Bal arısı nedir? Bal arısı özellikleri neler? Bal arısı yapısı nedir?

Cemiyet hayatı en düzenli hayvan bal arısıdır. Dünyanın her tarafına yayılmış olmakla birlikte anavatanı Batı Asya veya Anadolu olarak bilinir. Yabani şekilde yaşayan iki türü daha bulunmakla birlikte, evcilleştirilen sadece “Apis mellifica” olarak bilinen türdür.

Arıların hayatları hakkında en iyi bilgi onları kovanlarında veya kovanlarının yakınlarında gözlemekle elde edilebilir. Kovan içine bakıldığında dikey vaziyette asılmış balmumu tabakaları ve onların üzerlerinde petek yapmaya çalışan arılar görülür. Balmumu tabakasının her iki yüzeyinde de petek hücreleri bulunur. Balmumu, işçi arıların karın halkalarının arasındaki bezlerden salgılanır. İşçi arılar orta ayaklarında bulunan balmumu çubuğu ile balmumunu toplayarak ağıza götürür. Çeneleri arasında çiğneyerek kullanılabilecek kıva getirir. Karın yüzeyleriyle de cilalıyarak altıgen prizma şeklinde binlerce petek yaparlar.

Petekler altıgen prizma şeklinde olup, en az balmumuyla en çok balı depo edebilecek şekilde imal edilirler. 500 gram balmumundan otuz beş bin petek yapılıp, içine 10 kg bal saklanır.

Yapılan petekler kuvvet ve hafiflik bakımından birer harikadır. Duvarları santimetrenin 1/500’ü inceliğinde olup kendi ağırlığının 30 mislini taşıyabilir. Altıgen prizma aynı zamanda dışarıdan zorlamaya karşı en dayanıklı şekildir. Petek hücreleri o kadar muntazamdır ki, on sekizinci asırda yaşamış Fransız bilim adamı Remaur, bu hücrelerin çaplarının milletlerarası bir ölçü olarak kullanılmasını teklif etmiştir.

Bütün petekler aynı büyüklükte değildir. İhtiyaca göre değişik konum ve şekillerde olurlar. Bir kısmı polen (çiçek tozu) veya balla doldurulmuştur. Boş olanlara ise, bey arı tarafından birer adet yumurta bırakılır.

Arılar, boruya benzer emici dilleriyle nektar da denen bal özünü çiçeklerin taç yapraklarının diplerinden emerler. Midelerinin ilk bölümü olan “bal midesi”ne aktarırlar. Burada midenin özsuları balözünün şekerlerini daha basit şekerlere çevirirken, başka maddeler de katılır. Toplanan balözünün gerilere gitmesine mani olmak için bal midesinin sonunda bir vana (valv) sistemi bulunur. Bu vanadan sonra sindirim enzimleri ihtiva eden “asıl mide” gelir. Bunun da arka ucu boşaltım organlarına bağlıdır. Ancak hayatı için lüzumlu çok az miktarda balözü, bal midesinden sindirim midesine aktarılır.

Balözü ile kovana dönen arı, bal midesindeki bu tatlı sıvıyı genç işçilerin ağzına kusar. Onlar da bunu ağızlarındaki salgılarıyla karıştırır ve kendi aralarında dilden dile geçirerek içindeki suyun bir kısmını buharlaştırırlar. Sonra boş peteklere doldururlar. Artık bu sıvı, zevkle yediğimiz baldır. Yuvada görevli diğer işçi arılar, peteklere dolan balı daha fazla buharlaştırmak için, petek hücrelerinin üzerinde devamlı kanat çırparak hava akımı sağlarlar. Depolama sırasında da baldaki suyun bir miktarı daha buharlaşarak bal yoğunlaşır. Bu işlemlerden sonra peteklerin ağzı, balmumu kapağı ile iyice kapatılır.

Bir kovanda 50-60 bin kadar arı bulunur. İyi bir mevsimde bir kovandan günde 1 kg bal üretilir. Yarım kilo bal için 37 bin arı yükü bal gerekir. Bal arılarında düzenli bir cemiyet hayatı mevcuttur. Bir bal arısının yalnız başına 2-3 günden fazla yaşayamadığı gözlenmiştir. İki tanesi ancak bir hafta kadar yaşayabilmiştir. Bir kovanın kurulabilmesi için de, en az 40 bal arısına ihtiyaç vardır. Bunların arasında da yumurtlayan kraliçe ana arının olması şarttır.

Petekler arasına göz atıldığında bütün hücrelerin bal ile doldurulmadığı, bir kısmında yumurta ve bazılarının içinde “sürfe” adı verilen kısa tombul, beyaz kurtçuk bulunduğu görülür. Sürfelere “larva” veya “tırtıl” da denir. Bunlar arının bebek devresidir. Arı cemiyetinde yaş esasına göre düzenli bir iş bölümü vardır.

Yumurtalar 3 günden sonra çatlayarak açılır, içinden gözsüz (kör) ve bacaksız larva çıkar. Larvaların hepsi ilk 3-4 gün, hizmetçi arıların yutak altı bezlerinden salgılanan, vitamin ve proteince zengin arı sütüyle (royal jelly = kraliyet peltesi) beslenir ve hızla büyürler. Bu beslenme devresinden sonra larvalar, çiçek tozuyla karıştırılmış bal yerler. Bu bal – polen karışımına “arı maması” denir. Çiçek tozu, arılar için gerekli bütün proteinleri ihtiva eder. Bal ise, çeşitli vitamin, şekerler, protein ve sindirime yardımcı enzimlerce zengindir. Arı maması, dadı arıların midelerinde kısmen sindirildikten sonra yemeleri için larvaların yanına bırakılır.

Larvaların çoğu polen-bal karışımı ile beslenmeye başlarken birkaç tanesi ise arı sütüyle beslenmeye devam eder. Bu beslenme farkı, larvanın gelişiminde harikulade bir değişiklik yapar. Bal ve çiçek tozu ile beslenen larvalardan daima işçi veya erkek arılar gelişir. İşçi arılar dişi oldukları halde kısırlaşmışlardır, yumurtlayamazlar. Yumurtlama organları, arı iğnesine dönüşmüştür. Arı sütüyle beslenmeye devam eden dişi larvalardan ise kraliçe arılar meydana gelir. Kraliçe (Bey) arılar hem yumurtlama organlarına, hem de eğri zayıf bir iğneye sahiptir. Erkek larvalar, biraz daha büyükçe petekler içinde bulunur.

Üç günlük yumurtalardan çıkan kurtçukların her biri günde 1000-1300 defa beslenir. 24 saat içinde ilk ağırlığının 5 katı büyür. Altı günde 1570 kere büyür. Beşinci günün sonunda pupa (koza) devresine girer. Bakıcı arılar kozaya giren hücreleri balmumu kapağı ile kapatırlar. Pupa devrine giren larvanın kısa bir süre sonra ipek salgı bezleri çalışmaya başlar. Ağzından çıkan ince ipliklerle etrafına ipekten bir koza örer. Koza içinde vücudu yavaş yavaş kanatlı arıya dönüşür. 12 günlük koza devresinin sonunda kapağı yırtarak genç bir arı olarak dışarı çıkar. Eğer hücreleri yırtıp çıkan erginler gözlenebilirse bunların arasında işçi, erkek ve kraliçe arı görülebilir. Erkek arılar, işçilerden; kraliçe ana arı ise hepsinden daha iridir.