Dua, Allah’ın yüceliği karşısında kulun kendi aczini/yetersizliğini itiraf etmesi, Rabbinin yardımını dilemesidir. Esasen insan, dua ederek Allah’a olan kulluğunu gösterir ve duası sebebiyle Rabbi katında kulluk makamlarının en üstün derecesine çıkar. Peygamberimizin, “Dua ibadetin özüdür.” hadisinden kişinin dua etmesinin önemli bir ibadet sayıldığı anlaşılır.
İster ihtiyaçları ve hataları yüzünden olsun, ister verdiği nimetlere şükür sebebiyle olsun Allah’ı hatırlamak ve anmak insana psikolojik bir rahatlık ve huzur verir. Bazı kişiler birtakım dua sözlerini okuyarak, tekrar ederek dünyaya ait isteklerinin, ihtiyaçlarının hemen gerçekleşeceğini düşünebilir. Oysa Peygamberimizin bildirdiğine göre, istediği şey ya bu dünyada verilerek veya âhirete ertelenerek yahut gelebilecek bir kötülük ondan uzaklaştırılarak insanın duası kabul edilebilir.
İnsan hayatta karşılaşacağı zorluklar için gerekli tedbirleri alır. Ancak geleceği bilemediği için bazı durumlarda yetersizlik duygusuna kapılabilir ve dua ederek beklentiye girebilir. Oysa Allah’ın ezelde takdir ettiği şeyin gerçekleşmesini önlemek, takdir etmediği şeyin meydana gelmesini sağlamak maksadıyla dua etmek, ibadet kapsamındaki dua gibi değerlendirilemez.
Şunu unutmamak gerekir ki yaşanacak olaylar Allah tarafından sebepsonuç ilişkisiyle birbirine bağlanmıştır. Allah, her şeyi kuşatan ilmiyle kulunun yaptıklarını ve yapacaklarını bildiği gibi edeceği duaları da bilir ve kaderini ona göre şekillendirir. Dolayısıyla insanın ettiği dua, Allah’ın takdirinin bir parçası olarak meydana gelir. Yani dua sonucunda bir değişikliğin olmasını Rabbimiz ezelde dilemişse bu değişiklik vakti geldiğinde ortaya çıkar, dilememişse çıkmaz.