Sözlükte “belirlenmiş zaman, borcun ödenme vakti, muayyen bir müddetin sonu, ölüm zamanı”19 anlamına gelen ecel, “fert ve toplum için belirlenmiş hayat süresi ve daha çok bu sürenin sonu (ölüm)” olarak tanımlanmıştır. Yüce kitabımız Allah’ın insanı çamurdan yarattığını ve sonra da her insan için belirli bir ecel tayin ettiğini dile getirmiş20 ve bu ecel geldiğinde ileri ve geri almanın söz konusu olamayacağını ifade etmiştir.
Ehli sünnet âlimlerine göre ecel önceden tayin ve tespit edilmiştir. Her insana bir hayat süresi ve bir ömür verilmiştir. Bu dünya bir imtihan ve sınanma yurdu olduğuna göre, böyle bir sürenin tayini gereklidir. Âyetlerde de ifade edildiği üzere belirlenen bu nihaî ömür müddetinin değişmeyeceği, öne veya arkaya alınamayacağı kesindir.
Bu durumda “İntihar eden biri, eceliyle mi ölmüştür? İntihar edip hayatını sonlandırdığına göre ecelini öne almış olmuyor mu?” şeklindeki sorular akla gelebilmektedir. Hatta bunları takip eden, “İntihar etmeseydi yaşar mıydı?” sorusunu yöneltebilmek de mümkündür. Ehli sünnet âlimlerine göre ölen her kişi eceliyle ölmüştür. Ölüm şeklinin intihar veya tabii ölüm olması bunu değiştirmez. Allah’ın her insan için takdir ettiği bir tek ecel vardır, o da ölümle birlikte gerçekleşmiştir. Bu durum intihar eden kişi için de geçerlidir. Eğer intihar girişimi sonucu ölüm gerçekleşmişse, bu o kişinin ecelidir.
İnsanın yaşayacağı hayat müddetinin ne olduğunu bilemediğimiz için, intihar eden kişinin ecelinin öne alındığını veya kendi ecelini kendi tayin ettiğini söyleyemeyiz. Dünya hayatında ölüm hadiselerinin tamamı kaza, düşme, boğulma, öldürülme vb. bir sebebe bağlı olarak gerçekleşir. Sebeplerin farklılaşması, ecel vaktini değiştirmez. Kişi her ne şekilde ölürse ölsün, takdir edilen vakitte eceliyle ölmüştür.23 “İntihar eden kişi, intihar etmeseydi yaşar mıydı” sorusunun kesin cevabı Allah’ın ilmine bağlıdır. Biz insanlar olarak “ecel müddeti”nin tamamını bilemediğimiz için sınırlı bilgimizle yaşayıp yaşayamayacağını bilemeyiz.