Dinimiz, akla, düşünceye ve bilgiye büyük değer vermiş, Kur’anı Kerim’in pek çok ayetinde insanlar daima düşünmeye ve akıllarını kullanmaya çağırılmıştır. Bu sebeple, inanacağımız şeyleri iyice araştırdıktan ve doğruluğuna kanaat getirdikten sonra kabul etmeli, dinde yeri olmayan ve ilimle bağdaşmayan asılsız şeylere inanıp bunların peşinden gitmemeliyiz. Bozuk gıdalar vücudumuza zararlı olduğu gibi, batıl inanç ve hurafeler de ruhi rahatsızlıklara sebebiyet verir, insanın doğruyu araştırıp bulmasına engel olur.
Bilgisizlik yüzünden Müslümanlar arasında yayılan, din ile ilgisi olmadığı hâlde dinî inanç gibi kabul edilen hurafe ve batıl inançlardan bazıları şunlardır:
Baykuşun gündüz veya gece evlere konmasını, sabahleyin bir yere giderken önünden tavşan geçmesini, horozun vaktinden önce ötmesini, salı günü çamaşır yıkanmasını, evden biri gurbete gidince arkasından üç gün evin süpürülmesini uğursuz saymak, iki bayram arasında nikâh kıymamak, falcılık yapmak, kaybolan bir şeyi bulmak için bakıcıya gitmek, gaybdan ve gelecekteki olaylardan haber veren kâhinlere inanmak, dileğinin yerine gelmesi için ağaçlara ve türbelere bez parçaları bağlamak, türbelere ve yatırlara mum yakmak, adak yapmak ve ıssız yerlerde insanlara zarar veren guli yabani’ye inanmak.
Bu saydıklarımız dinde asla yeri olmayan, aklı selime uymayan ve ilmî gerçeklerle bağdaşmayan hurafeler ve yanlış inançlardır. Bunların kaynağı cehalettir, bir ilim ve hikmet dini olan İslam hakkında yeterli bilgiye sahip olmamaktır. Peygamberimiz, uğursuzluk inancının yanlış olduğunu, baykuş ötmesinin hiç kimseye olumsuz bir etki yapmayacağını, herhangi bir zamanda uğursuzluk bulunmadığını, bildirmiştir.
Müslüman, hurafelere ve batıl inançlara kafasında yer vermemeli, şayet bir yanlış yapmışsa ruhunu ve gönlünü mutlaka bunlardan temizleyip arındırmalıdır. Çünkü bir kaptaki kirli su boşaltılmadan ona berrak ve temiz suyu koymak mümkün değildir. Hurafelere inananlar, evhama kapılır, moralleri bozulur. Bazı ayları ve günleri uğursuz sayanlar, zamanlarını boşuna geçirir, işinden gücünden geri kalır. Falcılara inanmak, insanların yanlış düşüncelere saplanmasına, insanlar arasında kin ve düşmanlıklara sebep olur.
Bir işle ilgili dileğinin yerine gelmesini isteyen kimsenin önce bunun sebeplerine yapışması, başarıya ulaşması için de Allah’a dua etmesi gerekirken, bez parçalarından, türbelere yakılan mumlardan medet umması İslam’ın özü ile bağdaşmayan çok yanlış bir inancın ürünüdür. Kafasına hurafe ve batıl inançları yerleştiren kimseler, gerçekleri göremez, doğruyu bulamaz, hakka ulaşamaz. Çünkü hurafeler gerçeğe giden yolun üzerinde büyük bir engeldir.
Doğru olup olmadığını araştırmadan, dinde yeri bulunup bulunmadığını iyice öğrenmeden bir şeye hemen inanıveren ve anlamadan dinlemeden arkasından gidenler bundan sorumlu tutulacaktır.
Kur’anı Kerim’de şöyle buyruluyor:
“Bilmediğin şeyin ardına düşme, doğrusu kulak, göz ve kalp, bunların hepsi yaptığından sorumludur.”