Ölümün gerçekleşmesiyle insanın dünya ile ilişkisi kesilir ve biyolojik faaliyetleri durur. Bir müddet sonra da bedeni çürüyüp toprak olur. Kur’ân-ı Kerim’de, “Bil ki, sen ölülere işittiremezsin.” (en-Neml 27/80; er-Rûm 30/52); “Dirilerle ölüler bir olmaz. Şüphesiz Allah dilediğine işittirir. Sen kabirlerdekilere işittiremezsin.” (Fâtır 35/22) buyurulmaktadır. Buhârî ile Müslim’de yer alan bir hadiste ise Resûl-i Ekrem, kıyamet günü havzın başında ümmetini beklerken, bazı kişilerin cehenneme doğru götürüldüğünü göreceğini belirtmiştir. Bunun üzerine onları “ashabım” veya “ümmetim” diyerek yanına çağıracak, ancak bir melek buna engel olarak, onların kendisinden sonra geriye dönüş yaptıklarını söyleyecektir. Hz. Peygamber ise “Ben aralarında bulunduğum sürece onlar üzerinde gözetleyici idim. Sen beni vefat ettirdiğinde, işte o vakit gözetleyici sen oldun.” âyetini okuyarak bu insanları oradan kovacaktır. Bu ifadelerden Resûl-i Ekrem’in, vefat ettikten sonra ümmetinin yaptıklarından haberdar olmadığı anlaşılmaktadır. Resûlullah’ın konumu bu ise diğer insanlar nereden bilsin? Şunu da belirtmek gerekir ki ölüler yaşayanların hallerini detaylı olarak bilmeseler de yakınlarının yaptıkları iyiliklerden haz duydukları, işledikleri kötülüklerden de üzüldükleri çeşitli rivayetlerde yer almaktadır.