Muvakkat olan dünya hayatı karşılığında cehennemde ebedi azap verilmesi adaletle bağdaşır mı?

Allah’a inanmayan veya inanıp O’nun emir ve yasaklarına uymayan kişilere verilen ceza anlamına gelen azabın sürekli olup olmadığı meselesi, kelâm bilginleri arasında tartışılmıştır. Allah’ın lûtuf ve merhametine yakışmayacağı ve hikmetle bağdaşmayacağı gerekçesiyle onu inkâr eden aşırı Mürcie’ye mensup bazı kişiler dışarıda bırakılırsa İslâm âlimlerinin büyük çoğunluğu, kâfirlerle günahkâr müminlerin âhirette azap göreceklerini kabul etmektedirler. Bunlara göre Allah’ın lûtfu yanında adaleti de söz konusudur ve Kur’an’da bu esasa sıkça vurgu yapılmaktadır. İnsanları kötülük işlemekten caydırmak ve adaleti tesis etmek için ceza bir araçtır. Allah Teâlâ da cennet ödülü yanında cehennem azabından ve orada cezalandırılacak kişilerden sıkça söz etmektedir.

Cehennem azabının sürekli olup olmadığı konusunda şu görüşleri sıralamak mümkündür:

  1. Mu’tezile ve Hâricîler’e göre cehenneme giren bir daha oradan çıkmaz ve ebedî olarak orada azap görür.
  2. Hişâm b. Hakem, Ebü’l-Hüzeyl el-Allâf ve Muhyiddîn İbnü’l-Arabî’nin de içinde bulundukları bazı düşünürlere göre cehenneme girenler içinden müslüman olanlar bir müddet sonra oradan çıkarılarak cennete konulurlar. Kâfir olanlar ise bir müddet daha azap gördükten sonra bir nevi bağışıklık kazanırlar ve cehennemde oldukları hâlde elem duymazlar.
  3. Sahâbe, tâbiîn ve tebeu’t-tâbiînden bazıları ile İbn Teymiyye ve ona tâbi olan kişilere göre cehennem azabı ebedî olmayıp, bir müddet sonra sona erecek ve insanlar oradan çıkarılacaklardır.
  4. Ehl-i sünnet’e göre ise cehennemliklerden mümin olanlar bir müddet sonra oradan çıkarılırlar, kâfirler ise orada ebedî olarak azap görmeye devam ederler.

Sınırlı dünya hayatında işlenen küfür ve günahlar dolayısıyla âhirette sürekli azabın adaletle bağdaşıp bağdaşmayacağı meselesine gelince; onun sürekli olduğunu savunanlara göre Allah’ı inkâr etmek, O’na bilinçli bir şekilde karşı koymak ve hükümranlığını reddetmek anlamına gelir ki bu, bir anlık gaflet ve ayağın sürçmesi olarak vasıflanamaz. Dolayısıyla Allah’ın bu evreni yaratması, hayat bahşetmesi ve esirgemesi ne kadar büyük bir olay ise, bunları reddetme de o kadar büyük bir suçtur.