İman artar mı? İman artar veya eksilir mi? İman artması ve eksilmesi nasıl olur?

İman, esası itibariyle kalbin tasdiki ve dilin ikrarı şeklinde tanımlansa da, bu iki unsuru benimseyen her insanda, imanın aynı derecede olmadığı bilinen bir husustur. Başka bir anlatımla peygamberlerin sahip oldukları imanın derecesiyle bizim sahip olduğumuz iman her açıdan birbiriyle aynı değildir. O halde insanlar arasında imanın farklı derecelerde bulunuşunu nasıl açıklayabiliriz? Başka bir ifadeyle imanın artması ve eksilmesinden ya da kuvvetli ve zayıf oluşundan söz edebilir miyiz?

İmanı kalbin tasdikinden ibaret gören Hanefî/Mâtürîdî âlimleri, imanda artma ve eksilmenin olamayacağını düşünürler. Çünkü tasdikin bizzat kendisinde amellerin işlenmesiyle bir artma veya eksilme söz konusu olmamaktadır. İslâm âlimlerinin çoğunluğu bu görüştedir. İman, tasdik oluşu bakımından artıp eksilmez. İmanın özünü oluşturan tasdik ve inanılması gereken esaslar konusunda bir sabitlik söz konusu ise de, imanın mahiyetinde bulunan sevgi, teslimiyet, bağlılık ve bilinçlilik durumu her insanda aynı değildir ve kişiden kişiye farklılaşmaktadır. Kur’ânı Kerim’de imanda bir artma ve eksilmeden söz etmektedir: “Müminler o kimselerdir ki Allah anıldığı zaman kalpleri titrer, kendilerine Allah’ın âyetleri okunduğu zaman da bu onların imanlarını artırır.”

İmanda tasdik yönüyle artma ve eksilmeyi kabul etmeyen âlimler, bu ve benzeri âyetleri imanın kuvvetlilik veya zayıflık gibi derecelendirme kabul edebileceği şeklinde yorumlamışlardır. Dolayısıyla imanın artacağı yönündeki âyetler, imanın kalpteki meyvesi, bereketi ve feyzi açısından bir artış olarak değerlendirilmiştir. Eğer imanda bir artma veya azalmadan söz edeceksek, bu artış sayısal anlamda bir artış değil, güçlülük, kuvvetlilik, feyiz, bereket ve teslimiyet açısından bir artış olarak görülmeli; azalma ise bütün bunların eksikliği olarak düşünülmelidir.