Sünnet nedir? Peygamberin sünneti nedir? Peygamberin sünneti ne demektir?

Belki de dini konularda en yanlış anlaşılan şeylerin başında peygamberimizin sünneti gelmektedir. Daha önce de ifade edildiği gibi Kur’an ve sünnet birbirinden ayrı iki hüküm kaynağı değildir. Kur’an boyunca ‘sünnet’ teriminin sadece Allah’a isnatla kullanıldığı yani tek bir yerde bile peygamberimize isnat edilmediği görülmektedir. Peki, o halde sünnet nasıl anlaşılmalıdır? Gerçekte insanların zannettiği gibi Kur’an’dan ayrı bir kaynak mıdır? Yoksa Kur’an’ın peygamberimiz tarafından bizzat uygulanması, yani Kur’an’ın canlı bir örnekliği midir? Allah’ın elçisi, Allah’ın vahyini insanlara tebliğ ederken, kendisi tebliğ ettiği şeye nasıl aykırı hareket eder, nasıl Allah’ın ayetleri dışında dini bağlayıcılığı olacak bir söz söyleyebilir ya da dine ilave hükümler koyabilir? Kuşkusuz bu mümkün değildir. Çünkü hiçbir peygamberin din oluşturma yetkisi yoktur, onlar Allah’ın dinini aktaran ve yaşayanlardır.

Bu durum peygamberimizi küçültecek bir şey değildir. Aksine peygamberimizi yücelten şey, Allah’ın sözlerini bize iletmesidir. Allah’tan vahiy almak ve o vahyi insanlara tebliğ etmek ile şereflenmek, bir insanın ulaşabileceği en yüce ve özel konumdur. Bu şeref kendisine bizzat Allah tarafından verilmiştir. Peygamberimizin, Allah tarafından kendisine verilenin dışında, insanlar tarafından kendisine verilecek bir yetkiye, role ya da unvana ihtiyacı yoktur. Allah, göndereceği vahyi insanlara ulaştırmak üzere seçmiş olduğu elçisinin görev tanımlamasını bizzat yapar. Bu tanımlama dışındaki tüm tanımlamalar tam anlamıyla din dışı tanımlamalardır. Dolayısıyla herkes, Allah’ın çizdiği sınırın dışına çıkmaktan ve elçilerine vermiş olduğu yetkileri saptırmaktan Allah’a sığınmalıdır.

Müslümanların büyük çoğunluğu dinde, Allah’ın indirdiği farzlar ve peygamberimizin bu farzlardan ayrı olarak uyguladığı sünnetleri olduğunu zannediyorlar. Oysa Kur’an-ı Kerim, peygamberimizin ve tarih boyunca gelen tüm peygamberlerin din adına sadece kendilerine vahyedilene uyduklarını söylüyor bize. Dolayısıyla hiçbir peygamberin sünneti, kendisine vahyedilenin dışında ayrı bir kaynak değildir. Şayet öyle olsa bu tam anlamıyla ikilik demektir. Yani Allah’ın ayrı, peygamberin ayrı dini hükümler oluşturup, Müslümanları her ikisinden de sorumlu tuttuklarını iddia etmektir. Her ne kadar “Asıl olan farzdır, sünnetler ise peygamberimize olan sevgimizden ve ilave sevap almak için yapılır.” türünden açıklamalar yapanlar varsa da dini kabul ve uygulamaların pratiğe yansıyan boyutuna bakıldığında, “farz” ve “sünnet” başlığı altında kabul edilen birçok şeyin iç içe girdiği, birbiri ile karıştığı ve sünnet olarak kabul edilen birçok şeyin Kur’an’da yeri olmadığı kolayca görülecektir.