Öfkeye sahip çıkmak önemli bir erdemdir ve kolay bir davranış değildir. Öfkesine hâkim olabilenleri Peygamberimiz (s.a.s.);
“Pehlivan, insanları yere çalan değildir; asıl pehlivan öfke anında kendine hâkim olandır” (Buhârî, Edeb, 76) diyerek övmüştür.
Sahabeden Süleyman b. Surad (r.a) anlatıyor: Ben Peygamberimiz (s.a.s)’in yanında oturuyordum. İki adam birbirlerine sövüyorlardı. Birinin gözü kızardı, şah damarı şişti. Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyurdu: “Ben öyle bir söz biliyorum ki, sinirlenen şu kişi onu söylese, öfkesi yatışır:
“E’ûzü billâhi mine’ş-şeytâni’r-racîm”
“Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım.” (Buhârî, De’avât, 53)
Hz. Âişe (r.a.), diyor ki: Peygamberimiz (s.a.s.) yanıma geldi, ben öfkeli idim, bana; “Ey Ayşecik!
Okunuşu: “Allâhümme’ğfirlî zenbî ve ezhib ğayza kalbî ve ecirnî min mudıllâti’l-fiten.”
Anlamı: “Allah’ım! Günahımı bağışla, kalbimdeki öfkeyi dindir ve beni fitnecilerin saptırmasından koru, diye dua et” buyurdu. (Taberânî,el-Mu’cemü’l-Kebir, XXIII, 338, No: 785)
Peygamberimiz (s.a.s.), öfkelenen kimsenin abdest almasını tavsiye etmiştir:
“Şüphesiz öfke şeytandandır. Şeytan ise ateşten yaratılmıştır. Ateş de ancak su ile söndürülür. Binaenaleyh biriniz kızdığı zaman abdest alsın.” (Ebû Davud, Edeb, 4; Ahmed, 4/226)
Yüce Allah, Kur’ân-ı Kerim’de öfkesini yenenleri övmüş ve cennetin kendileri için yaratıldığı muttakilerin özellikleri arasında zikretmiştir.
(bk. Âl-i İmrân, 3/134; Fussilet, 41/36)