Havz-ı Kevser nedir? Havz-ı Kevser nerede? Havz-ı Kevser anlamı nedir?

Sözlükte havz-ı kevser, “suyun toplandığı yer” olan havuz ile “nehir” anlamına gelen kevser kelimelerinden oluşan bir terkip olup, “Âhirette Resûlullah’a ayrılan, bütün cennet ırmaklarının kendisinden doğduğu büyük bir su kaynağı veya nehir.” demektir. Hz. Peygamber kıyamet günü ümmetine içmeleri için bu havuzun suyundan verecektir.

Kur’ân-ı Kerim’de havz kelimesi geçmemekte, kevser ise kendi adını taşıyan sûrenin birinci âyetini oluşturmaktadır. Müslim’in Sahîh’inde yer alan bir rivayette kevserin, Allah Teâlâ’nın Hz. Muhammed’e vaat ettiği bir nehir, havzın da o nehir üzerinde bulunan bir havuz olduğu belirtilmektedir. Havz-ı kevserle ilgili bilgiler sahih hadis kitaplarında yer alan rivayetlerle sabittir. Bu sudan bir yudum bile olsa içenlerin bir daha susamayacakları, suyu sütten beyaz ve kardan serin olan havuza ilkin Resûlullah’ın varacağı haber verilmektedir. Havz-ı kevserden ilk içenler Allah yolunda cihat eden, İslâm’a hizmette bulunan müminler ve dünya nimetlerine ulaşamadan şehit olan muhacirlerdir.

Resûl-i Ekrem havzın başında ümmetini beklerken, hayattayken gördüğü ve sohbet ettiği bazı insanların cehenneme doğru götürüldüğünü görecek, bunun üzerine onları “ashabım” veya “ümmetim” diyerek yanına çağıracak, ancak bir melek buna engel olacak, Resûlullah bunların niçin cehenneme götürüldüklerini sorunca, kendisinden sonra dinden geri döndükleri söylenecek, bunun üzerine Hz. Peygamber, “Aralarında bulunduğum sürece onlar üzerinde gözetleyici idim. Sen beni vefat ettirince artık onların gözetleyicisi sadece sen oldun” meâlindeki âyeti okuyarak bu insanları oradan kovacaktır.

Bazı hadis âlimlerine göre havz-ı kevserle ilgili hadisler elli ile seksen arası sahâbî tarafından rivayet edildiğinden tevâtüre ulaşmıştır. Havâriç ve Mu’tezile mezhepleri havzın Kur’an’da yer almadığını, bu husustaki rivayetlerin de tevâtüre ulaşmadığını gerekçe göstererek havz inancını kabul etmemektedir. Şefaat konusunda olduğu gibi havz konusunda da Şîa, Mu’tezile’den farklı bir çizgi izlemiş, Hz. Peygamber’in âhirette havzının olacağı ve suyunun Hz. Ali tarafından dostlarına dağıtılacağı, düşmanlarını ise kovacağını ileri sürmüşlerdir.