Evrimcilik nedir? Evrimcilik tarihi nedir? Evrimcilik felsefesi nedir? İslam’ın ve dinlerin Evrimciliğe bakışı!

Üst biçimlerin alt biçimlerden evrim sonucu oluştuğunu ve her şeyin bir evrim sonucu tesadüfen meydana geldiğini savunan düşüncelere genel olarak evrimcilik adı verilmiştir.31 İngiliz filozof ve biyologu Charles Darwin (1809/1882) tarafından geliştirilip sistemleştirilen “Evrimcilik” düşüncesine göre kâinattaki her şey, kendiliğinden, tesadüfî ve doğal bir seçim sonucunda meydana gelmiştir. Muhtelif çevre şartları içinde sürdürülen var olma mücadelesinde, çevreyle daha çok uyumluluk gösteren varlık türleri hayatta kalmayı başarmıştır.

Kâinat bir yaratıcı kudretin eseri olarak yoktan var olmamıştır ve her şey zaman içinde gelişen öncesi durumların bir ürünüdür.33 Bu düşüncesiyle Darwin, maddenin yüce kudret tarafından yaratılışını ve bu konudaki her çeşit metafizik açıklamayı reddeder. Bunun yerine varoluşu, uzun zaman içinde sürdürülen bir mücadelenin sonucuna bağlar. Dolayısıyla var oluş, kastî ve iradî olmayıp tesadüfîdir.

Darwin’in sistemleştirdiği evrim teorisinin iki ayağı bulunmaktadır. Teorinin birinci ayağını, yukarıda da kısmen temas ettiğimiz, tabiattaki doğal ayıklanma yoluyla güçlü olanın zayıf olanı elemesi, diğer ayağını ise türler arası geçiş oluşturmaktadır. Bu ikinci varsayıma göre insan, çeşitli aşamalardan geçerek, bu değişimin neticesinde insana dönüşmektedir. Kâinattaki bütün mükemmel yapılar, basit organizmaların evrimleşmesi sonucu meydana gelmiştir. Bütün canlılar, cansız maddelerden tesadüfen oluşan tek bir varlıktan meydana gelmiş, bu da günümüzdeki varlık çeşitlerini ortaya çıkarmıştır.

Aslında ortaya çıkışı itibariyle evrim teorisi, varlığın ve türlerin kökenine ilişkin bir teoridir. Ancak zamanla, takipçileri tarafından bir teori olmaktan çok, ispatlanmış bilimsel hakikat gibi takdim edilmiş ve bir ideolojinin parçası olarak savunulmuştur. Dahası kâinatta hayatın oluşumunu açıklayan bir felsefe haline dönüştürülmüştür. Maddenin ve hayatın oluşumunu, tamamıyla tesadüfî ve tabii bir ayıklanma ile açıklaması ise, yaratıcı varlığın dolaylı biçimde reddi anlamına gelmektedir. Çünkü her şey doğal seyri içinde devam etmektedir. Varoluşta hiçbir yaratıcı güce veya metafizik ilkeye gerek yoktur.

Evrimcilere göre ilk varlık başlangıçta tesadüfî olarak var olmuş ve ondan bütün canlı ve cansız varlıklar evrim yoluyla türemiştir. Onların bu düşünceleri varlığın başlangıcını maddî temelde ele alan ve metafizik açıklama biçimlerini reddeden materyalizm ile aynıdır. Her şey bir maddeden başlamakta ve onun evrimleşmesiyle son bulmaktadır. Varoluşta ne bir yaratıcıya ne de yaratılışa yer vardır. Materyalizm, başlangıçtaki ilk maddeyi ezelî/ kadim kabul ederek, yaratıcıya olan ihtiyaçtan kurtarırken, evrimciler materyalizmin bu ilk maddesini kabul etmekle birlikte var oluşunu tesadüf ile açıklamışlardır.

Varoluşun temelini oluşturan ilk madde veya molekülün tesadüfe dayalı açıklanması bile, evrim teorisinin bilimsel temelden yoksun oluşunu gösteren önemli bir delildir. Her ne kadar sonraki taraftarlarınca, evrim teorisi ispatlanmış bilimsel bir hakikat gibi sunulmaya çalışılsa da, bilimsel açıklamaların temelinde tesadüflere yer yoktur. Hiçbir bilimsel teori temel hipotezini bir tahmine ve tesadüfe dayalı olarak ortaya koymaz. Ayrıca kâinatta ve canlılardaki mükemmel düzen ve gayeyi hiçbir tesadüf açıklayamaz. Başlangıçtaki bir tek ve basit yapıdaki molekülün, nasıl olup da son derece mükemmel canlıları meydana getirdiği de tesadüfe dayalı olarak izah edilemez.

Evrim teorisi başlangıçta varlığın ve türlerin kökenine ilişkin bir yorum, varsayım ve teori olarak ortaya çıkmıştır. Teoriler ise her zaman ispatlanmaya muhtaçtır ve delil varsa ayakta durur.35 Evrim teorisi değişik kesimlerce sürekli tartışılmıştır ve halen de tartışılmaya devam etmektedir. Geçen onca zaman ve sürdürülen onca çabaya rağmen evrimciler, teorilerini herkesi ikna edecek bilimsel bir hakikate dönüştürememişlerdir. Dolayısıyla evrimcilik bugün de bir teori olmanın ötesine geçememiştir. Çünkü evrim teorisi somut bilimsel bulgulardan çok, birtakım zihinsel ve mantıkî kurgularla oluşturulmuştur. Pek çok evrimci, teorilerinin karşı karşıya olduğu zorluğun gelişen bilim ile aşılacağına inansa da, bilimsel keşifler teorinin ispatına katkı sağlamamış aksine canlıların oluşumunda tesadüfe yer olmadığını kanıtlamıştır. Bu sebeple evrim teorisi, bilimin tanımında yer alan kriterlerle uyumlu değildir, ancak bir inanç sistemi olarak materyalist felsefenin temelini oluşturur. Bu duruma göre evrim teorisi, bilimsel teorinin tanımı gereği bilimsel olmayan bir teoridir ve pek çok bilim adamı yaratıcı bir Tanrı’nın varlığına inanmaktadır.

Öte yandan, basit yapıdaki moleküllerden karmaşık ve mükemmel varlıkların nasıl meydana geldiği de açıklanmaya muhtaçtır. Ayrıca bugün artık bilinmektedir ki evrimin iddia ettiği gibi başlangıçta basit ve ilkel bir madde yoktur. Basitinden mükemmeline kadar bütün varlıklar ince bir nizam ve mükemmel bir plan barındırmaktadır. Hücrelerin yapısını oluşturan DNA’ların bile başlangıcından günümüze kadar ne kadar mükemmel bir yapıya sahip olduğu, basit kabul edilen yapı ile karmaşık kabul edilen yapı arasında yapı taşı itibariyle bir fark olmadığı artık pek çok kimse tarafından bilinmektedir.

Ayrıca kâinatta bir tabii ayıklanma söz konusu ise, mükemmel olanlar daima zayıf olanları yok ediyorsa, geçen zaman içinde zayıfların yok olup kâinattaki bütün canlıların mükemmel olması gerekirdi. Oysa ki günümüzde bile hem zayıf hem de karmaşık yapıdaki canlılar hâlâ varlıklarını sürdürmektedirler. Bu varlık forumları arasında bir mücadele, ayıklama değil, aksine bir dayanışma ve uyum söz konusudur. Bu sebeple evrimcilerin kabul ettiği şekliyle insanın bir maymundan türemediği, buna gerek de olmadığı aksine insan şeklinde yaratıldığı inancı oldukça yaygın olarak kabul edilmekte ve bilimsel açıdan kendine güçlü dayanaklar da bulmaktadır.

Kur’ânı Kerim’e göre canlı ve cansız bütün varlıklar, Allah’ın yoktan yaratmasıyla meydana gelmiştir ve Allah her varlığın yapısına mükemmele doğru bir eğilim yerleştirmiştir. Buna İslâm düşünürleri “tekâmül” adını vermişlerdir. Ancak bu tekâmül düşüncesinde, her varlığın kendine özgü bir yaratılış biçimi ve sureti mevcut olup, türler arası geçiş asla söz konusu değildir. Evrim teorisi taraftarları her ne kadar türler arası geçişi savunmuşlarsa da –örneğin insanın maymundan türemiş olabileceğini kabul etseler de bir canlı türünden diğerine geçişi ispatlayacak fosil kayıtlarına rastlanmamıştır. Tam tersine gerek fosiller ve gerekse hücrenin karmaşık yapısı üzerine yapılan araştırmalar, insanın yaratılışında tesadüflere yer olmadığını ve akıllı bir tasarımın eseri olduğunu ortaya koymuştur. Zaten “tekâmül” kelimesi sözlük anlamı itibariyle türler arası geçişi mümkün kılacak bir evrimi asla ifade etmez. Çünkü tekâmül, bir canlının kendi iç bünyesinde kemale doğru ilerlemesini ifade eder.

Bir incir çekirdeğinin, incir ağacına dönüşmesi ve bir kromozomun tekâmül ederek belli şartlar dahilinde insana dönüşmesi, birer tekâmül olup, asla evrim değildir. Bir canlının diğer canlının evrimi sonucu meydana geldiğini iddia edebilmek için bu konuda somut bir misale ihtiyaç vardır. Oysa ki yapılan hiçbir araştırmada böyle bir örneğe rastlanmamıştır. İslâm inancına göre, her şeyi yoktan var eden her şeye kadir bir yaratıcı, bütün varlık türlerini ayrı ayrı yaratmaya da kadirdir. Farklı varlık türlerini yaratmak için bir ilk varlığa ihtiyacı yoktur.