Yiyecek ve içecekler nasıl bedenimizin gıdası ise ruhumuzun gıdası da ilimdir. Maddi gıdasını almayan kimse nasıl yaşayamaz, zamanla ölürse, ruhunu yeterli bilgi ile donatmayan, ona manevi gıdasını vermeyen kimse de ruhen aç kalır ve manevi hayatını kaybeder.
İlk emri “oku” olan dinimiz bilgiye büyük değer vermiştir. Peygamberimiz;
“İlim öğrenmek her Müslümana farzdır.” buyurarak ilmin Müslümanlar için taşıdığı önemi belirtmiştir.
Yüce Allah, Kur’anı Kerim’de;
“De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” buyurmuş ve âlim ile cahilin aynı seviyede olamayacağını bildirmiştir.
Çünkü ilim ışıktır, aydınlıktır. Cehalet ise karanlıktır. Elbette ki aydınlık ile karanlık eşit olamaz. İlim öğrenmede yaş sınırı yoktur.
Müslüman beşikten mezara kadar bilgi edinmek ve ilim tahsil etmekle yükümlüdür.
İlmin kimden ve nereden alınacağı hususunda da bir kayıt konulmamış, aksine, alınabildiği her yerden ilim öğrenmenin gerektiği bildirilmiştir.
Peygamberimiz bu konuda takip edeceğimiz yolu göstererek şöyle buyurmuştur:
“İlim, müminin yitiğidir, onu nerede bulursa alır.”
Dünya ve ahiret saadetinin anahtarı ilimdir. Çünkü ilimsiz ne dünya kazanılır, ne de ahiret.
Ruhumuzu hurafe ve batıl inançlardan temizlemek, kalbimize sağlam ve doğru inançlar yerleştirmek de ilim ile olur.
Maddi bakımdan ilerleme ilim ile olduğu gibi, manevi bakımdan yükselme de ilim ile mümkündür.
Fertlerin kalkınması ve milletlerin ilerleyip yükselmesi de ilimle elde edilir.
Özetle: Dünyayı isteyen ilme sarılmalı, ahireti isteyen ilme sarılmalı, hem dünyayı hem da ahireti isteyen yine ilme sarılmalıdır. Beşikten mezara kadar ilim öğrenmeyi tavsiye eden dinimizin emri budur.