İnsan vücuduna en ağır gelen hal midenin tıka basa doldurulması, lezzet hatırı için rast gele yiyeceklerin birbiri üstüne yenilmesidir. Bugün gerek memleketimizde olsun, gerekse batı dünyasında olsun, en önde gelen ölüm sebebi kalb ve damar hastalıklarıdır. Bununda en önemli sebeplerinden biriside fazla yemek yemek, onun neticesinde de meydana gelen şişmanlıktır.
Orucun bunlarla ne alakası var denilebilir. Normal zamanlarda, şahıs yemek yedikçe pankreas dediğimiz ve sindirimle alakalı maddeleri yani enzimleri salgılayan bezden insülin adı verilen hormonun salgılanması artar. İnsülin salgısı arttıkça, şahsın yemek yeme hevesi artar. Şahıs çok yemek yedikçe insülinin salgılanması yani ifrazatı gene yükselir. İşte bu kötü devri daimin oruç ibadeti ile kırılması lazımdır. Böylece oruç şahsı fazla yemek yeme alışkanlığından alıkoyar. Şahıs az yemek yemeye alışır. Şayet şahıs Ramazan ayında alıştığı az yemeye, yıl boyu devam ederse, şahıs şişmanlık probleminden ve neticede de şişmanlığın yol açabileceği bazı hastalıklardan korunabilir.
Oruçlu şahıs aç kaldığı için, kanda mevcut olan yağlar kullanılır. Ramazan ayı boyunca, bilhassa akşam üstü kanda kolesterol, trigliserid denilen yağlar düşer. Bu sefer şahsın vücudunda ki mevcut yağ depolarındaki yağlar kullanılmaya başlar. Bütün bunlar netice itibarı ile oruç tutan şahısta damar sertliğine yani arteriyoskleroza sebep olacak olan yağ fazlalığı tehlikesini azaltmış olur. Bu neticeler oruçlu şahıslarda yapılmış olan ciddî kan tetkikleri ile gösterilmiştir.
Netice olarak dinimizce emredilen oruç, asrımızda artan damar sertliği yani arteriyoskleroz ve onun arkasından gelen yüksek tansiyon, kalb hastalıkları, damar tıkanmaları yani enfarktüsler ve bazı böbrek hastalıkları için, sıhhati, sağlığı normal ve yerinde olan kimseler için, son derece önemli, en mükemmel bir sağlık kazanma egzersizidir. Ebû Hureyre (r.a.)’dan rivayet edilen bir hadislerinde, Hz. Peygamber (s.a.s.)
Efendimiz bunu şöylece ifade etmişlerdir; “Oruç tutun ki sıhhat bulasınız.”