Tekrar bedenlenme anlamına gelen reenkarnasyon, ölüm münasebetiyle bir bedenden ayrılan ve yeterince kemale ulaşmamış olan ruhun, olgunlaşmasını tamamlamak üzere başka bir bedene geçerek tekrar dünyaya gelmesi anlayışını kabul eden bir inanıştır. Türkçe’de “ruh göçü”, Arapça’da ise tenasüh olarak ifade edilir. Tenasüh inancının İslâm coğrafyasına nereden geldiği hakkında farklı görüşler söz konusudur. Bazı bilim adamlarına göre Hint dinlerinin, bazılarına göre Yunan felsefesinin, bazılarına göre ise İran’ın etkileri söz konusudur. İslâm dünyasında gulât-ı Şîa olarak ifade edilen bir kısım aşırı gruplar ile bazı mistik anlayışlarda hulûl, ittihat ve vahdet-i vücûd biçiminde kendini göstermiştir.
En vurgulu şekliyle İslâmiyet’te bulunmak üzere bütün ilahî dinlerin temel inançları arasında yer alan âhiret inancıyla çelişen bu anlayış, söz konusu dinler tarafından reddedilmiştir. “İki defa ölme ve iki defa dirilmeyi” bildiren (el-Bakara 2/28; el-Mü’min 40/11) Kur’an âyetlerini reenkarnasyona delil getirenler, bu beyanları diğer Kur’an âyetleri ve hadislerin açıklayıcı bütünlüğü içinde ele aldıkları takdirde yanıldıklarını göreceklerdir. Zira bir âyette belâgat gereği oluşan kapalılık, başka bir âyette veya hadislerde açıklanmaktadır.
Müfessirler iki defa öldürme ve iki defa diriltme hâdisesinde birinci ölümü insanların dünyaya gelmeden önceki durumları, ikinci ölümü de bu dünyada iken ölmeleri şeklinde yorumlamışlardır. İki defa dirilmeden maksat da dünyaya geliş ve âhirette gerçekleşecek dirilmedir. Bazı müfessirler ise kabir hayatını dikkate alıp iki defa öldürmeyi, insanların dünyada iken ve kabirde diriltilip meleklerin sorgusundan sonra öldürülmeleri, iki defa dirilmeyi de kabirde ve kıyamet koptuktan sonra dirilmeleri şeklinde açıklamışlardır.
Yaratılmışların en değerlisi olan insanın olgun ve ergin vasfına ulaşıp davranışlarını kontrol altına almasında çok önemli bir âmil olan âhiret hayatı, bütün insanların ölümünden sonra üzerinde yaşadığımız yer küresinin başka bir arza dönüşmesi neticesinde başlayacaktır. Orada herkes hem yaratıcıya hem de birbirlerine karşı sorumlu olacak, hesap görüldükten sonra, dünyadakinden apayrı, iyi veya kötü (cennet ve cehennem) fakat her ikisi de ebedî olan bir hayata intikal edecektir. Kur’ân-ı Kerim’de açık beyanlarla ifade edilen bu hususu tenasüh veya reenkarnasyonla bağdaştırmak mümkün değildir.