İblis’in, Allah’ın huzurundan kovulmadan önce melek olup olmadığı konusunda farklı görüşler söz konusudur. Onun melek olduğunu iddia eden müfessirler, ilgili âyette Hz. Âdem’e secde emrinin meleklere yöneltilmesini ve devamında İblis’in istisna edilmesini delil getirmektedirler. Söz konusu âyet şudur:
“Hani biz meleklere Âdem’e secde edin, demiştik. İblis hariç hepsi secde ettiler.” (el-Bakara 2/34).
Bu görüşü savunanlara göre âyette kendilerinden istisna edilenler (müstesnâ minh) melekler, istisna edilen ise (müstesnâ) İblis’tir. Arap gramerine göre müstesnayı oluşturan İblis’in de meleklerden olması gerekir.
İblis’in Allah’ın huzurundan kovulmadan önce de melek değil ayrı türde bir varlık olduğunu söyleyenler ise şu gerekçeleri ortaya koymaktadır:
İstisna kuralı çerçevesinde ileri sürülen görüş, muttasıl istisnalarda söz konusudur. Munkatı‘ istisnalarda ise müstesnânın müstesnâ minh cinsinden olması gerekmemektedir. Dolayısıyla İblis’in melek olmaması, dil kuralları açısından bir problem oluşturmamaktadır.
Yine Kur’an’da İblis’ten söz edilirken : “ O, cinlerdendi” (el-Kehf 18/50) ifadesi geçmektedir. Buradaki cin kelimesi terim anlamında değil, “gözle görünmeyen varlık” şeklinde sözlük anlamında kullanılmıştır. Bu durumda gözle görülmeyen bütün varlıklar bu kavramın içine girmektedir.
Meleklerin mâsumiyeti Kur’an tarafından dile getirilmiştir. Onlar Allah’a asla isyan etmezler. Halbuki İblis isyan etmekle kalmamış, bu isyanında kıyamete kadar ısrar edeceğini ifade etmiştir. Dolayısıyla onun bu haliyle melek olması söz konusu edilemez.
Melekler sadece hayra ve iyiliklere programlandıkları gibi, İblis veya şeytan kendini şerre yönlendirmiştir. Halbuki cinler tıpkı insanlar gibi bir sorumluluğa sahip bulunmaktadır. Yani iyileri vardır, kötüleri vardır, aynı kişinin yaptığı iyilikler vardır, kötülükler vardır. Dolayısıyla İblis, özel anlamı ile cinlerden biri değil, meleklerin alternatifidir ve başından itibaren bu tabiatını sürdürmektedir.