Peygamberlerin Fahri Efendimiz (s.a.s.)’in pak eşlerinden Ebû Süfyân el-Emevîyenin kızı ve Muâviye’nin baba bir kız kardeşi olan (Remle)dir. Annesi Osman b. Affân’an halası Safiye bt. el-As idi. Evvelki dönemde Ubeydullah b. Cahş ile evli olup, İslâm zuhur ettiği vakit, kocasıyla beraber İslâm’a girdi. Mekke’de müşriklerin eza ve cefalarına takat getirmek mümkün olmadığında kendilerine saklanmak için hicret edin denildi. Hicret eden diğer sahâbîler ile birlikte kocasıyla beraber Habeş memleketine gittiler. Orada Habîbe isminde kızları dünyaya geldi. Remle de Ümmü Habîbe diye künyelendi. Kocası Ubeydullah Habeşistan’da Hıristiyan olsa da Ümmü Habîbe İslâm’da sebat etti. Anne ve babası bütün akrabası Resûl-i Ekrem hazretlerine birinci derecede düşman oldukları gibi kocası da dinden çıkarak kendisini üzmüştü. Diyar-ı gurbette bir kız çocuğu ile çok zor durumda kaldı. Hicretin altıncı yılında Resûl-i Ekrem Hazretleri, Amr b. Ümeyye b. ed-Damrî isimli kimseyi Necâşî’ye (Ashame) elçi olarak gönderdi ve Ümmü Habîbe ile evlenmek istediğini söyledi.
Ümmü Habîbe’nin hiçbir şeyden haberi bulunmazken Necâşî’nin Ebrehe isimli cariyesi onun yanına gitti ve Necâşî tarafından nikah akdini kıymaya vekil ve memur edildiğini söyledi. Necâşî “Eğer ki razı olurlar ise kendisi tarafından akd için birini vekil eylesin!” diye tebliğ etmişti. Bu habere Ümmü Habîbe çok sevinmişti. Bu sevincinin tesiriyle ellerinde bulunan iki gümüş bileziği ile parmaklarındaki halkalarını cariyeye hediye etti. Vakıa Habeş gibi diyar-ı gurbette kız çocuğuyla beraber dara düşmüş ve bütün akrabaları tarafından dışlanmıştı. Kureyş’in büyük bir ailesinin üyesi olmasından dolayı kendisi ile evlenecek denk birinin bulunmasının zor olmasından dolayı büyük bir üzüntü yaşamaktaydı. Bir anda böylesi bir haber onu Ziyâdesiyle sevindirmişti. Ümmü Habîbe Hazretleri kendi tarafından Halid b. Saîd b. el-As isimli sahâbîyi vekil tayin etmişti. Nikahları Necâşî, Cafer-i Tayyar ve başka ashâb-ı kirâm’ın huzurunda kıyılmıştı. Necâşî’nin Hz. Peygamber adına (s.a.s.) kendi malından mehir olarak dört yüz dinar altın verdiği rivayet edilir. Bu nikahla beraber Ümmü Habîbe de zevcât-ı mutahhara arasına girmekle bahtiyar oldu. Ümmü Habîbe’nin din-i İslâm ve Resûl-i Ekrem hazretlerine ihlas ve muhbbetleri şu derecede idi ki Mekke şehri feth edilmezden önce Medine’ye gelen Babası Ebû Süfyân’ı Resûl-i Ekrem’in minderine oturtmamıştı. 44 tarihinde Medine’de vefat etti. Kızı Habîbe de Resûl-i Ekrem’in üvey kızları olmuştu.
Samer Yayınları
Rızaeddin Fahreddin – Ahmet Acarlıoğlu