Sözlükte ruh kelimesi “gitmek; bir şeyin kokusunu almak; bir şeyin geniş ve ferahlık verici olması, ferah ve rahatlık duymak” gibi mânalara gelen revh kökünden türemiş bir isim olup, “canlılarda hayatı sağlayan unsur” diye tanımlanır. Hadis literatürüne göre ruh, insanın, ana rahminde oluşması sırasında melek tarafından bedenine üflenen, ölümü anında da meleklerce bedeninden çıkarılan ve onun yükümlü kılınmasını sağlayan idrak edici bir hayat cevheridir. İnsan ruhu denilince ona canlılık, bilinç, akıl ve irade gibi nitelikleri kazandıran özden (nefis) söz edilmiş olur.
Çeşitli âyetlerdeki kullanılış şeklinden anlaşıldığına göre ruh, canlıların hayatiyetini sağlayan şey olmanın yanı sıra Cebrâil, vahiy, emir, rahmet gibi anlamlara da gelir ve bedenden ayrı ruh diye bir cevherin bulunduğu anlaşılır. Kur’an’da Âdem’in yaratılışını anlatan âyetlerden biri şöyledir:
“Hani rabbin meleklere demişti ki: ‘Ben kupkuru bir çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan bir insan yaratacağım. Ona şekil verdiğim ve ruhumdan üflediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın!’” Bir diğer âyet ise şöyledir:
“Ölüm sırasında Allah ruhları alır. Ölmemiş olanların ruhlarını ise uykularında alır; sonra ölümüne hükmettiği canı tutar, ötekini ise muayyen bir vakte kadar bırakır…”
Hz. Âdem’in yaratılışıyla ilgili âyetlerde geçen “Kendinden bir ruh üfürdü.” ifadesi, üfürülen şeyin Allah’ın bir cüzü olduğu anlamına değil, “Ona paramı verdim, suyumu içirdim.” ifadelerinde olduğu gibi mülkiyet ve sahiplenmeyle ilgili bir husustur. Dolayısıyla verilen para veya su, insanın bedeninin bir cüzü olmadığı gibi, üflenen ruh da Allah Teâlâ’nın zatının bir cüzü değildir. Ayrıca Cenâb-ı Hakk’ın kendinden bir ruh üflemesini, Âdem’de ruhun yaratılması ve “kendinden” anlamına gelen zamirin de birincisi gibi Hz. Âdem’e döndüğü şeklinde açıklayanlar da vardır. Hadislerde ise ruh yerine nefis ve neseme kelimeleri kullanılmakta, ana rahmindeki cenine melek tarafından ruh üflendiği, ölüm anında ise ruhunun alındığı haber verilmektedir.[
Kur’an’da ve hadislerde yer alan ruhla ilgili ifadelerin, ashâb-ı kirâmdan itibaren İslâm âlimlerinin büyük çoğunluğu tarafından yapılan yorumlar neticesinde ruh konusunun ilk insanın yaratılışı, sonraki nesillerin üreyip devam etmesi, insanın mükellef tutulması ve ölümü, ayrıca âhiret hayatıyla yakından ilgili olduğu kabul edilmiştir. Bu mevzuda aklî istidlâl ve mukayeseler de yapılmıştır.
Duyu ötesi bir varlık olan ruhun mahiyeti hakkında ileri sürülen tezler nihaî çözüm getirmekten uzaktır. Ruh-beden ayırımını kabul eden Mu’tezile kelâmcıları, ona ayrı bir varlık statüsü verirken, onların azınlıkta kalan bir kısmı böyle bir ayırıma karşı çıkmıştır. Ehl-i sünnet kelâmcılarının çoğunluğu ruh ve beden ayırımını kabul ederken, bütün yaratılmış varlıklar gibi ruhun da cevher ve arazlardan meydana geldiğini söylemiş ve onu “cism-i latîf” olarak isimlendirmiştir. Buna karşılık bazı Şiî kelâmcıları ile sûfîler onun kadîm olduğunu savunmuştur.
Ruh konusunda İslâm geleneğinde, özellikle halk telakkisinde düalist bir anlayış yaygınlık kazanmıştır. Bu anlayışa göre genelde canlılar, özel olarak da insan “beden ve ruh” olmak üzere iki unsurdan meydana gelmektedir. Ruh ve beden farklı cevherlerden oluşmakta, bunların birleştirilmesiyle hayat, ayrılmasıyla da ölüm gerçekleşmektedir. Ölüm sonrasında beden çürüyüp toprağa karışırken ruh, kendisi için ayrılmış bulunan ruhlar âlemine çekilmektedir.
Nasslarda kesin çizgilerle birbirinden ayrılmış ruh-beden ayırımından söz edilmemektedir. Kur’an’da geçen ifadelerden edinilen izlenim, “ruh”un umumi ve küllî bir kavram, “nefs”in ise ruhun genelde her bir canlıya, özel olarak da insana tekabül eden cüzü anlamında kullanıldığı şeklindedir.
“Sana ruh hakkında soru soruyorlar. De ki ruh, rabbimin emrindendir. Bu konuda size pek az bilgi verilmiştir.”[346]
Kur’an’ın ifadelerinden de anlaşıldığı üzere ruh bizim için duyular ötesi bir varlıktır. Bu sebeple hakkında fazla bir bilgiye sahip değiliz. Ruh hakkında detaylara girmek istikametten sapmak, başta İsrâiliyat olmak üzere çevre kültürlere dalmak ve onlardan ödünç bilgiler almak demektir. Bu ise kısa vadede olmasa da uzun vadede büyük sıkıntılara sebep olmaktadır.