karanlığından) ayırtedilinceye kadar yiyin için, sonra akşama kadar orucu tamamlayın.” buyurmaktadır.

Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem de: “Gece şuradan geldiği gündüz şuradan gittiği ve güneş de battığı zaman oruçlu iftarını açar” buyurmuştur. Bir kimsenin bu ayet ve hadisin hükmü bütün bölgelerdeki müslümanlar için geneldir demesi mümkün değildir.

“Sizden kim ayı görürse oruç tutsun” (Bakara, 185) ayeti ve “Hilali gördüğünüz zaman oruç tutun ve hilali gördüğünüz zaman orucu bırakın, bayram edin” hadisinin genellik ifade etmesi konusunda da aynı şeyi söyleriz.

Gördüğün gibi bu görüş daha kuvvetlidir. Bu görüşün kuvvetli oluşu lafzın, doğru bir değerlendirmenin, doğru bir kıyasın ve bir de aylık vakti belirlemeyi günlük vakti belirlemeye kıyasın bir gereğidir.

Bazı ilim adamları ise bu meselede yetkinin veliyyülemr (yetkili otorite) buna dayanarak oruç tutmayı veya bayram etmeyi gerekli gördüğü zaman insanların ihtilafa düşmemeleri ve bir idare altında parçalanmamaları için bunun gereğiyle amel edilir, görüşünü kabul ettiler.

Bunlar da “insanlar oruç tuttuğu gün oruç tutulur, insanlar bayram ettiği gün bayram edilir” hadisinin genel anlamını delil getirdiler.

Bu meseledeki ihtilafı nakleden ilim adamlarının zikrettiği başka görüşler de vardır.

Sorunun ikinci bölümüne gelince, şer’î ru’yetin olmadığı bazı kafir beldelerdeki müslümanların nasıl oruç tutacakları meselesidir. Onların da şer’î yoldan hilali tesbit etmeleri mümkündür. Bunu, imkan buldukları zaman hilali gözetlemek suretiyle yaparlar. Şayet bu mümkün olmazsa o zaman herhangi bir İslam ülkesinde hilalin görülmesi kesinleştiğinde, kendileri hilali görsünler veya görmesinler bu ru’yetin gereğiyle amel ederler.

İkinci görüşle, yani hilal farklı yerlerde ve farklı zamanlarda görüldüğü zaman her belde kendi ru’yetiyle amel eder görüşüyle amel edersek ve onlar da bulundukları beldede ru’yeti tesbit etme imkanını bulamazlarsa kendilerine en yakın olan İslam beldesine tabi olurlar. Çünkü uygulayabilecekleri en iyi çözüm yolu budur.