Kehanet, gelecek zamanda olacak bir olayı önceden haber vermek demektir. Bu işle uğraşana yani gelecekten haber verdiğine inanılan kimseye de “kâhin” denir. İnsan, tarihin her devrinde ve hemen her toplumda geleceğe ait olayları önceden öğrenmek istemiştir. Kehanet ve falcılık ise bu isteğe bir cevap olarak ortaya çıkmıştır.
Dinimiz her çeşit hurafe ile mücadele ederken, kehanetle ve falcılıkla da mücadeleyi ihmal etmemiştir. Çünkü kâhin ve falcı, gelecekte olup bitecek olaylardan haber vermek üzere ortaya çıkan birtakım çıkarcı açıkgözlerdir. Bildiklerini iddia ettikleri şey gayb bilgisidir. Bunu ise Allah’tan başka hiç kimse bilmez.
Nitekim Kur’anı Kerim’de şöyle buyrulmuştur:
“(Ey Muhammed!) De ki: Ben size, Allah’ın hazineleri yanımdadır demiyorum, gaybı da bilmem, size ben bir meleğim de demiyorum. Ben bana vahyolunan Kur’an’dan başkasına uymam.”
Kıyametin ne zaman kopacağı sorusuna Peygamberimiz;
“Bu konuda sorulan, sorandan daha bilgili değildir.” diye cevap vermiştir.
Bütün bunlar gösteriyor ki kâhinlerin bildiklerini iddia ettikleri geleceğe ait bilgileri Allah’tan başka kimse bilmez. Bunun için kâhine gidip ondan geleceğe ait bilgi istemeyi dinimiz yasaklamıştır.
Peygamberimiz bu konuda şöyle buyurmuştur:
“Kim kâhine veya arrafa (yitiğin veya çalınan malın yerini haber verdiğine inanılan kimse)’ye gider ve onun söylediğini tasdik ederse, o kimse Muhammed’e (sas.) indirileni inkâr etmiş olur.”
“Her kim arrafa (çalınan bir şeyin veya yitiğin yerini haber veren kimse)ye gelip ondan bir şey sorarsa, o kimsenin kırk gecelik namazı kabul olmaz.”
Falcılık da kehanet gibi gelecekten haber vermektir ki dinimizce yasaktır ve günahtır.
İslamiyet’ten önce Arapların “ezlam” denilen fal okları ile yaptıkları falcılık çok yaygın idi.
Bu oklar üç parça idi. Bunlardan birinde “yap”, öbüründe “yapma” yazılı idi, üçüncüsü de boştu. Bir iş yapmak isteyen veya yola çıkmayı düşünen kimse bu işin ve bu yolculuğun yararlı olup olmadığını bu oklarla anlamak isterdi. “Yap” yazılı ok çıkarsa yapmak istediği işi yapar veya yola çıkardı, “yapma” yazılı ok çıktığında da o işi yapmaz veya yola çıkmazdı. Boş olan okun çıkması hâlinde de yazılı ok çıkıncaya kadar fala devam ederdi.
İslamiyet gelince, bütün aslı olmayan anlayışlar gibi bunu da yasaklamış ve bunun şeytan işi pislik olduğunu bildirmiştir.
Yasak olan sadece “ezlam” denilen oklarla fala bakmak değil, bu gün yıldız, kahve, bakla, iskambil kâğıdı gibi araçlarla yapılan falcılık günah olduğu gibi, bunlara inanmak da günahtır.