Cin, şeytan ve melekler kendilerine ait özel yapıları olan ruhanî varlıklardır. Bütün yaratılmışlar gibi onlar da cevher ve arazdan oluşan, mekânda yer tutan varlıklar olmalıdır. Ancak latif yapıları dolayısıyla onları belli bir beden ve hacim içinde görmek söz konusu değildir. Bu yaratıkların görülmeleri ancak başka bir bedene bürünmeleri ile mümkündür. Kur’ân-ı Kerim’de meleklerin Hz. İbrâhim ve Lût’a göründükleri, İbrâhim’in hanımı ve Lût’un kavminin onları gördükleri, Cebrâil’in Hz. Meryem’in karşısına insan kılığında çıktığı bildirilmekte; hadiste ise Cibrîl’in Resûlullah’a geldiği ve sahâbenin onu insan suretinde gördükleri haber verilmektedir. Ayrıca Kur’ân-ı Kerim’de Hz. Süleyman’ın cinleri çalıştırdığı bildirilmektedir.
Bu örneklerin tamamında bedenleşme yoluyla bir görüntünün olduğu anlaşılmaktadır. Buradaki problem bedenleşen şeyin melek veya cin olduğunun nasıl bilineceği hususudur. Bunun tek yolu sâdık bir habercinin (peygamber) haber vermesidir. Peygamberliğin sona ermesi (hatm-i nübüvvet) dolayısıyla günümüzde böyle bir haberci olmadığına göre, gördüğümüz varlıkların bedenleşmiş cin, şeytan veya melek olduklarına karar vermemiz söz konusu olamaz.